Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Okuyucularımdan Ahmet Mithat Can‘ ın yazısı:

Kolay anlaşılsın diye şöyle bir senaryo yazalım. Varsayalım bir evde yangın çıktı, itfaiye geldi ve bir tanker suyu döktü. YANGIN SÖNDÜRÜLDÜ AMA evin odaları SUDAN darmadağın oldu, eşyalar zarar gördü.

Bu yangının her gün olduğunu varsayalım. İtfaiye geliyor, yangını söndürüyor ama hergün bir tanker suyu eve döküyor. Yangının SÖNDÜĞÜNE SEVİNİLİYOR ama HER GÜN bu kadar SUYUN, evin içinde ve temelinde YAPTIĞI TAHRİBAT NE OLACAK?

Gelin bu senaryoyu vücudumuza uyarlayalım: alevleri KANDA YÜKSEK ŞEKER, dökülen suları da YÜKSEK İNSÜLİN olarak örnekleyelim.

Yüksek insülin, yüksek şekeri düşürüyor ama, yüksek insülin yüzünden inflamasyon sürüyor ve bu tahribat farkedilmiyor.

İtfaiyenin her gün döktüğü sular evi nasıl darmadağınık ediyorsa, YÜKSEK İNSÜLİN de aynı bu suların yaptığı gibi vücudumuzu HER GÜN tahrip ediyor, organizmamızı alt üst ediyor, sinsi sinsi ilerleyerek, temelleri çürüterek organizmayı yıkılacak hale getiriyor.

Yüksek insülinin neden olduğu olumsuz sonuçlara uğramamak için yapılması gereken İLK VE EN ÖNEMLİ ADIM KAN ŞEKERİNİ ÇOK YÜKSELTEN BESİNLERDEN UZAK DURMAK ve böylece insülin seviyesini makul seviyede tutmaktır.

Profesör Karatay’ın önerilerini dikkate alalım, insülinimizi fırlatmayalım, zıplatmayalım.

Alevler çıkmasın, su dökülmesin.

Siz de yorumunuzu paylaşın: