SAĞLIK MEVZULARI…
Zafer Bey,
Anlattıklarınıza göre yani herhangi bir şikâyetiniz olmamasına rağmen anjiyoda damarlarınızda daralma tespit edilmesi size stent konmasını gerektirmiyor.
Bu gibi durumlarda ki biz buna tıp dilinde stabil angına (kararlı angina) adını veriyoruz stent konması veya balonla genişletilme yapılması gibi müdahalelerin hastaların çoğunda ilaç tedavisine bir üstünlüğü olmadığı gösterilmiştir.
Bu tür müdahaleler ağrıyı geçici olarak düzeltmekle beraber ölüm ve kalp krizi riskini azaltmamaktadır.
Bunlara göre birçok hastaya gereksiz stent takılıyor ve üstelik stent konmasının kanama gibi ciddi riskleri var ve maliyeti de oldukça yüksek!
“Hastalar da bu işlemin hayatlarını kurtardığını sanıyor”.
Kararlı anginada istirahat durumunda ağrı olmaz, bunlar sadece efor veya heyecan gibi durumlarda göğüs ağrısı (angına) ve bir sıkıntı hissederler.
Ben tabii ki sizlere ait tıbbi bilgilere sahip olmadığım gibi zaten konunun uzmanı da değilim.
Hakkınızda özel yorum yapamam ama verdiğiniz bilgilere göre hem size hem Fatih Bey’ e gereksiz yere stent konmuş “olma ihtimali” vardır.
Ben genel anlamda bir bilgilendirme yapıyorum, doğru kararı elbette hastaların hekimleri verirler.
Kaynaklar:
***
Zafer Arapkirli’ nin yazısı:
İlginç bir tartışma yaşanıyor.
Sevgili dostum, meslektaşım Fatih Altaylı geçtiğimiz günlerde bir kalp rahatsızlığı geçirdi.
Taburcu olduktan sonra yazdığı bir yazıda Prof. Dr. Canan Karatay’ı suçlayıcı ifadeler kullanarak, (mealen) “Onu dinledik, tereyağ ve sakatat yedik bol bol. Ölüyordum onun yüzünden. Dinlemeyin Canan Hanım’ı…” anlamına gelecek bir çıkış yaptı.
Bir süre Habertürk Gazetesi’nde sağlık yazıları yazmış olan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta da Fatih’i sert biçimde eleştiren bir yazı kaleme almış. “Bilmeden etmeden, bilimsel dayanaktan yoksun, haksız suçlamaları” nedeniyle o da Fatih’i eleştirmiş.
Canan Hoca’nın söylediklerini herkes yıllardır tartışıyor, tartışabilirsiniz. Ama sevgili arkadaşım Fatih’i burada haksız buluyorum.
Canan Karatay Hoca’yı sevmeyebilirsiniz, (bir hekimi sevip sevmemeyi anlayabilmiş değilim ama) üslubunu eleştirebilirsiniz. Ama Prof. mertebesinde bir bilim insanının söylediklerini “çürüttüğünüzü” öne sürebilmeniz için en azından o alanda kendisi ile veri ve fikir yarıştırabilecek, ya da (ne bileyim) bir “karşı-bilimsel makale yazabilecek” seviyede olmanız lazımdır. Yoksa benim Rahmetli Anneciğimin “Yok oğlum bu doktorda iş yok, anlamadı benim hastalığımı” düzeyinde bir şey olur bu. Nur içinde yatsın Hikmet Hanım, O’na da 87 yaşında aramızdan göçene kadar anlatamamıştık bunun “pek doğru bir yaklaşım” olmadığını.
Ben de, yaklaşık 6 ay önce bir kalp rahatsızlığı sonucu anjiyografi sonrası stent uygulaması ile tanıştım. Öncesinde yıllarca hiç bir şikayetim olmamasına ve pek çok insana göre oldukça dikkatli beslenmeme, hayatımda hiç sigara kullanmamama ve içkiyi minimal miktarlarda tüketmeme rağmen, önemli bir atardamarımın tıkalı olduğunu öğrendim. Sağolsun hekimler, hayatımı kurtardılar.
Nedeni belliydi. Stresli yaşam, stresli yaşam, stresli yaşam.
Bizler gibi, kamuoyunun yazdığına çizdiğine, konuştuğuna önem verdiği insanların (yazar-çizer-yorumcu tayfasının), özellikle bu tür hayati konularda, tıbbi mevzularda biraz daha özenli ve biraz daha “fevri olmaktan uzak” beyanatta bulunması yararlıdır diye düşünüyorum.
Fatih’e geçmiş olsun diyor, Tıp Hocalarına hak veriyorum.
Elimde bilimsel bir veri olmadan, başka uzmanlarca aksi kanıtlar sunulmadan, sırf “hoşuma gitmediği için ya da bana öyle geldiği için” hiçbir hekimi “kafadan suçlama” ve kamuoyunun önünde mahkûm etmeye hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Fatihin de rahmetli anneciğinizden hiçbir farkı yok Zafer bey. O kiiiim, bilim kiiiiiim?