Doktorlar hastalarına örnek olmak zorundadır. Sigarasından aldığı nefesi keyifle üfleyen bir doktorun tavsiyelerine hiçbir hastası uymaz. Hareketli olun, her yere yürüyün, asansör kullanmayın, merdivenleri yürüyerek çıkın diyen ama kendileri yürüyen merdivenleri tercih eden kardiyologlara da kimse inanmaz hatta ilacına da güvenmez.

Dikkat: Yazının sonunda ek var! *** Bizde antidepresan “tüketimi” çok fazla ve her gün de artıyor diye üzülüyordum. Boşuna imiş. Spectator Index’ e göre İzlanda’ lıların seviyesine gelebilmemiz için daha bir kamyon ilaç içmemiz gerekiyor. Antidepressant doses taken per 1000 people per day. Iceland: 130 Australia: 104 Portugal: 95 UK: 94 Sweden: 93 Canada: 90 […]

Tıp müfredatında beslenme mutlaka olmalıdır ama bunun da tıp eğitimi gibi endüstri etkisinde kalması kaçınılmazdır. Eğitimde ilaç şirketlerinin etkisini azaltmak için girişimler yapılırken zaten işin içinde olan gıda endüstrisinin tıbba iyice bulaşması tıp eğitiminin tamamen ticarete teslim olması demektir. Allah korusun!

Tıp eğitiminin büyük ölçüde “tıp endüstrisi” tarafından belirlendiğini, tıp eğitiminin mutlaka yeniden “düzenlenmesi” gerektiğini anlatan yüzlerce yazım ve konuşmam var. Uluslararası sağlık örgütlerinin de bu gerçeği görmelerinden mutlu oldum ama bunu nasıl başarmayı düşünüyorlar anlayamadım.

Sağlık sektörünün en büyük sera gazı yayıcılarından biri olduğu bildirildi. Bu araştırma ne kadar doğrudur bilemem ama olur olmaz, eften püften şikâyetlerle hastaneye gitmenin, gereksiz tahlil ve tetkiklerin sadece insan sağlığı ve memleket ekonomisine değil dünyanın iklimine bile zarar verebileceği anlaşılıyor.