İlaç geliştirmenin çok masraflı ve zahmetli bir iş olduğunu biliyor, endüstrisinin ürünlerini bedava dağıtmasını da beklemiyorum. Lâkin sırf daha fazla ilaç satabilmek için yapılan katakulliler mide bulandırıyor. Bir molekülün ilaç olabilmesi için yapılan her türlü masrafa evet ama pazarlama numaralarına, tıp âlemine dağıtılan hediye ve rüşvetlere hayır, hayır, hayır!

Modern tıbbın beslenme tavsiyelerinin kurbanı olan obezlerin, otçu-çöpçü takımının abidik-gubudik kürleri ve ilaçlarıyla sömürüldükleri yetmezmiş gibi şimdi de merdiven altı çalışan gayrı resmi obezite cerrahlarının ellerine düştükleri anlaşılıyor. Ülkemizde en hızlı ilerleyen yani müşteri sayısı en hızlı artan bilim dalı obezite cerrahisidir.

Gıda reklamlarının hele de bunların çocuklara yönelik olanların yasaklanması ve de çocukların markete alınmaması gerektiğini senelerdir yazıyorum, söylüyorum. BİR: İkazımı dikkate alan Dünya Sağlık Örgütü’ ne teşekkür ediyorum. İKİ: Çocuklara atıştırmalık olarak meyve resimli yoğurt, çikolatalı UHT süt, kahvaltı gevreği ve galeta tavsiye eden; hastalar için yayınladıkları dergilerde hazır gıda reklamlarına yer ver bilimsel derneklerimizi […]

Bizde grip ve nezle gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarına yakalananlar “şifayı kaptım” derler. Düz mantıkla düşünenler grip ve nezle olmanın neresi şifa olabilir diyebilirler ama yanılıyorlar. Evet, bazen hasta olmak aslında şifayı da kapmak demektir. Şifayı kapmak deyimi, sıradan bir insanın buluşu olamaz.

Kanser teşhisi konup kemoterapi uygulanan bir kişinin daha sonra soğuk algınlığı geçirdiği ortaya çıktı. Bunda şaşıracak bir şey yok. Bilimsel araştırmalar, insanların çoğunun hayatları boyunca en azından bir kere yanlış veya geç teşhisle karşılaşacaklarını, USA’ da her sene 250 bin kişinin doktor hatalarından öldüğünü gösteriyor.