KARATAY DİYETİNE ELEŞTİRİLER VE CEVAPLARI
Değerli beslenme bülteni izleyicileri,
Bildiğiniz gibi son yıllarda ülkemizde Taş Devri Diyeti ve Karatay gibi düşük-karbonhidratlı diyetleri uygulayanların sayısı artıyor. Ama piyasaya yüksek karbonhidratlı, düşük yağlı diyet savunucuları hâkim. Bunlar, işe yaramayan kendi diyetlerinin başarısızlıklarını arayacaklarına düşük-karbonhidratlı diyetlere şiddetle karşı çıkarak bu diyetlerin çok zararlı olduğunu iddia etmeye başladılar.
Taş devri diyetine yapılan eleştirilere ‘Taş devri diyeti’ kitabında ve beslenme bülteninde bilimsel referansları ile cevap vermiştik. Bültenimizin bu sayısında Prof. Dr. Canan Karatay’ın, kadiyoloji uzmanı Dr. Murat Kınıkoğlu’nun karatay diyeti’ne karşı yaptığı eleştirilere cevaplarını okuyacaksınız. Bu yazı 21 ve 22 kasım 2011 tarihlerinde Hürriyet Gazetesi Kelebek ekinde Prof. Dr. Osman Müftüoğlu‘nun köşesinde yayınlanmıştır.
Karatay Diyeti’ne Karşı Yapılan Eleştiriler ve Cevapları
Bu köşede iki gün üst üste Dr. Murat Kınıkoğlu’nun Karatay Diyeti ile ilgili eleştirileri yer aldı. Belki akademik alandan uzak olması, belki dünya literatürünü yakından takip etmemesi, belki hücresel ve nano tıp alanındaki yeni gelişmelerden bihaber olması nedeniyle Sayın Kınıkoğlu’nun söyledikleri ve savundukları ‘eski’ kalıyor. Verdiği bilgilerin çoğu geçerliliğini yitirmiştir. Hem kendisini ama daha önemlisi halkımızı doğru bilgilendirmek, dünyada beslenme-kardiyoloji ilişkisinin nereye gittiğini gözler önüne sermek için aşağıdaki sorulara-eleştirilere tek tek yanıt veriyorum. Bu yanıtların tamamını hiç kesintiye uğratmadan köşesinde yayımlayarak insanların bilimsel gerçekleri öğrenmesine vesile olan Sayın Prof. Osman Müftüoğlu‘na da ayrıca teşekkür ediyorum. İşte Kınıkoğlu’nun eleştirileri ve benim verdiğim yanıtlar.
1. “Karatay Diyeti kısa vadede kilo verdirdiği için yüz güldürür. Ama… ”
CEVAP:
Bu cümle Kınıkoğlu’nun en masum eleştirisi ama maalesef bu da doğru değil! Çünkü Karatay Diyeti bir diyet kitabı değildir! Kısa vadede kilo verdirmez! (Diyet terimi ülkemizde ve bütün Dünya’da genellikle zayılama olarak algılanmaktadır. Aslı sağlıklı beslenme rejimidir. Zayıf bi kişinin kilo almasını sağlayan beslenme rejimleri de bir diyettir.) Böyle bir iddiada bulunmaz ki bu konu kitapta önemle vurgulanmaktadır! Sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir yaşam biçimi edinme önerilerini açıklayan bir kitaptır. İnsülin direncinin ne olduğunu, nasıl geliştiğini, neden sağlıksız olduğunu, hangi kronik ve dejeneratif hastalıkların temel nedeni olduğunu bilimsel verilere dayanarak halkımıza açıklamaktadır.
‘İnsülin direnci’nin neden olduğu hastalıklara artık dejeneratif kronik hastalıklar denildiği ve bu hastalıkların önlenebilir olduğu bilgisini halkımıza ulaştırmak için kaleme alınmıştır. Bu nedenlerle de, beni gören veya görmeyen insanlar Karatay Diyeti kitabını alıp, okuyup, uygulayarak daha sağlıklı, enerjik ve mutlu olduğunu Sayın Müftüoğlu’nun deyimiyle sosyal medya yolu ile paylaşmakta ve memnuniyetlerini toplumla paylaşmaktadırlar. Hikâyelerini her yerde anlatmakta ve kitapta yayınlanmasına izin vererek herkesle paylaşmaktadırlar. Sağ olsunlar…
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık sorunlarının başında aşırı şişmanlık ve obezite gelmektedir. Bu sorunların ilk etapta sebep olduğu hastalıklar ise karaciğer ve pankreas yağlanmasıdır. Tip-2 diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felç, inme, Alzheimer, erken bunama, kronik artritler, bel ağrıları, fibromiyosit, polikistik meme hastalığı, erken adet görme, polikistik over sendromu ve birçok kanser hastalıklarını bu bağlamda listeleyebiliriz.
İleri yaşlarda ortaya çıkmaları nedeniyle dejeneratif hastalıklar dediğimiz bu hastalıkların yanı sıra, aşırı şişmanlık ülkemizde son yıllarda çocuk ve gençlerde de görülmektedir. Ayrıca ergenlik çağındaki erkek çocuklarda erken yaşta başlayan göbek yağlanması ve memelerde büyüme de maalesef sıklıkla rastlanan, olağan bir olgu haline gelmiştir.
‘Nano-tıp’ın sağladığı bilimsel veriler, yukarıda saydığımız bu hastalıkların genetik olmadığını; sağlıklı beslenme ve yaşam biçimi değişiklikleri ile özellikle karaciğer ve pankreas yağlanmasının önü alındığı zaman, dejeneratif denilen bu hastalıkların önlenebilir olduğunu bizlere göstermiştir.
50 yılını sağlık alanında geçirmiş bir hekim olarak, bu hastalıkların önlenebilir olduğunu, Karatay Diyeti’nin eksiksiz uygulanması durumunda yüzde 100’e yakın başarı sağlandığını diyeti bizzat uygulayan hastalarımda gözlemlemek bana son derece mutluluk vermektedir.
Sayın Kınıkoğlu’na ikinci kitabım Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık‘ı dikkatlice okumasını tavsiye ediyorum. Doğru beslenme, sağlıklı ve kalıcı kilo verme, hastalıklardan korunma ile ilgili çok daha kapsamlı ve yeni bilgiler içeriyor. Aslında ‘doğal bir sağlık sigortası’ gibi düşünebilirsiniz. Sizi hem hastalıktan, hem hastalık korkusuyla sigorta poliçelerine bağımlı yaşamaktan, hem şişmanlıktan, hem de zararlı ve pahalı fabrikasyon yiyeceklere masraf yapmaktan kurtarıyor. Geleneksel damak tadımıza göre, rahatlıkla ulaşabileceğiniz besinleri tüketmenizi tavsiye ediyor, sürekli bir şekilde kolaylıkla uygulayabileceğiniz öneriler veriyor.
2. “Bir kalp hastasına her gün iki yumurta, 4-5 kalem pirzola yemesini, bonfileden, dana biftekten korkmamasını söylemek olacak iş değil.”
CEVAP:
Sayın Dr. Kınıkoğlu’nun bir kardiyolog olarak ünlü ‘Fragminham Çalışması‘nın ara satırlarını iyi okumasını öneriyorum. Fragminham Çalışması 1948 yılında başlayan, küçük bir kasabada insanların beslenme biçimini senelerce inceleyen ve zaman zaman sonuçları açıklanan, rapor edilen bir çalışmadır. Bu çalışmada haftada bir yumurta tüketenlerle, haftada 24 adet yumurta tüketenlerin kolesterollerinde bir farklılık gözlenmediği senelerce önce bildirmiştir.
Ayrıca yediğimiz yiyeceklerin kan kolesterolünü yükseltmediği de artık senelerden beri bilinmektedir ve kabul edilen bilimsel bir gerçektir. Bu bağlamda, kırmızı etin de (yağlı olsun veya olmasın) kolesterolü yükseltmediğini de bildirmek yerinde olur sanırım. Bu konularla ilgili daha geniş bilgileri bilimsel kaynakları ile birlikte Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık kitabında bulabilirsiniz.
3. “Bazı hastalar Karatay Diyeti’nden çok memnun olduklarını söylüyorlar? Bu çok normal… Diyet protein ağırlıklı olduğu için kilo veriyorlar, bu durum hoşlarına gidiyor. Bu arada vücutlarındaki inflamasyonun (mikropsuz iltihap) arttığının farkında değiller.”
CEVAP:
Bu, Sn. Dr. Kınıkoğlu’nun kişisel görüşüdür. Ben İngiltere Liverpool Regional Cardiac Centre’da, Güney Afrika Cape Town’da ilk kalp naklinin gerçekleşmiş olduğu Groote Schuur Hastanesi’nde Christian Barnard’ın ekibinde, ABD’de New York State Health and Science Center Tıp Fakülteleri gibi önemli kalp merkezlerinde çalışmış ve bilimsel araştırmalar yürütmüş bir bilim kadınıyım. Ayrıca, birçok ulusal ve uluslararası kardiyoloji kongrelerine katılmış, bu alanda binlerce sayfa kitap okumuş olarak böyle bir konuya rastlamış ya da duymuş değilim.
Ancak benim duymamış ya da görmemiş olmam, bilimsel olarak kanıt değildir tabii. Sn. Kınıkoğlu bu konuda bana kaynak iletirse kendisine teşekkürü bir borç bilirim. Bu konudaki bilgisizliğim giderilmiş olur…
Franz Zappa diyor ki: “Akıl aynı bir paraşüt gibidir, yalnız açık olunca çalışır.” Bu nedenle her türlü yeni bilgiye açık olmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Ben bu inançla her gün iki saatimi dünyada tıp alanında yayınlanan yeni yayınları okumaya ayırıyorum.
Ek olarak, benim bildiğim, proteinlerin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve inflamasyonu azalttığıdır. Soğuk algınlığında annelerimizin ‘tavuk suyu’ ya da ‘et suyu’ çorba içirmeleri de bu nedenledir. Hastalara güçlenmeleri ve çabuk iyileşmeleri için senelerden beri paça yedirilmesi de bu nedenledir.
Karatay Diyeti yeni bir uygulama şekli değildir. Çünkü hastalarıma ortalama 20-30 yıldan beri bu beslenme ve yaşam biçimini öneriyorum. Karatay Diyeti önerileri özellikle göbekte yağlanması olanlar, kilo verip daha fazlası ile geri alanlar, hipertansiyon hastaları, kalp-damar hastaları ve felç geçirenler için kaleme alınmıştır. Bu önerileri uygulayan hastalarımın kiloları inmiş, göbek yağları erimiş, kan insülinleri ve kan yağları normal düzeye inmiştir. Kalıcı olarak kilo vermişlerdir ve sağlıklı yaşamlarına devam etmektedirler…
Karatay Diyeti kitabı 7 aydır piyasadadır. Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık kitabı ise okuyuculardan ve halktan gelen sorular ışığında yazılmış Kasım 2011’de yayınlanmıştır. Ancak, kitaplarda yer alan öneriler 10 yıldan çok daha uzun yıllardır uygulanmaktadır.
4. “Karatay Diyeti’ni, Atkins diyetine benzetiyorum. Kitabıyla ünlü Dr. Atkins’in kendisi de maalesef kalp hastalığından vefat etmiştir.”
CEVAP:
‘Atkins Diyeti’ Amerikan halkı için kaleme alınmıştır. Karatay Diyeti ise tamamen Türk halkı için kaleme alınmıştır. Akdeniz tipi diyettir. Türk halkının görgüsü ve bilgisi dâhilinde, eli altında bulunan malzemelerle ve kolaylıkla uygulayabileceği biçimde hazırlanmıştır. Kısacası, ‘Made in Turkey’dir.
Karatay önerilerinde, sağlıklı protein, sağlıklı yağlar (köy tereyağı, sızma zeytinyağı ve bir temel yağ olan omega-3 yağları) ve ‘düşük glisemik indeksli karbonhidratlar’ (yani buğdayın kendisi, bulgur, ceviz, fındık, fıstık vb gibi sağlıklı karbonhidratlar) vardır. Çünkü ancak bu şekilde dengeli beslenmekle ‘insülin direnci’ kırılabilmekte ve dolayısıyla kilolar gidince birikmiş iç organ yağları da erimektedir.
Kronik ve dejeneratif hastalıkların başlangıcı olan karaciğer ve pankreas yağlarının giderilmesiyle de araba tekerleği ya da simit dediğimiz göbek yağlanması düzelmektedir. Bugün, göbek çevresi genişliğinin dis-metabolik risk faktörleri açısından bağımsız, en önemli bir risk olduğu bütün kardiyologlar tarafından kabul edilmekte ve kılavuzlarda yer almaktadır!
Dr. Atkins‘e gelince… 72 yaşına kadar kendi diyetini uygulayarak yaşamış bir hekimdir. Viral kardiomiyopati (kalp kası hastalığı) nedeniyle hastaneye yatırılıp tedavi olmuş ve taburcu olmuştur. Kardiomiyopati nedeniyle kendisine yapılan koroner anjiyografide, bütün koroner arterleri normal olarak bulunmuş, bol protein ve yağla beslendiği halde damarlarında bir tıkanıklık olmadığı gösterilmiştir.
Dr. Atkins, 2003 yılı nisan ayında, işine yürürken buzda kayarak düşmüş ve başını çarpıp beyin kanaması geçirmiştir. Hastaneye kaldırılırken şuuru kapanmış ve 1-2 hafta yoğun bakımda tedavi altında kalmış fakat maalesef kurtarılamamıştır. Hastaneye yatırıldığında, 182,9 cm boyunda ve 88,5 kg ağırlığında, o zamana kadar tenis oynayan formda antrenmanlı bir hekimdir.
Yoğun bakım ünitesinde tedavi gördüğü süre içinde, vücudu su toplamış ve kilosu artmıştır. Ölüm nedeni: Kafa travmasına bağlı beyin kanaması olarak bildirilmiştir. Orijinal ölüm belgesinde ifadeler aynen şu şekilde yer almıştır: “Blunt impact injury of head with subdural hematoma.”
5. “Kolesterolün zararlı etkisinin ilaç firmaları tarafından abartıldığını kabul ediyorum ancak kolesterol kesinlikle bir masal değildir. Dr. Karatay, kolesterolün hücre çeperinde, kıymetli hormonların sentezinde kullanıldığını söyleyerek, “bu kadar önemli fonksiyonları olan bir madde nasıl olur da zararlı olur” diyor. Oysa vücudumuzda “azının yararlı”, “çoğunun zararlı” olduğu pek çok madde var. Örneğin şeker de aynı kolesterol gibi vücudumuzda çok önemli işlevleri olan, enerji veren bir maddedir. Buna karşılık hiçbirimiz şekerimizin 300’e çıkmasını istemeyiz. Kolesterol de aynen böyledir, makul seviyede hayat için elzemdir, ancak yüksek kolesterol damarların tıkanmasını kolaylaştırır. Sonuç olarak “kolesterol hücrelerimiz için faydalıdır, o halde fazlasının da zararı yoktur” demenin bir mantığı yoktur.”
CEVAP:
Kolesterol bir gerçektir. Bütün hayvanların, insanların ve bitkilerin hücrelerinin yapı taşını kolesterol meydana getirir, yani olmazsa olmaz bir gerçektir. Tek hücreli hayvanların hücre zarının temel direği de kolesteroldür. Kolesterol nedir peki?
Kolesterol bilinenin aksine yağ değildir, kolesterol bir steroid hormondur. Yani vücudumuzun streslere karşı koruyucu olarak fazlaca ürettiği bir hormondur! Örneğin ateşli bir hastalıkta, bakteri ve virüslerle mücadele etmek için akyuvarlar, yani kan lökositleri yükselmektedir. Ateşli hastalığın sebebi lökositler midir? Yoksa mikropları öldürmek için mi lökositlerimiz yükselmiştir?
Kolesterol bakterisittir, yani bakterileri öldürür. Kolesterol virüsittir, yani virüsleri öldürür.
Kolesterol beyin hücreleri ve sinir ileti sisteminin olmazsa olmaz temel maddesidir. Öyle ki, beyin hücreleri hayatta kalabilmeleri için kan kolesterolüne bağlı kalmayarak, kendi kolesterollerini üretmek mecburiyetindedirler. Organizmada stres hormonları, seks hormonları ve de D vitamininin yapı taşları da kolesterolden ibarettir!
Örneğin bebekler için en sağlıklı bir besin maddesi anne sütüdür, bebeklerin en hızlı büyüme çağının temel ve tek gıdasıdır. Anne sütünün nerdeyse % 60’ı kolesterol ve omega-3 yağ asidinden oluşur. (Anne sütünün protein, şeker –lakoz- ve yağ gibi besleyicilerinin % 60’ı yağdır. Bu yağ büyük oranda kolesterol ve omega-3 içerir.)
Kolesterol yüksekliği ile kan şekeri yüksekliğini eşit olarak kabul ederek davranmak büyük bir aldatmaca ve yanılgıdır. Neden?
Kolesterol organizmanın her hücresinde üretilen kuvvetli bir antioksidandır ve steroid hormondur. Kan şekeri ise tamamen organizmada gelişmiş olan insülin direnci sonucu yükselmiş, toksik bir maddedir. Kan şekeri güçlü bir oksidandır, yani yüksek kaldığı sürece organizmada toksik olan serbest oksijen radikallerinin aşırı miktarda oluşmasına neden olan tehlikeli bir zehirdir.
Kan şekeri yüksekliği ayrıca kanın akışkanlığını bozmakta ve kanın pıhtılaşmasını artırmaktadır. Kan şekeri serbest oksijen radikallerini üretmektedir. Kolesterol de sağlığa zararlı olan bu zehirleri etkisiz hale getirmek, organizmayı korumak için mücadele vermektedir!
Bir kardiyolog olarak, koroner kalp damarlarının kolesterolden zengin olduğunu ve aterom plaklarını tıkamadığını bilmeniz gerekmez mi? Senelerden beri kan pıhtısının damarları tıkayarak, kalp krizine ve inmeye neden olduğunu kabul etmiyor muyuz? Kalp krizinin ilk 6-12 saati içinde, acil olarak kan pıhtısını eriterek (tromboliz), kalp adalesinin ölümünü önlemiyor muyuz?
Kardiyolog olarak tromboliz dediğimiz tedaviyi acilen, gerek kalp gerekse beyin damarlarındaki pıhtıyı eritmek için bir an önce uygulamaya çalışmıyor muyuz? Damarlarda tıkanıklığının tek sebebi yüksek kolesterol ise neden bütün damarlarda tıkanıklık olmuyor? Mesela, meme arteri by-pass ameliyatlarında kullanılıyor ve neden senelerce tıkanmadan açık kalıyor? Ya da son zamanlarda kollardan damarlar alınarak kalp ameliyatlarında kullanılıyor. Bu damarlarda dolaşan kanda düşük kolesterol mü bulunuyor?
Kan pıhtısı neden oluşuyor peki? Bir tek nedeni mi var? Sayalım bakalım:
a. Kandaki insülin hormonu yüksekliği kanın pıhtılaşmasını artırmaktadır.
b. Kandaki insülin hormonu yüksekliği trombositlerin birbirine yapışarak tıkaç meydana getirmelerine neden olmaktadır.
c. Kandaki insülin hormonu yüksekliği trombositlerin damar iç yüzeyini kaplayan hücre tabakasına (endotel tabakası deriz) yapışmasını artırmaktadır.
d. Kandaki insülin hormonu yüksekliği, endotel tabakasından (damarın kan ile temasta olan iç tabakası) damarların genişlemesi için salgılanması gereken nitrik oksit maddesinin salgılanmasını önlemektedir.
e. Kandaki insülin hormonu yüksekliği, ayrıca en kuvvetli sempatik sinir sistemi uyarıcısıdır, yani damarları büzüştürür ve tansiyonu yükseltir.
f. Kandaki insülin hormonu yüksekliği kuvvetli bir mitojenik gelişmeye (hücre büyümesi) neden olur. İnsülin hormonu, büyüme hormonuna benzer ve kontrol edilemeyen hızlı hücre yapımına, yani hiperplaziye neden olur.
g. İnsülin hormonu kan yağlarını da kontrol eden hormondur.
SONUÇ:
Karatay Diyeti ve Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık kitapları, yukarıda saydığımız birçok nedenden dolayı oluşan insülin direncini kırarak halkımızın hastalanmasını önlemek, hastalarımızın daha çabuk sağlıklarına kavuşmalarını sağlamak amacıyla, kolay ve rahat uygulanabilen beslenme ve yaşam biçimi oluşturmaları amacıyla kaleme alınmıştır. Adeta birer hayat bilgisi kitabıdırlar. Kitaplarda yer alan öneriler, gerekçe ve yüzlerce bilimsel makale örnekleri verilerek açıklanmaktadır.