ÇOCUĞUNUZUN EMZİĞİNİ AĞZINIZA ALARAK TEMİZLEYİN
Yeni bir araştırma, yere düşen emzikleri ağızlarına alarak temizleyen anne-babaların çocuklarında astım ve egzama gibi alerjik hastalıkların daha az görüldüğünü ortaya koydu (1).
İsveç’ de yapılan araştırmada 184 çocuk doğdukları günden 4 yaşına gelene kadar belirli aralıklarla bir alerji uzmanı tarafından muayene edilerek takip edildi.
Çocukların beslenme ile ilgili tüm özellikleri mesela ne kadar süre anne sütü aldıkları, hangi besinlere ne zaman başlandığı anne-babalarca tutulan günlüklere kaydedildi.
Çocuklar 6 aylık olduklarında anne-babalarına sorularak çocukların yüzde 74’ ünün emzik kullandıkları; bunların yüzde 83’ ünün emzikleri musluk suyu ile yıkadıkları, yüzde 54’ ünün emzikleri kaynattıkları ve yüzde 48’ inin de emzikleri ağızlarında emerek temizledikleri belirlendi.
Çocuklar 4 yaşına geldiklerinde ise tükürüklerinde bulunan mikroplar yani ‘oral mikrobiyota’ belirlendi.
Çocuklar 18 ve 36 aylık olduklarında alerjik hastalıklar ile havada ve besinlerde bulunan alerjenlere hassasiyetleri bakımından değerlendirildi ve bunların yüzde 25’ inde egzama, yüzde 5’ inde astım geliştiği, yüzde 15’ inin besinlere yüzde 2’ sinin ise havada bulunan tozlara alerjik oldukları tespit edildi.
Emzikleri anne veya babaları tarafından ağıza alınarak temizlenen çocuklarda astım, egzama ve alerjenlere hassasiyetin emzikleri başka türlü temizlenenlere göre daha az olduğu ve her iki grubun ağızlarında bulunan mikropların farklı olduğu görüldü.
Sezaryenle doğan ve emzikleri su ile durulanan veya kaynatılan çocuklarda egzama riski yüzde 55 iken, normal yolla doğan ve emzikleri ebeveynlerince ağıza alınarak temizlenen çocuklarda sadece yüze 20 idi.
Uzmanlar bu sonuçları, ‘emziklerin ağıza alınarak temizlenmesinin ebeveynlerin ağızlarında bulunan mikropların çocuğa geçmesine sebep olduğu, bunların da çocuğun bağışıklığını uyararak alerji riskini azalttığı’ şeklinde yorumluyor.
Alerjik hastalıkların sebebi temizlik mi?
Dünyanın bütün ülkelerinde her geçen gün artan astım, saman nezlesi, egzama gibi hastalıkların ‘’aşırı temizlik ve titizlikten’’ kaynaklanabileceği ileri sürülüyor.
“Hijyen teorisi’’ olarak bilinen görüşe göre, bu durumdan bebeklerin hayatlarının ilk döneminde çok temiz ortamlarda büyütülmeleri ve mikroplarla çok az karşılaşmaları sorumlu tutuluyor.
Özellikle hayatın ilk yıllarında geçirilen enfeksiyonlar çocuğun ateşlenmesine, öksürmesine sebep olsa da, onu rahatsız etse de, faydaları da var.
Çocuğun bağışıklık sistemi bu enfeksiyonlar sayesinde virüslerle, bakterilerle savaşmayı öğreniyor ve güçleniyor.
Buna karşılık bebek çok fazla mikropla karşılaşmıyor ise, bağışıklık sistemi güçlenemiyor ve ‘boş kalmış, işi gücü olamayan kişiler’’ gibi ‘’Acaba ben ne yapsam’’ diye şaşkınlığa düşüyor.
O da bu sefer tutuyor, karşılaştığı toz, tüy, polen, küf gibi maddelere mikropmuş gibi davranıyor, onlara karşı hak etmedikleri aşırı tepkiler gösteriyor ve işte bunun sonucunda da alerjik hastalıklar ortaya çıkıyor.
Temizlik teorisinin delilleri
Gerçekten de bu hijyen yani temizlik teorisini doğrulayan pek çok delil var.
Meselâ, astım sezaryenle doğan bebeklerde daha fazla görülüyor; çünkü normal yolla doğan bebek annenin doğum kanalında bulunan ve bağışıklığı kuvvetlendiren mikropları alırken sezaryen doğumlarla steril şartlarda dünyaya gelen bebekler ilk mikropları deri teması ile ve hastanedeki yüzeylerden alıyorlar.
Astım ve diğer alerjik hastalıklar kalabalık ailelerin çocuklarında daha az görülüyor; çünkü, çok kardeşi olan, kalabalık bir ailede büyüyen bebekler daha çok mikrop alıyor ve daha fazla enfeksiyon geçiriyorlar.
Aynı şekilde, doğduğu günden itibaren evinde kedi, köpek gibi hayvan beslenen çocuklarda da alerjik hastalıkların görülme oranı daha az, zira bebek evdeki hayvanlarda bulunan bakterilerle karşılaşıyor.
Araştırmalar, gene aynı sebeple erken yaşta kreşe gönderilen çocuklarda da, köy ve çiftliklerde büyüyen çocuklarda da alerjik hastalıkların daha seyrek rastlandığını gösteriyor.
Buna karşılık, büyük şehirlerde doğan ve apartman dairelerinde ‘’el-bebek gül-bebek’’ sarılıp sarmalanarak, odası her gün silinip süpürülerek, yatak takımları, çarşafı haftada bir değiştirilerek, sık sık yıkanarak bin bir ihtimamla ‘tertemiz’ bir ortamda büyütülen çocuklar ise kolayca alerjik hastalıkların pençesine düşüveriyor.
Üstelik bu yavrular kızamığa, boğmacaya, çocuk felcine, hepatite ve sayısız hastalığa karşı aşılanıyor. Azıcık ateşleri çıksa, biraz burunları aksa, boğazları kızarsa hemen antibiyotikler veriliyor.
Böyle ‘’tertemiz’’ ortamlarda büyüyen çocukların bağışıklık sistemleri mikroplarla karşılaşmadıkları için kendine, savaşacak yapay düşmanlar arıyor.
Tutuyor, evdeki tozlara, küflere, polenlere mikropmuş gibi davranıyor, onlara anormal tepkiler gösteriyor, onları yok etmeye çabalıyor.
İşte, bağışıklık sisteminin aslında kimseye zararı olmayan bir takım maddelere karşı gösterdikleri olmaması gereken abartılı tepkileri karşımıza alerjik hastalıklar olarak çıkıyor.
“Hijyen manyaklarına” takdimimdir.
KAYNAK
http://pediatrics.aappublications.org/content/early/2013/04/30/peds.2012-3345.abstract