HANGİ CȂNȂN?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi kasa fişi

Yakın zamanlara kadar obezite dendi mi aklımıza tek bir “Cȃnȃn” gelirdi: Cȃnȃn Karatay!

Artık bir de Cȃnȃn Dağdeviren’ imiz var.

Bu Cȃnȃn, doktor değil, sağlık alanında çalışmaları olan ve genç yaşında büyük başarılara imza atan bir fizik mühendisi.

Forbes dergisinin ‘30 yaşından küçük 30 bilim insanı’ listesine giren Canan Dağdeviren bugünlerde “sindirilebilir sensör” buluşuyla adından söz ettiriyor (1):

Sindirim sistemindeki bozuklukların ve besinlerin vücuttaki takibini takip edecek olan bu sensörler, içinde olduğu kapsüllerin erimesiyle birlikte vücuda nüfus edebiliyor, mide duvarına ve bağırsağa yapışabiliyor. Aynı zamanda ilaçların alım sürecini de takip edebilecek olan sensörler, tüketilen besinlerin alımını kontrol ederek obezite ile mücadelede önemli bir fayda sağlayacak”.

Hangi Cȃnȃn’ ın peşinden gidelim?

İlk bakışta her ikisinin de insan sağlığı için çalıştığı düşünülebilir ama meselenin aslı pek de öyle değildir.

Cȃnȃn Karatay, bir obezite savaşçısı, hiç kimseye aldırmadan, yalın kılıç bu milletin beslenme yanlışlarını düzeltmek için çabalıyor, didiniyor, uğraşıyor.

Hedefi obezitenin yok edilerek, onun zemin hazırladığı diyabetten kanserlere, felçlerden kalp krizlerine tüm hastalıkların önlenmesi.

Bunun için herhangi bir ilaç, aşı, alet, edevat tavsiye etmiyor, “sağlıklı beslenin”, yeter diyor.

Kısaca, kamyonun devrilmemesinin çarelerini sunuyor ve çok doğru yapıyor.

Canan Dağdeviren çam deviriyor

Canan Dağdeviren de obezite ile ilgili çalışıyor ama o daha ziyade bir teknoloji, ürün geliştirme peşinde.

Olmuş bitmiş obeziteyi geri döndürmeye çalışıyor yani devrilmiş olan kamyonu kurtarma, ayağa kaldırma çabasında ama bunu da akıl ve mantık dışı yöntemlerle yapıyor.

Başarılı mı, evet!

Onun bu başarıları göğsümüzü kabartıyor mu, elbette evet!

Peki, bu çalışmalarından insanoğluna bir fayda gelir mi, hayır gelmez.

Gelse de endüstri fitil fitil burnumuzdan getirir.

Sensörle obezite tedavisi olmaz

Obeziteye sensörlerle çare aramak tam Amerikan usulü bir tedavi yöntemidir.

Kavak ağacında balık tutmaya çalışmaktan farkı yoktur.

Bundan sonra obezleri “sensörü olanlar” ve “sensörü olmayanlar” diye ikiye ayırmak gerekecek, “sensörlü diyetisyenler” de yakında arz-ı endam edeceklerdir, merakınız olmasın.

Obezite bir hastalık değildir

Obezite hayat tarzındaki kusurlardan –en başta da yanlış beslenme ve hareketsizlikten- kaynaklanan bir tablodur, bir hastalık değildir.

Obezitenin artması ve şiddetlenmesinde modern tıbbın yanlış beslenme tavsiyelerinin de rolü büyüktür.

Obezite öyle sensörle mensörle, ameliyatla mameliyatla değil, adam gibi beslenerek önlenir.

Allah bizi “sensörlerden” de modern tıbbın “senyörlerinden” de uzak tutsun.

Gelelim neticeye

Doktorların yerini fizik mühendislerinin alması modern tıbbın iflasının dünyaya ilanıdır.

Mühendislerin gıdalarınıza müdahalesine ses çıkarmazsanız, sağlığınıza da mühendisler karışır.

Başlıktaki “Hangi Canan?” sorusunun cevabını siz bulun.

Kaynak:

1. http://ahmetrasimkucukusta.com/2017/10/13/ordan-burdan-havadan-sudan/dr-canan-dagdevirenden-obeziteye-sensorlu-takip/

Yazı için 8 yorum yapılmış:

  1. esra kaya dedi ki:

    Hocam bakın gene icat çıkarmışlar yaaa

  2. esra kaya dedi ki:

    işin şakası bir yana şu sıralar Amerikada obeziteyi önlemek ve beslenmede yanlışlarını düzeltmek için büyük çalışmalar yapılıyor çünkü sağlık sistemleri artık obezitenin yükünü kaldıramayacak duruma geldi bu çalışmalardan faydalı sonuçlar çıkabilir

  3. Esat Güney dedi ki:

    Ne demek hangi canan, tabii ki Canan karatay.

  4. Selo dedi ki:

    Canan Abla, bizim millet baklava börekle mantı makarnayla senin o sensörünü de yerler, ona göre. Sen başka bir icat çıkar.

  5. T dedi ki:

    sindirilebilir dendiğine göre bu sensör yenen bir şey olmalı. bunu yiyince nası zayıflanıyo orasını anlamadım ama ben denemek isterim çünkü bugüne kadar denemediğim bir şey kalmadı. umudum sensörde

  6. osman dedi ki:

    Ahmet hocam haklısınız;ama buradan şöyle bir şeyde çıkıyor: Demek ki doktorlar başarısız… (istisanlar hariç)

  7. Mehmetemin Pursa dedi ki:

    Kimyasal gübreyi yok etmeden,sağlıklı bir yaşam neredeyse imkansızdır.

  8. Arif dedi ki:

    Hocam bence yerli ve milli olan Canan ama ikisi de bu vasıflara sahip değil. Ben Amerikaya gidenleri orada çalışanları artık yerli ve milli olarak görmüyorum. Bunların ahlakı bir türlü bozuluyor. Hadi GDOlu demeyelim ama çapraz melezleşme mutlaka oluyor.

  9. Mahmut Talha Uçar dedi ki:

    Saygıdeğer hocam yazınızı okudum, kaleminize emeğinize sağlık. Eğer saygıda kusur etmez isem yazınıza ufak bir katkı sunmak niyetiyle yazıyorum.

    ”Kavak ağacında balık tutmaya çalışmaktan farkı yoktur.” cümlesinde olmayacak işler için kullanılan ”balık kavağa çıkarsa” deyimine atıfta bulunduğunuzu düşündüm. Buradaki ”kavak” tabiri ağaç olan kavak değil de Beykoz’daki ”Kavak” semti için kullanılıyor olsa gerek. Anadolu Kavağı Karadeniz’e açılması ve pek dalgalı-akıntılı olması nedeniyle balıkların pek yumurta bırakmaya müsait olmadığı için uğramadığı bir yerdir. Her halde burdan bu deyim hayata karıştı.

    Hürmet ve muhabbet ederim.

Siz de yorumunuzu paylaşın: