AŞI TARTIŞMASI ÜLKEMİZİN BİLİMSEL SEVİYESİNİ GÖSTERİYOR
Birkaç gündür medyada süren aşı tartışmalarını memleketimizin bilimsel seviyesini göstermesi bakımından çok yararlı buldum.
Bir tarafta Prof. Dr. Canan Karatay tek başına yer alırken diğer tarafta ise Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ ın başını çektiği ülkenin aşıları savunmayı kendine şiar edinen tıp dernekleri var.
Ben elbette tarafların “medyada yer alan görüşlerine” göre bir değerlendirme yapacağım, her iki tarafın da söylediklerinde bu bakımından eksik veya fazlalıklar olabilir ama bunu benim bilmem mümkün değil.
Karatay diyor ki
Karatay’ ın her zaman yaptığı gibi “lidl lidl ortaya karışık” söyledikleri içinde aşılarla alȃkalı kısım sadece şu:
“Grip aşısı yaptırmaya gerek yok. Aşıların içinde alüminyum var. Alüminyum Alzheimer nedenidir. Aşı vurulmaya gerek yok. Bunun yerine D vitamini kullanımı çok önemlidir (1).
Gerisi onlarca defa dinlediğimiz aynı şeyler!
Ceyhan diyor ki
“Prof. Dr. Canan Karatay, … şeklinde bilimsel gerçekliğe aykırı açıklamalarda bulunmaktadır. Dolayısıyla kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmaktadır. Bu konuda uzman bir hekim olarak cumhuriyet başsavcılığına ihbarda bulunma ihtiyacı hissetim.”
Aşıların içinde alüminyum ve cıva bulunduğunu öne süren farklı kişiler bulunduğunu da belirten Ceyhan daha önce yaptığı açıklamada, “Aşıyı reddeden aile sayısı 2011’de 183, 2013’te 913, 2015’te 5 bin 91, 2016’da ise 10 binin üzerine çıktı. Bunun neticesinde de bazı hastalıklarda artış gözlendiğini üzülerek izliyoruz. Kliniğimizde aşılanmadığı için pnömokok menenjitten ölen ve sakat kalan vakalar yanında, risk grubuna girdiği için grip aşısı olması gerekirken olmayan ve grip sonucu ölen ciddi sayıda vaka gözlemliyoruz” demişti (2).
Canan Hocama diyeceklerim var
Beni takip edenler Canan Karatay’ ı birçok mevzuda ölümüne desteklediğimi (Karatay’ ın askerleriyiz ifadem bunun delilidir) ama katılmadığım ve şiddetle tenkit ettiğim görüşleri de olduğunu bilirler.
BİR: Canan Hoca’ nın bu tür “hap şeklindeki” halk tarafından çok rahat yutulan ifadeleri iyi güzel ama her gün medyada görünmesinin, her uzatılan mikrofona konuşmasının, temcit pilavı gibi hep aynı şeyleri tekrar etmesinin benim gibi “askerlerinin” bile artık hoşuna gitmediğini, sıkıldığımızı hatırlatmak isterim.
İKİ: Medya ortamında söylediklerinin bilimsel delillerini, verilerini sunması mümkün değil, bunu kabul ediyorum.
Bunun için kendine bir web sitesi açması ve benim yaptığım gibi iddialarını ispatlayan veya destek olan bilimsel araştırmaları, bilimsel verileri, kaynaklarını yayınlaması gerekiyor.
Kusura bakmasın “bu konuda binlerce çalışma var” sözlerinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Mehmet Ceyhan’a gelince…
Mehmet Ceyhan’ ın, Canan Karatay’ ı bilimsel araştırmalar ve bilgiler vererek cevaplayacağına suç duyurusunda bulunması kendi iddialarını savunamadığını, mahkemeden medet umduğunu gösteriyor.
Ayrıca da Karatay’ ın üç-dört cümlesinde bilimsel gerçekliğe nasıl bir aykırılık olduğunu anlayamadım: Alüminyum bulunan aşılar yok mu? Alzheimer sebepleri arasında alüminyumun da adı geçmiyor mu? Grip aşısı gibi “ticari bir iğneyi” yaptırmaya karşı çıkmanın neresi bilime aykırı bilemedim.
Buradan da “kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmaktadır” sonucuna ulaşmak da hakikaten anlaşılabilir bir şey değil.
Aşılarda cıva ve alüminyum bulunduğunu öne sürenler var
Ceyhan’ ın aşıların içinde “alüminyum ve cıva bulunduğunu öne süren farklı kişiler bulunduğu” sözlerine çok güldüm, bunlar aşıların prospektüslerinde yazan bilgilerdir, isteyen açıp okuyabilir.
Bunların hangi aşılarda ne maksatla bulunduğu da CDC’ nin sayfalarından öğrenilebilir (3, 4).
“Bazı hastalıklarda artış” cümlesini suç duyurusu yapan bir akademisyene yakıştıramadım; bu hastalıkların tek tek adlarını bildirmesi ve artışı rakamlarla ifade etmesi gerekirdi.
Aşıları reddeden aile sayısındaki artışı da mesnet göstermeden Karatay’a bağlayamaz, ispatla mükelleftir.
Aynı şekilde pnömokok menenjitten ölen ve sakat kalan vakaları da, grip aşısı olmadığı için gripten ölenleri üstelik de “ciddi sayıda vaka” gibi bilim dışı bir ifadeyle Karatay’ la ilişkilendirmesine de hayret ettim.
Tıp derneklerinin açıklamaları
Bu mevzu ile ilgili olarak tıp derneklerinin ve Sağlık Bakanlığı’ nın aynı kalemden çıktığı intibaı veren açıklamalarında Karatay’a söyledikleriyle “ilgisiz” cevap veriliyor.
9 dernek Karatay’ ın bahsetmediği mevzulara dalacağına, genel bilgiler vereceğine, grip aşısı ile ilgili “kendi” yaptıkları bilimsel araştırmaları kaynak göstererek bu aşıların kaç kişiyi gripten, kaç kişiyi hastaneye yatmaktan, kaç kişiyi ölümden kurtardığını Karatay’ ın “kafasına vura vura” ortaya koymalıydı.
O zaman bu açıklamaları bir işe yarardı ve Karatay da susup kalıverirdi, bir daha da ağzını açamazdı (5).
Dernekler bu kadar laf kalabalığı yerine “bu seneki grip aşısının H3N2 virüsüne karşı koruyuculuğu sadece yüzde 10 olacak, bunu biliyoruz ama gene de risk grubunda olanların aşı yaptırmaları daha doğru olacaktır” deseler, daha inandırıcı olurlar, daha çok insanın aşı olmasını sağlayabilirlerdi.
Aşı karşıtlığına hayır!
Bizde de tüm dünya da aşılar hakkında en küçük bir menfi söz söyleyene “aşı karşıtı” diye saldırmak âdeti var.
Bu olayda da olduğu gibi grip aşısı yaptırmayın sözünün çiçek, çocuk felci, difteri gibi Karatay’ın adını bile anmadığı hastalıkların aşılarıyla ilişkilendirmenin ne âlemi var Allah aşkına?
Bu ayıptır!
“Dikkat, bu elmada tarım ilacı var, sağlığınız için risk yaratabilir” sözünden meyve düşmanlığı çıkarmak nasıl yanlışsa, aşı ve ilaçların risklerini anlatan sözlerden “aşı ve ilaç karşıtlığı” icat etmek de o kadar yanlış ve yakışıksızdır.
Kimsenin hiç itiraz etmediği aşıları örnek göstererek ve tüm aşıları aynı kaba koyarak dayatmak yanlış ve üstelik de tehlikelidir: Bu, kurnaz tüccarların işidir.
Aşıları kategorik olarak desteklemek de karşı çıkmayı da aynı şekilde doğru bulmuyorum: Her aşı, ticari bir ürün oldukları hakikati unutulmadan ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
FDA onayı veya CDC gibi kurumların tavsiyesi aşının etkili veya emniyetli olduğunu göstermez, adamı güldürmeyin.
Bana da saldıranlar oluyor
Tıbbın temel prensibi “Önce zarar verme” (primum non necere) olduğuna ve tüm ilaç ve aşıların da yan etkileri bulunduğuna göre bir hekimin hastaları için kullandığı tıbbi ürünlerden kaygı duymasından daha tabii bir şey olamaz.
İlaç ve aşılardan endişe duymayı “ilaç ve aşı karşıtlığı” ile de karıştırmamak gerekir; bu ikisi çok farklı şeylerdir.
Ben ilaç ve aşıların “gereksiz, bilinçsizce ve yanlış kullanılmasına, bunlarla ilgili bir takım bilgi ve gerçeklerin saklanmasına karşıyım” ki aslında her hekimin de bu düşüncede olması beklenir.
Aşı ve ilaçlar hakkında bilimsel araştırma ve kaynaklara dayanan “olumsuz” yazılarım için bana şiddetle karşı çıkan hatta saldıran meslekdaşlarım oluyor.
Bu tür ifadelerle aslında onları koruduğumun farkında bile değiller çünkü medya vasıtasıyla tam ve doğru olarak bilgilendirme de bir tür “toplumsal aydınlatılmış onam” olarak görülebilir (6).
“Halk etkilenir ilacını içmez aşısını yaptırmaz” gibi ancak endüstrinin işine gelen gerekçelerin arkasına sığınarak “gerçeklerin saklanması” hukuken de suç teşkil eder diye düşünüyorum.
Aklı başında erişkin hiçbir kimse ne bir tıbbi tetkik ne de bir tedaviye zorlanamaz; o, tam ve doğru olarak bilgilendirilir ve ancak rızası alındıktan sonra bunlar uygulanabilir.
Aşılar hakkında konuşanlar bu makaleyi mutlaka okumalıdır!
Aşılarla ilgilenen, aşılar hakkında konuşan herkesin Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu’ nun, “Uluslararası Sermaye ve Bağışıklama Pazarı” başlıklı makalesini dikkatle okunmasını tavsiye ediyorum:
“Bağışıklama da, aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı, sermayeye teslim edilerek tatlı kârlar için yatırım aracına dönüştürüldü. Artık bebeklerin ve erişkinlerin bağışıklanmaları üzerinde kişisel, kurumsal ve sınıfsal çatışmalar, uluslararası sermayenin kanlı çıkar oyunları yer alıyor. Amaç toplumun sağlığı değil, bireylerin sağlık kaygıları üzerinden ivedi olarak sağlanacak kârlardır. (7)”
Gelelim neticeye
Karatay’ ın neredeyse her gün bir türlü karşımıza çıkan kabak tadı veren açıklamaları, karşı tarafın tezini ispat için kendi bilimsel verilerini sunması ve böylece onu mat etmesi gerekirken abartılı hiddeti ve suç duyurusu gibi bilim dışı acayip eylemler ve medyanın Karatay’ ın her sözünü manşete çekmesi beni çok üzüyor.
Canan Karatay’a “iyi bir icat çıkarana kadar” her uzatılan mikrofona konuşmamasını, Mehmet Ceyhan’a suç duyurusunda bulunmak yerine kendi görüşlerini bilimsel delilleriyle savunmasını, medyaya Karatay’ dan uzak durmasını tavsiye ediyorum.
Kaynaklar:
1. http://www.hurriyet.com.tr/prof-dr-canan-karatay-grip-asisi-tehlikeli-40682097
2. http://www.hurriyet.com.tr/canan-karatay-hakkinda-suc-duyurusu-40691028
3. https://www.cdc.gov/vaccinesafety/concerns/adjuvants.html
4. https://www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/downloads/appendices/B/excipient-table-2.pdf
6. http://www.ttb.org.tr/mevzuat/index.php?option=com_content&view=article&id=983:onam&Itemid=65
7. http://webb.deu.edu.tr/halksagligi/doc/yazilar/ga-uluslararasibagisiklamapazari.pdf
Yazınızı çok beğendim Ahmet Bey. İki tarafa da gereken dersi vermişsiniz.
Bebeği olan aileler için açık bir yazı yazsanız daha iyi olmaz mı hocam? Yaptıralım mı? Yaptırmayalım mı? Yoksa bu medya haber uğruna kendi annesine babam gerçekten bu adam mı diye mikrofon uzatır…
Sayin Rasim Bey,Iyiki Varsiniz,Her yazinizi Dikkatle okuyorum,Tesekkur Ederim.
Kaleminize sağlık Ahmed Rasim hocam, Allah razı olsun. Durumun ne kadar saçma olduğunu anlayamayan okumuş yazmışların kulağına belki (!) küpe olur.
Gazanfer hocanın ileri görüşlülüğünü tebrik ediyorum, ama memleketi ve aşı bilim kurulunu sermayeye teslim etmesine ve konuyu takip etmemiş olmasına da üzülüyorum.
Vakit bulabilirsem bu konu üzerinde bir kaç yazı yazmayı planlıyorum.
Bakanlığı da sermayeye teslim olduğu için ihtar ediyor, mahkeme-i kübrâyı hatırlatıyorum, büyük lokma yesinler, büyük konuşmasınlar.
Okuduğunu anlayabilecek olanlara ise şu makaleleri okumalarını tavsiye ediyorum;
https://vitamingiller.com/doktorlara-yonelik-asi-otizm-bilimine-giris-dersi-3/
Her sene ille grip aşısı yaptırın diye aşı reklamı yapan Selim Badur diye bir prof vardı. Adam gitmiş şimdi aşı firmasına girmiş
Mehmet Beyin bu yaptığı kendi zafiyetini gösteren manasız eylmeleri tam tersine aşılara olan ilgiyi artırmayacak azaltacaktır. Bu Mehmet beyin kripto bir aşı karşıtı olasığı yabana atılmamalı.
Mehmet Ceyhan da emekli olduğunun ertesi günü bir aşı firmasında çalışmaya başlayacaktır. Tarihe not düşmek için söylüyorum.
Mehmet Niyazi Bey, bunda bilemiycek bir şey yok. Esas yanıtlanması gereken soru şudur? Hangi firmaya girecek? Sanofi, Pastör, merck, GSK veya ???
Aşıların içinde ne var merak ediyorum bunu aşıyı yapan hemşirelere sordum bikemediler. Ayrıca hayvanlardan alınan şeyler var mı? Gecenlerde kızıma 1. Sınıfta yapılan menenjit aşısıni yaptırdım. Bi kaç gün fıratı değişti kendi kendine güldü ve boş boş baktı durdu. Çok korktum. Aslında yaptırmak istemiyorum çoğu zaman. Ama müthiş bir dayatma var. Babamın bi arkadaşının kızı 90 li yıllarda yaptırdığı aşıdan sonra felç kaldı ve geçen yıl vefat etti. Aşılar çok mu masum? Nedense içimë sinmiyor. Tamam bulaşıcı hastalıklarda yapılsın ama hersey de aşı olmasına karşıyım. Arkadaşım grip aşısı oldu bir yıldır sürekli grip. Benim anlamadigim şeyler var.lütfen aydınlatın. Bunlar da konusulsun artık.
Bu şartlar altında bebeklere aşı yaptırmak, yaptırmamaktan daha riskli. Bizim bir an önce yerli ve milli aşıyı üretebilmemiz lazım. Unutmayalım ki Aşı’yı dünyada ilk biz üretmiştik.
Hocam bence mesleki örgütleri mahkemeye vermek gerek…Halkı yalan beyanlarla kışkırtıp söylenmeyen sözleri çarpıtıp, insanların kafalarını karıştırdıkları için…