TIP BİR ÇIKMAZDAYKEN
“Tababet doktorculuk oyununa dönüşüyor” başlıklı makalemde şunları yazmıştım (1):
Hekimlik şefkati mi… geçiniz.
Tecrübe mi… o da nedir?
“Önce zarar verme” mi… hadi oradan!
Bilimsel araştırmalar mı… boş işler.
Sanat olma vasfını kaybedeli yıllar olan tıp artık bilim olmaktan da çıkıyor, algoritmalarla çalışan bir ticaret ve siyaset kurumuna dönüşüyor.
Kaçımız, tababet yaptığını sanıyor, kaçımız bize “doktorculuk” oyunu oynatıldığının farkında, çok merak ediyorum.
***
Dr. İbrahim Çerçi‘ nin veryansıntv’ deki yazısı:
Bir düşünelim, etrafımızda ve dünyada milyonlarca faaliyet yapıla gelmekte; bir tarafta uçaklar, gemiler, arabalar yol almakta, bir tarafta fabrikalar devasa boyutlarda üretim yapmakta, bir tarafta tarlada işçiler durmaksızın ekip biçmekte, bir tarafta oteller, hastaneler, okullar çalışmakta… Dünya ve beklide uzayın bir kısmı insan eliyle sürekli şekillenmekte ve ortada sürekli verilen bir çaba var. Ama niçin tüm bu çabalar, neden bunca çalışmak, neden bunca koşuşturma. Tabi ki İnsan… Tüm insan faaliyetlerinin nedeni yine insan; insanın daha iyi, daha rahat, daha bolluk içinde yaşaması. Ancak Kanuni’nin “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi” söylemiyle de altı çizildiği üzere tüm çabalar sadece ve sadece sağlık parantezinde anlam bulabiliyor.
Sağlık, yukarıda saydığımız ve sayamadığımız onlarca faaliyeti gerçekleştirebilmesinin olmazsa olmazı. Ve bizler, insanlığın sağlığı için yeri geldiğinde kendi sağlığını tehlikeye atan Hekimler.
Dünya Sağlık Örgütünün 1946 yılında tanımladığı şekliyle ‘’ sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir ‘’. Yakın zamanda bu kavramlara sosyal ve ekonomik olarak üretici bir yaşam sürdürebilmeyi de eklemek isteyenler var.
Peki, ama aynı nehirde bile iki kere yıkanmanın mümkün olmadığı, zamanın çılgınca akıp geçtiği, aynı anda milyonlarca iç ve dış etkene cevap vermek ya da cevap verip vermemeyi seçmek durumunda olan insan bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik haline ulaşabilir mi?
Yıllar süren temel, dahili ve cerrahi birçok tıp disiplininin eğitimi alan bizler sahada hastayla yüz yüze geldiğimizde edindiğimiz bilgilerin sentezini yapan bir hekim değil Ortodoks tıp tarafından belirlenmiş algoritmaları uygulamak zorunda olan birer uygulayıcıya / practitioner’a dönüşüyoruz. Tanı kısmını ise çoğumuz çoktan laboratuvara ve görüntülemeye bırakmış durumda. Hatta daha da ilerisi, virtual doktor denilen tamamen hastayı tahlil, tetkik ve bulgular üzerinden değerlendirip tedavi planı hazırlayan yazılımlar çıkmış durumda. Bu şekilde ŞİFA’ya vesile olan değil de algoritma uygulayıcısı olmaya devam edersek yarın sanal zekaya sahip doktor robotların alternatifimiz olmasına hiç de şaşırmamak gerekir.
Oysa neydi düşündüğümüz, düşlediğimiz, bizden önce yaşamış meslektaşlarımızın olduğu!
İbni Sina’dan Galen’e binlerce yıllık inanmışlık tecrübe bilgi birikim…
Onlar birer hekimdi!
Kelime anlamı ya da etimolojik kökeni itibariyle ‘’ Arapça ḥkm kökünden gelen ḥakīm حكيم “hikmet sahibi, bilge, filozof, tabip” ; Aramice/Süryanice aynı anlama gelen χakīm חכים ‘’ anlamına gelen hikmet sahibi, bilge, filozof kişiler.
Ne zaman bu sıfatlarımızı kaybedip birer uygulayıcıya indirgendik bilmiyoruz ama Anadolu’nun verimli topraklarında tekrardan HEKİMliğin ateşini yakmak istiyoruz.
Belki Dünya Sağlık Örgütünün dediği gibi ‘her yönden sağlıklı insanı’ göremeyeceğiz ama iç ve dış bütün zorluklarla; hepsi aynı anda ya da tek tek bozulabilecek tüm etkenlerle başa çıkan, amacı olan insan için uğraşacağız ‘.
Bunu sağlarken de HEKİM olacağız; hikmet sahibi, filozof, bilge kişi olacağız. Yalnızca algoritmaları uygulayıcı değil, nedenleri anlayıcı, küçük bir âlem olan insanı her yönüyle sorgulayıcı olacağız ve yaptığımız şikâyetleri söndürmek değil, hastalara / dertlilere çare aramak olacaktır. Onları ‘’hastalık’’ adlarıyla sınıflandırmak yerine tüm boyutlarıyla ayrı ayrı bir bütün olarak görüp hastaya özgü çözümler kolaylıklar sunacağız.
Bunu yaparken de kesinlikle ama kesinlikle standartları batı tarafından oluşturulmuş, tüm onayları emperyal kurumlarca verilen Ortodoks tıbba mahkûm değiliz. Batı ve doğunun buluştuğu, harmanlandığı bu topraklarda yine aynı şeyi yapacaz. Çözümü sentezleyeceğiz.
Bugün tıbbın tıkanıklık kaynakları nelerdir:
– Hekimler, hemen hemen tamamı ABD’de bulunan kurumlarca belirlenen algoritmalar doğrultusunda tanı koyar ve tedavi uygular.
– Hekimler tanı koyarken büyük oranda laboratuvar ve görüntüleme kullanır, hekim kendi fizik muayenesinden çok bunlara güvenir ve adeta hekim makine bağımlı hale gelir.
– Hekimler, aşırı branşlaşmıştır, tanı ve tedavi sırasında büyük oranda diğer branşlardan destek alır.
– Hekimler, tedavi uygularken büyük oranda FDA (Food and Drug Administration) adı verilen ABD kurumunun onayladığı ilaçları kullanır. Bunun dışındaki ilaçlar, farklı kurumlardan onaylansa bile çok kabul görmez.
– Hekimler, tedavi uygularken büyük oranda jenerik ilaçlar kullanır; majistral ilaç kullanımı sınırlıdır. İlaç dışı tedavi yöntemi kullanımı ise son derece sınırlıdır. Jenerik ilaçlar büyük oranda emperyalist devletlerce üretilir.
Tıbbın günümüz tehlikeleri ve yaklaşmakta olan tehlikeler:
1- Tıbbın pratikte büyük oranda ABD’de bulunan kurumlarca belirlenen algoritmalar doğrultusunda uygulanması, hekimlerin hatta ülkemiz üniversitelerinin kendi deneyimleri doğrultusunda tedavi uygulamasını zorlaştırmaktadır. Bu algoritmalar dışında uygulanan tedaviler suç unsuru sayılabilmektedir.
2- Hekimler tanı koyarken büyük oranda laboratuvar ve görüntüleme kullanır bu da hekimleri makine bağımlı hale getirirken aynı zamanda hekimin hasta gözündeki hâkim konumuna da zarar verir.
3- Hekimlerin aşırı branşlaşması ve sık sık birbirlerinden konsültasyon ihtiyacı duyması, hekimin hastaya bütüncül bakamamasına; bütüncül bakmak zorunda hissetmemesine neden olur.
4- Tedavinin büyük oranda jenerik ilaçlarla yapılması, bunlarında çok çok büyük oranda FDA onaylı olması tedavinin emperyalist tekellere bağlı olmasına yol açar.
5- Fizik muayenenin hekimlik pratiğinde giderek azalan ağırlığı ve makinelerin giderek artan önemi, hekimliğin öneminin azalmasına ve yapay zekâ tabanlı aletlerin hekimliğin yerini almasına neden olabilir.
Tıbbi uygulamaya yönelik öneriler:
1- Tanı koyma aşamasında fizik muayenenin etkinliği büyük oranda arttırılmalı, Tıbbi Sorumluluk Yasası doktorun kasti zarar dışındaki cezaları büyük oranda ortadan kaldırmalıdır.
2- Tanıya yönelik semptom bazlı yardımcı bilgisayar programları geliştirilmeli ve kullanıma alınmalıdır.
3- Hekimler arası konsültasyon ve yardımlaşma ihtiyacı hastayı hekimler arasında dolaştırarak değil bilgisayar ortamında mesajlaşma / programlar ile çözülmelidir.
4- Majistral ilaç ile tedavi büyük oranda özendirilmeli ve arttırılmalıdır.
5- Tedavi aşamasında geleneksel tıbbi yöntemlerden olabildiğince yararlanılmalıdır.
6- Tanı ve tedavi aşamasında mümkün olduğunca hastaların psikolojik durumu göz önüne alınmalı; hastanın psikolojik olarak da hekime güven duyması ve rahatlaması sağlanmalıdır.
Kaynak: https://www.veryansintv.com/tip-bir-cikmazdayken
Çok güzel bir mütalaa….
Tebrikler!
onun, geçmişle olan savaşının en somut şekli, öğrencilerin yaktığı geleneksel ateşte herkesi gözü önünde ibn-i sina, hipokrates ve galen gibi otoritelerin kitaplarını yakmasıdır. böylece, orta çağ’da dogmatik hale gelen galen, ibn-i sina gibi, yeni gelişmelerin önündeki engeller olarak gördüğü hekimlerin kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu. ( paracelsus – wikipedia )
yakmasın da ne yapsın