mRNA KAŞİFİNİN KÖR TALİHİ
Ayşe Özek Karasu‘ nun haberi:
Buluşunu Trump’a pazarlıyor dedikodusu yüzünden neredeyse vatan haini ilan edilecekti, şimdi ülkesini Nobel’le onurlandırması bekleniyor. Hem de hemen bu yıl. Adı Ingmar Hoerr; mRNA teknolojisini aşı için geliştiren ilk bilim insanı olan Alman biyolog Ingmar Hoerr. Koronavirüs aşılarına temel oluşturan buluşu nedeniyle Nobel Kimya Ödülü’ne aday.
Fakat hayatının son bir yılı tam talihsiz serüvenler dizisi. Nobel’i alırsa teselli ikramiyesi olur, o denli talihsiz.
Ingmar Hoerr
1999’da Tübingen Üniversitesi’ndeki doktora çalışmasında keşfedip fareler üzerinde ilk deneyi yaptığı mRNA konseptiyle korona aşısını kullanıma sunan ilk kişi olamıyor Hoerr. 2000 yılında dört ortakla Tübingen’de kurduğu CureVac şirketi, çeşitli engellerle aşı deneylerini bitiremediği için sükse başkalarının payına düşüyor. Ingmar Hoerr ve ortakları yerine Mainz merkezli rakip firma BioNTech’in ortakları Uğur Şahin ile Özlem Türeci, koronaya karşı etki ve güvenliği yüksek mRNA aşısıyla şöhrete kavuşuyor. Borsanın da yıldızı olarak milyarderler listesine giriyorlar.
Diğer rakip Amerikan Moderna da aynı teknolojiyle aylar önce ABD ve Avrupa’da onay alıyor.
Oysa pandeminin başlarında en fazla umut vaat eden firmaydı CureVac. Avrupa Birliği 405 milyon dozluk en büyük siparişi “CVnCoV“ aşısı için vermişti. Başarıdan kimsenin şüphesi yoktu. BioNTech’e henüz emekleyen kaynakları kıt bir şirket gözüyle bakılırken, CureVac yazılım şirketi SAP’ın kurucusu milyarder yatırımcı Dietmar Hopp’a sırtını dayadığı için daha parlak ve avantajlı görünüyordu.
Aslına bakılırsa pandemi öncesinde mRNA teknolojisinin insanlar üzerinde denenmesine şüpheyle bakıyordu bilim dünyası. Hoerr’ün ikna etmesiyle Bill Gates’in de desteklediği şirket 20 yıl boyunca iki milyarderin yatırımı sayesinde somut tek bir ürün çıkarmadan ayakta kalabilmişti. Hoerr’ün deyişiyle şirketi kurduklarında daha henüz insanın genom haritası çıkarılıyordu ve kimse RNA’yı insanlara enjekte etmeyi aklından bile geçirmiyordu. Bilim insanları DNA deneyleri ve genom analizleri için yarışa girmişti. Bu nedenle de CureVac’ı “the RNA people“ sloganıyla kurmuşlardı.
Koronavirüs çıkagelince CureVac’a da gün doğdu. Fakat geçen yılın mart ayı itibariyle, yani koronavirüsün Avrupa’yı kırıp geçirmeye başladığı günlerde CureVac’ın işleri tepetaklak oldu. Önce Trump’ın aşı üreten bir Alman firmasını satın alacağı haberi patladı. Rivayete göre bu firma CureVac idi, Almanya yerine ABD’de aşı üretimine geçecekti. Şirketin CEO‘su Daniel Menichella, ABD Başkanı’yla Beyaz Saray’da akşam yemeği yemişti.
Haber Almanya’yı fena halde sarstı. Trump’ın Amerikan patentli aşı üretimi için büyük paralar teklif ettiği günlerce yazıldı, çizildi. Şirket iddiaları reddetti. Ekonomi Bakanı Peter Altmaier “Almanya satılık değildir“ diyerek duruma derhal el koydu ve CureVac 300 milyon Euro‘luk federal desteğe kondu. Ancak şirketin imajı sarsılmıştı bir kere.
KOMA SONRASI HAYATA SIFIRDAN BAŞLADI
Alman şirketi Alman kaldı ama işler yine beklendiği gibi yürümedi, çünkü rakipler harıl harıl aşılar üzerinde çalışırken, Ingmar Hoerr uyudu. Katiyen isteyerek değil…
2018‘de şirketin CEO’su olarak görevi bırakıp denetleme kurulunun başına geçen Hoerr, salgın nedeniyle görevi Menichella’dan devralarak eski koltuğuna dönmüştü. Bu değişikliği Trump vakasına bağlayanlar var ama Hoerr, Beyaz Saray’daki yemekten önce planlandığını söylüyor; “20 yıldır mRNA teknolojisi üzerinde çalıştığım için rekabet gereği dümenin başında olmam gerekiyordu“ diyor.
Ama işin başında olamıyor. 12 Mart günü korona aşısına teşvik konusunu Başbakanlık’ta görüşmek üzere Berlin’e gidiyor ve randevunun ertesi günü otel odasında beyin kanaması geçiriyor, komaya giriyor. Durumu ağır, doktorlara göre yaşama şansı yüzde 20. Ameliyata alınıp altı hafta boyunca uyutuluyor. Uyandığında ne konuşup yürüyebiliyor ne de düşünebiliyor, kim olduğunu bilmiyor. Zihni öyle bulanık ki, aralarında Rusça konuşan hemşire ve hastabakıcılar nedeniyle “Acaba KGB tarafından kaçırıldım mı“ korkusuna bile kapılıyor. Bir röportajda itiraf ediyor bunu. Herşeye yeniden başladığını, konuşmayı ve yürümeyi ve düşünmeyi yeniden öğrendiğini detaylarıyla anlatıyor:
“Bende savaşçı geni var, o sayede hayatta kaldım. Ama 2020 hayatımın en zor yılı oldu. Yapay komadan çıkanlarda bilinç ve algı kaybı normaldir, iki gün kadar sürer. Ancak ben birkaç hafta savaş verdim. Gerçi o sürede kim olduğumu hatırlamıştım ama içinde bulunduğum durumu algılamakta güçlük çekiyordum. Açılan soluk deliği yüzünden kendimi ifade edemiyordum, ayrıca yatağa bağlıydım. İki ay boyunca yürüyemedim, sonra da ancak tekerlekli sandalyeyle hareket edebildim. Yazmayı, yutkunmayı, kendi kendime yemek yemeyi yeniden öğrendim. Neyse ki, araştırmalarım ve şirketin faaliyetleriyle ilgili soyut bilgiler de geri döndü. Besbelli bilimsel veriler benliğime iyice demir atmıştı. Şimdi sadece ara sıra kısa zamanlı hafıza sorunları oluyor.“
Bu arada Ingmar Hoerr yoğun bakımdan yeni çıktığı için kendisi henüz aşı olmamış.
YENİ VARYANT AVANTAJI
CureVac aşısının başına gelen diğer bir talihsizlik de hammadde sıkıntısı. ABD aşırı üretimi için gerekli malzemelere ihracat yasağı getirdiği için uzun süre tedarik duruyor. Dolayısıyla en kritik aşama olan faz 3 deneylerine BioNTech-Pfizer ve Moderna’dan çok daha geç başlıyorlar.
Ancak virüsün yeni varyantlarına cevap açısından bu gecikmenin avantajlı bir yanı da var. Hoerr’ün hastalığı nedeniyle CureVac’ın yeni CEO’su olan Hans-Werner Haas, aşı geliştirme çalışmasının son aşamalarında geniş bir varyant yelpazesinde test imkanı bulduklarını söylüyor. Faz 3 deneyleri aşının yeni mutasyonlara karşı etkinliği bakımından 35 bin kişi üzerinde test edilmiş. Ayrıca yeni nesil “CV2CoV” aşısı da geliştirilmiş ve hayvanlar üzerindeki deneylerde Güney Afrika varyantına karşı etkili olduğu görülmüş.
Ingmar Hoerr, laboratuvara yeni yeni dönüyor
Şimdi “CVnCoV” aşısının faz 3 deneyleri tamamlanmak üzere. Önümüzdeki birkaç hafta içinde Avrupa’da onay aşamasına gelmesi bekleniyor. Tübingen Üniversitesi’nde yapılan deneylerden başarılı sonuçlar alınmış; klinik direktörü Peter Kremsner’in verdiği bilgiye göre “CVnCoV“ aşısının etkinliği diğer mRNA aşıları gibi yüzde 90 bandında.
Curevac aşısının Moderna ve BioNTech’ten farkı, diğer iki aşı gibi RNA’nın kimyasal modifikasyondan geçirilmeden doğal süreçte işlem görmesi. “CVnCoV” normal soğutucu koşullarında üç ay süreyle muhafaza edilebiliyor. BioNTech ve Moderna aşıları gibi derin dondurucu gerektirmiyor. Bayer ve GlaxoSmithKline gibi ilaç devleriyle işbirliğine giden ve Katar fonlarından destek alan şirketin bu yıl 300 milyon doz üreteceği hesaplanıyor.
KARIKO VE WEISSMAN FAKTÖRÜ
Şimdi Ingmar Hoerr, ilaç endüstrisini dönüştürmek üzere Elon Musk’la da bazı planları olduğunu söylüyor. Şirketteki görevi daha henüz net değil. Spiegel TV’deki röportajda ilk soru Nobel adaylığından geliyor; “10 Aralık günü nerede olacaksınız?” şeklinde. Hoerr, başka çok değerli araştırmacılar ve buluşlar olduğunu söyleyerek geçiştiriyor.
Haksız da değil. Çünkü BioNTech ve Moderna aşılarının insanlar üzerinde denenmesine öncü olan iki bilim insanı var; Pennsylvania Üniversitesi’nden Katalin Kariko ve Drew Weissman. Macar asıllı Kariko, BioNTech’in başkan yardımcısı. Bağışıklık uzmanı Weissman’la birlikte yıllardır yürüttükleri çalışmalar mRNA bazlı Kovid-19 aşıları olarak neticeleniyor. ABD’de bu iki bilim insanının gelecekte Kimya Nobel’ini alacağına kesin gözüyle bakanlar var.
Katalin Kariko, üniversitedeki odasında
Nitekim Ingmar Hoerr bir söyleşide şöyle diyor: “Büyük iş başardılar, BioNTech ve Moderna onların çalışmalarından yararlanıyor. İlk olmak önemlidir, RNA’nın insan üzerinde etkili olduğunu kanıtladılar. Organizma üzerinde ilk deneyen benim, büyük bir hamleydi ama buna bilimsel değeri biçecek kişi ben değilim.”
Hoerr’un Uğur Şahin için de bir çift sözü var: “Kendisini tanırım, çok parlak bir bilim insanıdır. BioNTech en baştan beri son derece kararlı ve hedefe odaklıydı. CureVac onay alıp piyasaya çıktıktan sonra aşılarımızın etkinliğini kıyaslayabiliriz…”
Kaynak: https://www.haberturk.com/yazarlar/ayse-ozek-karasu/3087041-mrna-kasifinin-kor-talihi