KARTON BARDAKLARDAKİ GÖRÜLMEYEN TEHLİKE
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Ntv’ nin haberi:
Karton kahve bardaklarındaki görülmeyen tehlike: Trilyonlarca nanoplastik içeceğe geçiyor
İngiltere’de yapılan yeni bir çalışma, tek kullanımlık kahve bardaklarının çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlara bir yenisini ekledi. Araştırmacılar, içeceğin ısısını korumak için plastik bir astarla kaplı olan bu karton bardakların gözle görülmeyen trilyonlarca nanoplastiği sıcağın etkisiyle saldığını buldu. Bu parçaların insan hücrelerine girebilecek boyutta olduğunu bildiren uzmanlar, karton bardakların sağlığa zararlarına karşı uyardı.
Tek kullanımlık kahve bardaklarının, ince plastik kaplamaları nedeniyle geri dönüştürülmelerini son derece zorlaştırdığı için zaten çevreye zarar verdiği biliniyordu. Şimdi yeni bir araştırma, sıcak içecek kaplarının içeceklere trilyonlarca mikroskobik plastik parça döktüğünü ortaya çıkardı.
TRİLYONLARCA NANO PLASTİK PARÇACIK İÇECEĞE GEÇİYOR
İngiltere’de yer alan Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, genellikle su geçirmez bir astar olarak kullanılan yumuşak, esnek bir plastik film olan düşük yoğunluklu polietilen (LDPE) ile kaplanmış tek kullanımlık sıcak içecek kaplarını analiz etti.
Bu kapların 100°C’ suya maruz kaldıklarında, litre başına trilyonlarca nano parçacığı suya saldıkları keşfedildi.
Environmental Science and Technology adlı dergide yayımlanan çalışmanın yazarı kimyager Christopher Zangmeister, “Nereye baksak plastik buluyoruz. Karton bardaklar, litre başına trilyonlarca nano plastiği içeceklere karışmasına neden oluyor” dedi.
Zangmeister ve ekibi, kahve fincanları tarafından salınan nanoparçacıkları analiz etmek için fincandaki suyu aldı, ince bir buğu halinde püskürttü ve kurumaya bıraktı. Böylece nanoparçacıkları çözeltinin geri kalanından izole etti. Bu teknik daha önce atmosferdeki küçük parçacıkları tespit etmek için kullanılıyordu.
Su, kuruduktan sonra, içindeki nanoparçacıklar boyutlarına ve yüklerine göre sıralandı. Ardından, nanopartiküller, bir tür alkol olan bütanolün sıcak buharına maruz bırakıldı ve hızla soğutuldu. Alkol yoğunlaştıkça, parçacıklar nanometre boyutundan mikrometre boyutuna şişerek onları çok daha fazla tespit edilebilir hale getirdi.
Zangmeister, “Son on yılda bilim insanları, çevreye baktığımız her yerde plastik buldular. İnsanlar buzul göllerinin dibindeki Antarktika’daki karı incelediler ve yaklaşık 100 nanometreden daha büyük mikroplastikler buldular, bu da onların muhtemelen bir hücreye girecek ve fiziksel sorunlara neden olacak kadar küçük olmadıkları anlamına geliyor.
“HÜCRELERE GİREREK İŞLEVİNİ BOZABİLİR”
Bizim çalışmamız farklı, çünkü bu nanoparçacıklar gerçekten küçük bir hücrenin içine girip işlevlerini bozabilir” diyerek nano plastik parçaların sağlıkla ilgili tehlikelerine dikkat çekti.
Öte yandan, 2020’de Kharagpur’daki Hindistan Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan benzer bir araştırma, tek kullanımlık bir kahve bardağındaki sıcak içeceğin ortalama 25 bin mikroplastik içerdiğini buldu.
Aynı zamada içecekte, çinko, kurşun ve krom gibi metaller de tespit edildi. Araştırmacılar, bunların aynı plastik astardan geldiğini öne sürdü.
***
EK 1 (6.6.2022): Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’nin “Küresel Plastik Görünümü” raporunda yer alan verilere göre 2000 yılında dünya genelinde 234 milyon ton olan plastik üretimi 2019’da 460 milyon tona ulaştı, 2000 yılında 156 milyon ton olan plastik atık miktarı da iki katından fazla artarak 2019’da 353 milyon tona çıktı. Doğada çözünmesi yüzyıllar sürebilen plastikler bu süreçte boyutları 1 mikrometreyle 5 milimetre arasındaki parçacıklara yani mikroplastiklere dönüşebiliyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Yurtsever, TÜBİTAK (118Y515) projesi kapsamında poşet çayla demleme yapıldığında çaya poşetten ne kadar mikroplastik geçtiğini tespit ettiklerini söyledi.
Yurtsever, “Ortalama olarak bir demlik poşetinden 13 bin mikroplastik parçacığın içeceğimize yani çaya geçtiğini gördüm. Burada benim incelemede kullandığım teknikle 3 mikrometre boyutuna kadar olan mikroplastik parçalarını tespit edebiliyoruz. Yani çaya 3 mikrometreyle 5 milimetre arasında 13 bin kadar mikroplastiğin geçtiğini söyleyebiliriz.” dedi. Yurtsever, çaydaki mikroplastikleri tespit ederken izlediği aşamaları şöyle özetledi:
“Çayı normalde demlediğimiz şekilde bir cam behere aldım ama tabii ki içerisindeki çayı boşalttım, yalnızca poşeti. Poşeti çay gibi demledim ve daha sonra hidrojen peroksitle muamele ettikten sonra filtrasyonunu yaptım ve çayın içerisine düşen mikroplastikleri ‘Nil Red’ tekniğini uygulayarak daha görünür kıldım. Bu şekilde de tespit etmiş oldum.”
Selülozdan yapıldığı söylenen 11 demlik poşetinde plastik katkı tespit edildi
Araştırmada selüloz olarak bilinen, farklı markalarda 11 bardak poşeti ve 11 demlik poşeti incelediğini anlatan Yurtsever, demlik poşetlerin tamamının plastik ilaveli dokudan yapıldığını, bardak poşetlerin ise 4’ünün yüzde 100 selülozdan imal edildiğini, 7 tanesinin ise plastik içerdiğini saptadığını söyledi. Yurtsever, “Benim incelediğim 11 demlik poşetinin tamamının plastikten imal edildiğini, plastik katkılı olduğunu ve bu plastiklerin de işte mesela polyester, polipropilen, polietilen olduğunu gördüm.” diye konuştu.
Yurtsever, son dönemde piyasaya çıkan çubuk çaylar hakkında da şu uyarılarda bulundu:
“Bir de yeni nesil yeni moda poşet çaylar var ama poşet çay dediğim stick çaylar, kalem çay diye de geçiyor. Baktığımızda bunlar bir çubuk görünümünde ve delikleri var içinde de çay var. Bunu analiz ettiğimizde polipropilen malzeme ile kaplanmış olduğunu gördük ve bundan da içeceğimiz çaya plastik salımı oluyor.”
Küçük parçalara bölünse dahi plastiklerin hiçbir özelliğinin değişmediğini vurgulayan Yurtsever, yutulan veya temas edilen mikroplastiklerin toksik etkiye neden olduğunu aktardı.
Peki hangi çayları tercih etmeliyiz?
Poşet çay yerine dökme çay kullanılmasını tavsiye eden Yurtsever, “Tüketicinin aslında çok ambalaj içermeyen ürünlere yönelmesi daha doğru olur. Dökme çayları tercih edebiliriz. Poşet çaylar, tamam, pratikliği inkar edilemez ama gerçekten çevreye ve insana etkileri ve yükü olabilir. Sadece mikroplastik kirliliği açısından değil. Poşet çayları düşündüğümüzde o ilave poşet, etiket, zımba ya da yapıştırıcı, pamuk iplik vs. düşündüğümüzde ekstradan çöp üretmiş oluyoruz ama dökme çay kullandığımızda doğrudan onu alıp bir çaydanlıkta demliyoruz.” dedi.
“Lütuf gibi hayatımıza girdi ama şu anda bela”
Plastiklerin ilk üretildiği günden beri hafiflik, esneklik, dayanıklılık, kolay işlenebilirlik, iyi elektrik ve ısı yalıtkanlığı ve ucuzluğu gibi çeşitli özelliklerinden dolayı mucizevi maddeler olarak değerlendirildiğini anlatan Yurtsever, tüm bu sebeplerden plastik kullanımında aşırıya kaçıldığını, bunun da çevre kirliliğini tetiklemiş olduğunun altını çizdi.
Yurtsever şöyle devam etti:
“Özellikle bundan 70 yıl önce böyle hızlı büyümeyle aşırı şekilde hayatımıza girmiş plastiklerin üretimi, 1950’lerden 2020’lere doğru geldiğimizde, 200 kat artarak devam etmiş. Şu anda plastik üretimini düşündüğümüzde 400 milyon tonluk bir üretimden bahsediliyor. Pandemiyle bunun katlanarak arttığını da biliyoruz ama buna ilaveten bir de 2050’lere gelindiğinde de bunun iki katına çıkacağını da biliyoruz. Lütuf gibi hayatımıza girdi ama kesinlikle şu anda bela durumunda.”
“Tek kullanımlık ürünlerin tamamiyle bırakılması gerek”
Yurtsever, sözlerini, tek kullanımlık plastiklerin kullanımının bırakılması gerektiğine dikkati çekerek tamamladı:
“Tek kullanımlık ürünlerin tamamen bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta şu andan itibaren bırakmamız gerekiyor çünkü mevcut haliyle bile çevremize yeteri kadar plastiği yaydık, saçtık, dağıttık. Bu haliyle bile doğanın kendini temizlemesi imkansız. Uzun vadede düşündüğümüzde şu anki yaptığımız kirliliğin faturası aslında gelecek nesillere kesilmiş vaziyette o yüzden bırakmamız gerekiyor. Plastikler, çevrede yok olan, biten, eriyen çözünen bir şey değil, kalıcı bir şey. O yüzden de birçoğunun doğada yüzyıllar boyunca doğada hiç bozulmadan kalabilme ihtimalleri var. Bırakabildiğimiz kadarını bırakmalıyız. Özellikle tek kullanımlık ürünlerden başlamalıyız.”
Kaynak: https://medimagazin.com.tr/guncel/poset-cayda-13-bin-mikroplastik-parcacigi-tespit-edildi-100854
***
EK 2 (12.9.2023): İçme suyundaki mikroplasitikler iki saatte beyne ulaşıyor. Beyinde iltihaplanma, nörolojik bozukluklar veya Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalık riskini artırabiliyor. 3 haftada demansa benzer davranış değişikliklerini tetikleyebiliyor.
Makale: Micro- and Nanoplastics Breach the Blood–Brain Barrier (BBB): Biomolecular Corona’s Role Revealed
Kaynak: https://www.mdpi.com/2079-4991/13/8/1404
***
Poşet çaylarda da, kağıt filtrelerde de aynı tehlikeler vardır.