POPÜLASYON KONTROLÜ: TOPUK KANI ZULMÜ

Prof. Dr. Alişan Yıldıran‘ ın yazısı:
POPÜLASYON KONTROLÜ: ‘Topuk Kanı Zulümü’ 4.#
Actori incumbit onus probandi – İspat yükü davacıya aittir*
Değerli okuyucular daha önce kuzu postundaki kurtlar yani ‘fabian’ların kim olduğundan, neyi amaçladıklarından, tarihi hadiselerdeki rollerinden kısaca bahsetmişdim (1). Yazının girişini de Orwell’in ‘Geçmişi kontrol eden (aslında iyi bilen anlamında) geleceği de kontrol eder’ aforizması ile yapmış ve ‘Topuk Kanı Zulümü’ ile ilgili ikinci yazımızda bu ‘insan görünümlü’lerin kimler olduğunu ve bunların neyi, neden yapmaya çalışdığını değerli yazar Mehmet Hasan Bulut’un kitaplarında bulabileceğinize acizane işaret etmişdim (2).
Hukukun Ehemmiyeti
Bu yazının girişini de roma hukukundan bir vecize ile yapalım, ‘ispat yükü davacıya aitdir’ yani bir konuda bir iddianız var ise hukuken bu konuda delillerinizi de getirmelisiniz. Ama bu hususda ülkemizin bin yıllık birikimini bir çırpıda yıkıp geçen, fakültelerinde ders olarak okutulmaya bile değer görülmeyen islam hukukuna değil de roma hukukuna güvenilir mi? En basit davalar yıllarca sürüyor, öyle değil mi? Sultan Orhan Gazi’nin şu vecizesi bunu ne güzel izah eder: ‘Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir, sonunda hüküm adaletli olsa da geciken adalet zulümdür’ (3). Geçen gün kendi başıma gelen laboratuarımın kapatılması hadisesini ve sitometrik çalışmanın otoanalizör cihazındaki ölçümle ile aynı şey olduğunu zanneden müdahil biyokimyacının CEHALETİNİ anlatmışdım (4). Ta 2019’da yazdığımız ve şeref beratım olan ‘Doktorunuza rağmen sıhhatli bir çocuk nasıl yetişdirilir’ serlevhalı yazımıza (5) maalesef gayet şuurlu ‘etnik’ yapıların elinde olan bir kurum tarafından verilen ceza ve buna Anayasa mahkemesinin yakın zamanda ders niteliğindeki cevabı hukukun eninde sonunda doğruyu bulacağı konusunda bizlere ümit veriyor (6). Hukuk yolu ile laboratuarımızı da geri alacağız inşallah….
23andMe ve Veri Mahremiyeti
Roma hukuku vecizesinin konu ile alakasını mütalaasına gelmeden evvel çok mühim ve yeni bir gelişmeyi hatırlatmalıyız; İflas eden DNA test firması ‘23andMe (23 insan kromozom çifti sayısı)’ 256 milyon dolara Regeneron İlaç firması tarafından satın alınacak, bu DNA firması veri ihlali ile sabıkalı, üstelik firmayı DNA verileri ile beraber ‘şahsi ilaç’ üretip satma kudretine sahip bir firma satın alıyor (7). Regeneron, değerli bakanlığımızın geçenlerde ruhsat verdiği, benim hiç kullanmaya ihtiyaç duymadığım yeni bir biyolojik ajan olan dupilumab’ı da üretiyor. Regeneron’un son bir yayınında ise insan toplulukları, ırklarının genetik farklılıkları ve buna yol açan genomik farklılıkları, bunlara yol açabilecek splicing kusurları ve epigenomic işaretçileri incelemiş. Bunun ne demek olduğunu ülkemizdeki genetikçilerin içinde anlayabilecek olanların sayısı inşallah umduğumdan fazladır (8). Biyolojik ajanlarla ilgili sıkıntıları ve bu konuda ülkemizin parayı sokağa saçdığını düşündüğümü de daha evvel yazmışdım (9) orada yazmakdan içtinab etdiğim husus ise biyolojik ajanların gitdikçe arttığı ama bunların hiçbirisine, olması gereken halde (antibiyotik-enfeksiyoncu muvafakati gibi) immünoloji uzmanı muvafakati istenmemesidir. Hemen tipik ve acıklı bir örnek vermeliyim; konjenital nötropeni formları (doğuşdan nötrofil üretiminin yokluğu/azlığı) (10) olup abd-i aciz gibi immünologlara iyi gözle bakmayan [mesela HSCT sertifikam olmasına rağmen HSCT yapmamı engelleyen, laboratuarımı kapatan, bununla ilgili CİMERE yalan söyleyen (4)**] hematologların muvafakati olmadan reçete edilememesidir. İmmünoloji uzmanlarına reva görülen bu muamelenin sebebi ne ola ki?
Yenidoğan Taraması ve Topuk Kanı Testi Aynı Şey Değildir!
Konumuza dönecek olursak; daha evvel folik asit, gebelikde aşı ve ogtt, yenidoğana K vitamini ve hepatit B aşılaması, doğum şeklinin ehemmiyeti konularını anlatmış (11) ve bunların yenidoğanda (term ve/veya preterm) yaratacağı oksidatif stres ile ‘yenidoğan tarama programı’ için ŞART koşulan ‘topuk kanı’ ile değerlendirilen şimdilik altı hastalığa ait pozitif ve/veya false pozitif sonuçların yenidoğan ve annesine verdiği/verebileceği zararları, hukuki mahzurları dilim döndüğünce anlatmaya çalışmışdım (12, 13, 14, 15). Bu hususda yazılarımı takib eden ve kalb gözü açık milletimizin pek çok mensubundan, münevverinden güzel geri bildirimler alıyorum ve topuk
kanının mahzurlarını bildikleri için ve hukuk karşısında bebeğini korumak isteyen aileler geldiğinde, hemen hepsinin işitme ve görme testlerinin yapılmış olduğunu görüyorum. Yani iddia edilenin aksine bu aileler çocuklarının üstüne titriyorlar, ihmal etmiyorlar! Bu bebeklere topuk kanı ile taranan beş hastalığın ilgili tetkiklerini yapıyorum ve epikriz hazırlayarak mahkemeye sunmalarını temin ediyorum. Altıncı hastalık Spinal Muskuler Atrofi (SMA)’yi aşağıda ayrıca ele alacağım.
Bu konuda bakanlığın anlamsız bir direnç gösterdiğine ve yargıyı yanlış bilgilendirdiğine, bu sebeble de bilhassa bazı sağlık müdürlüklerinin bulunduğu şehirlerde topuk kanı aldırmak istemeyen ailelerin aleyhine kararlar çıkdığına dair bilgiler gelmeye başladı. Hadi abd-i acizi geçiniz, kalp gözü açık ve milli bir hekim olan Dr. Cüneyt Konuralp’in bu hususda anlattıklarını dinleyin be mübarekler (16). Bu arada üzerinde yıllardır çalışdığım ‘germ teorisi’ hakkında Cüneyt beyin mütalaası ve ileri sürdüğü ‘kontrat teorisi’ hakkındaki yazımı maalesef hala bitiremedim, kısmetse k vitamini ve kontrat teorisi münasebeti hakkındaki isabetli yorumunun ehemmiyetini ve ne ile alakası olduğunu da anlatırım inşallah. Kendisinin bu konu hakkında söylediği ve hukuki olarak çok mühim nokta ise şu; ‘yenidoğan taraması’ (yukarıda işitme ve görme testlerini söylemişdim) ile ‘topuk kanı testi’ aynı şey değil. Yabancı literatürdeki insdispensable kelimesini muhtemelen bilmeyerek uydurmaca ‘zorunlu’ kelimesi ile tabiri caiz ise kakalıyorlar. Halbuki bu tabir daha evvel de bir yazımda yazdığım gibi ‘zaruri-vazgeçilmez’ anlamındadır, compulsory-mandatory yani ‘mecburi’ icbar edilen, zorla yapdırılan anlamında değildir. Nitekim değerli bakanlığımız yargı önünde ‘mandatory heel prick’ (mecburi topuk kanı) şeklinde bir belge sunamamışdır*. Çünkü, hiçbir ülkede böyle bir uygulama yokdur (17). Ancak bu noktada milli, muhtar ve müstakil bir devletin ASLA muvafakat veremeyeceği DSÖ coğrafi ayrık ofisini sorgulamak gerekdiğini hatırlatırım (18). Esasında daha önce de Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde bir tıbbi istihbarat ve mütalaa birimi kurulması gerekliliğini arz etmişdim, inşallah böyle bir birim kurulmuşdur ama henüz haberini okumadım. Şu haber artık gözünüzün açılmasını sağlamalı, GAZZE’de 20 bin bebeğin öldürülmesine sesini çıkarmayanlar bir de bombalamaya ara vererek uydurma bir hastalığın aşısını yapıyorlarmış! İnsan haysiyetiyle alay ediyorlar yani (19). Allah (cc) bunu affetmez.
SMA Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Daha önceki yazı ve konuşmamda topuk kanı testi ile ilgili doğru bilinen yanlışları, bilimsel ve sosyal yanlışları, bu uygulamanın cebren YAPILAMAYACAĞINI anlatmışdım. Popülasyon kontrolü ile topuk kanı zulümü arasında çok mühim bağlantıyı da ele almamız gerekiyor ama evvela bu zorlamanın en önemli noktası SMA hakkında da malumat sahibi olmak gerekiyor. Bu konuda uygun ve yeterli bilgiyi Dr. Serdar Ceylaner’in bilgilendirme yazısından alabilirsiniz (20). Hastalığın önemi ağır tipinin ilerleyici ve öldürücü olması. Taşıyıcılık sıklığının nisbeten yüksek olmasına (1/40) rağmen, görülme sıklığı oldukça düşük (1/10000). Ülkemizde 2022’den beri evlenmeden evvel yapılan tetkiklere SMA taraması ilave edilmiş, yani bu tarama testi evlenecek kadın veya erkekden birisinde negatif ise yani bebekde klinik bulgu olmadıkça topuk kanı alma ihtiyacı YOKDUR (Grafik), çünkü bebeğin SMA olma ihtimali yok gibidir (21).
Tablo: Bebekden SMA değerlendirmesi yapılması için kan alınması evvela klinik şüphe olmasını (gevşek bebek olacak, dilinde fasikülasyon denilen titremeler olacak) gerekdiriyor. Topuk kanı ile SMA diyebilmek için ise SMN1 kopya sayısı SIFIR olmalı, ‘Bir’ kopya var ise MLPA tetkiki ile bu kopyadaki nokta mutasyon varlığı da gösterilmelidir.
Zaten, annesi gebelikde folik asit kullanmamış, aşı olmamış, ilk üç ayda USG ile yüksek frekanslı ses dalgalarına maruz kalmamış, doğar doğmaz K vitamini ve onun koruyucu muhteviyatına, anlamsız hepatit B aşısına, oksidatif stres yapıcı topuk kanı zulümüne maruz kalmamış, epigenetik, epigenomik unsurların ‘splicing bozucu’ tesirlerinden uzak kalmış bebeğin anne babası SMA taşıyıcı olsa bile (SMN1 ekson 7 veya 8 delesyonu yok ise) SMN1 ekson 7 veya 8’de homozigot delesyon taşıma ihtimali hemen HİÇ YOKDUR (21). Peki niye bu kadar baskı yapılıyor? Yaklaşık iki milyon USD’lik duygusal sebepler olabilir mi? Yuvarlak hesap yılda bir milyon bebeğin doğduğu ülkemizde, onbinde bir görüldüğü düşünülürse, yılda ‘100’ SMAlı bebek, yıllık 200 milyon USD’lik zolgensma (SMA ilacı) satma ihtimali eder, yaa! Üstelik de ailelere söylenmeyen şey; bu ilacı verseniz bile bu bebek ASLA normal OLMAYACAK! En iyi ihtimalle biraz oturabilecek. Diğer iki ilaç ile de durum böyle, yan etkileri de cabası. Daha 25-30 yıl evvel, birkaç yüz milyon USD kredi veya borç almak için yabancılara yalvaran siyasiler görmüş idik, ne çabuk unuttunuz yahu!
Bir başka nokta, klinik şüphe olmadan topuk kanı ile hastalığı bulduk diye yangından mal kaçırır gibi hemen tedaviye başlanmasının onulmaz sorunlara yol açmasıdır. Benim fikrimi almak için gelen beş bebek ve ailesi oldu ve biri hariç, yapılan bu uygulamanın doğru olmadığı, bebeklerin hasta olmadığı kanaati hasıl oldu.
Bu uygulamanın bir başka mahzurunun ise başka genetik hastalıklarda da , mesela ataksi-telenjiektazi için aynı ayak oyunlarının yapılması ihtimali olduğu kanaatindeyim. Lütfen unutulmasın ülkemizde akraba evlilikleri bazı bölgelerde %50 civarındadır. Binaenaleyh, yukarda ifade etdiğim halk sağlığı uygulaması adı altında epigenetik tetkikleyiciler ile ilaç firmaları için bulunmaz bir memleket bu patagonya!
Popülasyon Kontrolü ile Topuk Kanı Zulümü Bağlantısı
Daha evvel popülasyon kontrolünün mesleki alanım olmadığını belirtmişdim. Ama artık bağlantıları anlatmanın zamanı geldi biiznillah (22). Biz çocukken internet vs yok iken Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi müdavimi idik. Orada, merhum Toygar Akman’ın ısrarlı yazılarına rağmen hayal-bilim olarak tercüme etdiği, ama galat olarak uydurmaca kurgu-bilim (science fiction) denilen romanları okumayı, sibernetiği ve tarihdeki ilk çalışan robotları yapan Ebu-l İz’i ondan öğrenmişdim (23). Bunlar hayatımda ağırlıklı olarak yer etmiş ve daha ilkokulda Asimov’un bazı kitaplarını okumuşdum. Anlatılanlar saçma gelmişdi ama roman kahramanı Seldon’un kendisinden sonra gelen idarecilerin 50 yılda bir açması için numaralı mektuplar bırakması, vakti gelince açılan mektuplarda filanca olay olmuş ise şimdi sırada şu olay var şöyle davranmalısın şeklinde talimat vermesi ilgimi çekmişdi. Mason üstadı Albert Pike’ın ilk iki dünya savaşını çıkacağı tarihleri doğru tahmin etmesi ve üçüncü dünya savaşının da yakın olduğunu söylediği Mazzini’ye yazdığı söylenen mektup ile alakası olabileceğini düşünmüşdüm (24, 25). İki yüz yıl uğraşıldıkdan sonra, eylül 1917 Nablus’da ordularımızın anlamsız mağlubiyeti ile kasım 1917’de Balfour deklarasyonunda Filistin’de İsrail devletinin 50 yıl içinde kurulacağının söylenmesi Asimov’un psikohistorik*** öngörüsü mü idi yani (26)? Roma imparatorluğunun yerini almış ve beş yüz yıl süren pax ottomanayı yerle bir eden, ama daha acısı bin yıllık medeniyetimizi un ufak eden siyonizm, yahudi asıllı olmayan kişileri de masonlaşdırıp bilimi kontrol edemez mi idi? Sözümona modern (gaddar) tıbbın Rockefeller tarafından 1910’da Flexner raporu ile başkasına söz hakkı bırakmadığını da anlatmışdım (22). Peki, daha sadece 150 sene evvel Viyana’dan Çin’e, Mozambik’e, Moskova’ya uzanan bölgede nüfusun büyük ekseriyeti müslüman ve/veya Türk iken, 1829 Morada müslüman türk katliamı ile başlayan soykırımlar bugünkü tabloyu husule getirmeye yeterli midir? Ülkemizde nüfus artış hızının bir felaket olan 1.48’e düşmesi aile planlaması, halk sağlığı kisvesi ile nihayet TOPUK KANI ZULÜMÜ ile bu hale getirilmiş olamaz mı?
Muhterem Erhan Afyoncu nüfus meselesini kâbus olarak ifade etmekde fevkalade HAKLIDIR (27). Ancak, uygur türklerinin anadoluya getirilmesini istemesini stratejik olarak doğru bulmuyorum.
Yenidoğancı Arkadaşlarım, Artık K Vitamini Uygulamasından Vazgeçin!
Sekiz sene kadar evvel yenidoğan bebeğe K vitamini uygulamasının doğru olmayabileceği konusunda bir yazı kaleme almışdım (28). Üstelik geçen sene Nature’de çıkan bir makale de bu konudaki bilgilerin azlığını ifade etmekdedir (29). Aradan geçen zamandan sonra bu konuda tecrübeme istinaden şunu söylemek istiyorum; k vitamini uygulaması KÜLLİYEN yanlış ve kasıtlıdır. Çünkü, doğumdan sonra bebeğe verilen birkaç damla evde hazırlanmış turşu suyu, ihtiva ettiği bakteriler ile bebeğin barsaklarında sıhhatli bir mikrobiyota husule getirmeye ve fizyolojik olarak yeterli ve uygun K vitaminini temin etmesine kâfîdir. Yenidoğan karaciğerinin başa çıkamayacağı glikokolik asit, sodyum, hidroksit, lesitin ihtiva eden K vitamininin karaciğerin ürettiği akut faz reaktanı CRP’yi arttırması ve bebeğin yoğun bakımlık olmasını geçen sene ortaya çıkan yenidoğan çeteleri de biliyor olmalı. SİZ! YENİDOĞANCI ARKADAŞLARIM, artık uyanın ve itiraz edin!…
Ehemmiyetine ve daha yaygın okunması için binaen Dr. Cüneyt Konuralp’in Bağışıklığın Arka Bahçesi-2 kitabında yer alan yazımdaki paragrafı buraya alıyorum;
Ülkemizde yenidoğan sağlığı ile ilgili şu bilgiler dikkatle incelenmelidir; İkisi de yenidoğancı olan Değerli Prof. Dr. Türkan Dağoğlu’nun talebesi Prof. Dr. Fahri Ovalı’nın 2018’de kaleme aldığı şu bilgileri okuyalım: “Ülkemizde yılda yaklaşık 1.300.000 doğum olduğu düşünülürse, ihtiyaç duyulan 3.düzey yoğun bakım yatağı sayısı 1300 civarındadır. Ancak Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre, halen tescilli bulunan toplam yenidoğan yatağı sayısı 10.000, 3.düzey yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı ise 6.200 civarındadır ve bunların da 4.000 tanesi özel hastanelerde bulunmaktadır. (30). Yoğun bakım yatak ihtiyacı 1300 ama 4000 yatak var! Neden acaba? Yoğun bakım yatağına verilen günlük ücret SUT’da ne kadardır sizce?
Türk Neonatoloji Derneği’nin yılda bir yayınlanan bülteninin 35. sayısında sahife 53-54-55’deki tablolarda aralarında hiç bir özel merkez bulunmayan 56 adet yenidoğan merkezinin (yukardaki bilgiye göre 2200 yatak yani) verilerine göre 2023 yılında 40.000 hasta yatmış ve bunların 2000’i vefat etmiştir (31). Ovalı’nın verdiği rakamlara göre özel merkezlerin yatak sayıları 56 merkezin toplam yatak sayısına oranladığımızda ülkemizde yılda yaklaşık on yenidoğan bebeğin biri hastaneye yatmakta, 1000 bebeğin 30’u kaybedilmektedir… Yenidoğan hayatın sadece ilk 28 günü anlamında kullanıldığı hatırlatmalıyız (HİÇ DE MAKUL RAKAMLAR OLMADIĞINI SÖYLEMELİYİM). Topuk kanı taraması ile 1/10.000de bir görülen hastalıkları belirlenmesinden daha önemli ve HAYATİ olan husus evvela bebeklerin sıhhatli olması ve bir vehim uğruna ölmemesidir.
Erenler, topuk kanı zulümünün ezoterik cihetini anlattırmayın fakire…
…………
…vallahu hayr-ul mâkirin (Enfal; 30), Allah cc tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Kaynaklar:
1. https://lilliputian.me/2020/03/virus/
2. https://www.5gvirusnews.com/yazarlar/cocuklarda-topuk-kani-mi-h748.html
3. https://bianet.org/yazi/geciken-adalet-zulumdur-296230#google_vignette
4. https://www.5gvirusnews.com/yazarlar/cehlin-ol-mertebesi-sehl-olmaz-h1637.html
5. https://www.gercekhayat.com.tr/saglik/doktorunuza-ragmen-sihhatli-bir-cocuk-nasil-yetistirilir/
6. https://bianet.org/haber/aym-ttbnin-disiplin-cezasi-verme-yetkisini-iptal-etti-306978
8. https://www.regeneron.com/science/genetics-center
9. https://www.nature.com/articles/s41586-024-07708-2
10. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK507702/
11. https://avesis.omu.edu.tr/yildiran/yayinlar (diğer yayınlar sekmesi)
12. https://www.5gvirusnews.com/yazarlar/cocuklarda-topuk-kani-mi-h748.html
13. https://www.glutensizdunya.com/deli-dumrulun-topugu-vehimle-hukum-verilir-mi-topuk-kani/
gitmesini yani yürümesini sağlamış oluyorlarmış.
14. https://hayykitap.com/kitaplar/saglik/ (Dr. Cüneyt Konuralp, Bağışıklığın arka bahçesi-2/Topuk kanı meselesi)
15. https://www.youtube.com/watch?v=vYs_OfeYQqk
16. https://www.youtube.com/watch?v=UvyWLRcawsw
17. https://en.wikipedia.org/wiki/Neonatal_heel_prick
18. https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/dso-cografi-ayrik-istanbul-ofisi-acildi/1969284
20. https://www.tmftp.org/files/uzman-gorusleri/sma_bilgilendirme21.pdf
22. https://lilliputian.me/2018/03/immunogenetik-ve-tarihi-acidan-asi-illuzyonu-prof-dr-alisan-yildiran/
23. https://www.muhendislikbilgileri.com/?Bid=1422191
24. https://en.wikipedia.org/wiki/Foundation_(Asimov_novel)
25. https://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/albert-pike-ve-3-dunya-savasi-plani/
26. https://belgelerlegercektarih.com/2012/05/30/filistin-cephesindeki-hain-acaba-m-kemal-ataturk-mu/
27. https://x.com/eafyoncu/status/1913657121834762690
29. https://www.nature.com/articles/s41598-024-51674-8
30. https://www.medipol.edu.tr/sites/default/files/document/SD_48_24-25.sayfalar_Fahri_Ovali.pdf
31. https://neonatology.org.tr/uploads/content/bulten/35.pdf
# Gerçek Hayat dergisi 1118. sayısında yayınlanmışdır. *Kaynak Linki : https://hukukbook.com/roma-hukukundan-gunumuze-onemli-sozler/
** Bütün bunlarla ilgili yazışmalar değerli bakanlığımızda mevcuttur. Değerli Bakanlığımızda beni pek seven, hakkımdaki soruşturmaları titizlikle takib eden bir ekibin varlığını da tahmin ediyorum ve onları önce yüce milletimize, sonra da cenab-ı Allah’a havale ediyorum.
** *Psikohistorik: ferdî ve müşterek (kitle) hareketlerin gayr-i iradî belirleyicilerini analiz ederek insan davranışını anlamaya odaklanma. Psikanalizden ilham alır ve çocukluk tecrübelerinin ve patolojinin rolünü vurgular.