HASTALARIN DEĞİL DOKTORLARIN İŞİ ZORLAŞTI

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

Bugüne kadar diyabet, hipertansiyon, KOAH, romatizma gibi kronik hastalıkları olanlar aldıkları bir rapor sayesinde ilaçlarını iki sene süreyle doktora gitmeden eczanelerden alabiliyordu.

SGK’ nın kısa adı SUT olan “Sağlık Uygulama Tebliği” nde yaptığı değişiklikle hastalar artık ilaçlarını eczanelerden değil doktor reçetesiyle alabilecek.

Bu elbette sürekli ilaç kullanmak zorunda olan hastaların işine gelen bir uygulama idi ama birçok mahzurları da vardı.

BİR: Belirli bir ilacı sürekli kullanması istenen bir hastanın herhangi bir şikâyeti olmasa bile hem ilacın etkinliği hem de yan etkileri bakımından mutlaka takip edilmesi gerekir.

İKİ: Tedavinin etkinliğinin ve yan tesirlerinin -erkenden- belirlenebilmesi için bazı hastalara bazı tetkiklerin yapılması icap eder; en azından doktorun hastası ile görüşmesi gerekir.

ÜÇ: Uzun süreli ilaç tedavisi uygun görülen hastaların birçoğunun “belirli bir süre tedaviden sonra ilaçlarını bırakması mümkündür“.

Mesela sürekli ilaç raporu verilen hipertansiyon, astım, KOAH, diyabet hastalarının çoğunun bu ilaçları devamlı almaları gerekli değildir ve bu durum ancak hastaların düzenli aralıklarla muayenesi ile anlaşılabilir.

DÖRT: Daha önceki uygulama ile  raporlu hastalar ilaçlarını kullansın veya kullanmasınlar eczanelerden ilaçlarını kullanılmış gibi de gösterilebiliyordu.

Birçok hasta istemediği ve kullanmadığı halde raporlu ilaçlarının eczane tarafından evine gönderilmesinden şikâyetçiydi.

BEŞ: Ülkemizde inanılmaz boyutlarda bir ilaç israfı ve bu yüzden de ciddi ekonomik kayıplar vardır ve raporla eczaneden alınan ilaçların bu olaydaki katkısı çok büyüktür.

Kısaca, kronik hastalığı olan ve uzun süre ilaç kullanması gereken hastaların hiç değilse belirli aralıklarla doktor muayenesi olmadan iki sene süreyle ilaçlarını eczaneden alabilmeleri doğru bir uygulama değildi.

Bu uygulama elbette doktorların iş yükünü hafifletiyor, hastaları muayene olma külfetinden kurtarıyordu ama maalesef yanlıştı.

Yeni sistem, eczaneden reçetesiz ilaç almaları engellenen hastaların hoşlarına gitmiyor olabilir ama aslında bu onların lehine bir uygulamadır.

Burada olsa olsa ağır hasta yükü altında olan doktorların şikâyet etme hakları vardır ve bunda da elbette çok haklıdırlar ama bu meselenin ilaçların rastgele dağıtılmasıyla çözülmeye kalkılması da yanlıştır.

İlaçların parası hepimizin cebinden çıkıyor

Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi gereksiz ilaç kullanımının çok büyük boyutlarda olduğundan kimsenin şüphesi olduğunu sanmıyorum.

Bugün genel bir poliklinik veya muayenehaneden çıkan hastalara baktığınızda tümünün de elinde birere reçete olduğunu ve bunların çoğunda da 4-5 kalem ilaç olduğunu görürsünüz.

Oysa bir hekime giden herkesin ilaç tedavisi gerektirecek kadar hasta olması pratik olarak mümkün değildir.

Birçok şikâyetin hatta hastalığın bir takım tavsiyelerle, bazı hayat tarzı düzenlemeleri ile hâlledilmesi mümkün iken ilaç yazmak hekimin de kolayına gelmekte ve hasta da zaten bunu arzu etmektedir.

İlaç israfının sebepleri

BİR: Tıp eğitimi yetersizdir. Birçok pratisyen doktor gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan diploma almaktadır ve bu açığını ilaç yazarak giderdiğini sanmaktadır.

İKİ: Tıp fakültelerindeki eğitim koruyucu hekimliğe değil tedavi edici hekimliğe önem verir. İmtihanlarda koruyucu hekimlikle ilgili sorular yok denecek kadar azdır; düzen “ilaç yazmak” üzerine kuruludur.

ÜÇ: Tıp eğitimi ve öğretim üyeleri, ilaç endüstrisinin hegemonyası altındadır; onlara karşı çıkmak her babayiğidin harcı değildir.

DÖRT: Defansif tıptan kaynaklanan ilaç israfı da çok büyük boyutlardadır. Bazen bilgi ve tecrübe eksikliğinden bazen zaman azlığından hastasına yeteri kadar zamana ayırması mümkün olmayan hekim “Başıma bir iş gelmesin” diyerek çareyi bol ilaç yazmakta bulmaktadır.

BEŞ: Hastalardan gelen ilaç yazdırma baskısı da gözden kaçırılmamalıdır. Birçok hasta elinde ilaç listesi ile hekime giderek “Bana bunları yaz” diyebiliyor ve isteği yerine gelmediğinde de “Sen kim oluyorsun da bunları yazmıyorsun” diyerek olay çıkarabiliyor.

ALTI: İlaç endüstrisinin pazarlama faaliyetleri de ilaç israfının mühim sebeplerindendir. Hedef, her hasta hatta her sağlıklı insan için ömür boyu kullanması gereken ilaçlar olduğunu hekimlerin beynine kazımaktır.

YEDİ: Hastaların değil laboratuar bulgularının tedavi edilmeye çalışılması da ilaç israfına yol açar. Bu sayede kesinlikle gerekli olmadığı hâlde milyonlarca insan kolesterol, reflü, astım, osteoporoz ilaçları içmektedir.

SEKİZ: Son senelerde iki veya daha fazla kimyasal maddenin bir arada bulunduğu ilaçlar (polypil) da ilaç israfının gözden kaçan sebeplerindendir.

DOKUZ: İlaç ambalajlarında çok fazla ilaç bulunması da ilaç israfında önemlidir. Yutulan ilk hap ciddi bir yan etki yarattığında kutunun tamamı ziyan olmaktadır.

ON: Çeşitli hastalıklar için verilen sağlık kurulu raporlarının da ilaç israfında çok önemli bir yeri vardır. Aslında bir iki reçete ile düzelmesi mümkün olan pek çok hastalık için “ömür boyu ilaç kullanma dayatması” yapılıyor ve bu hastalar asla doğru dürüst takip edilmiyor.

Gelelim neticeye

İlaçların parasının hastanın da doktorun da yani hepimizin cebinden çıktığını unutmayalım.

İlaç israfının ortadan kaldırılabilmesi için yapılması gerekenler şunlardır:

BİR: Tıp eğitimi koruyucu hekimliğe ağırlık verecek ve gerçek aile hekimi yetiştirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

İKİ: Tıp ilaç endüstrisinin hegemonyasından kurtarılmalıdır.

ÜÇ: İlaç şirketlerine dediğini yaptıracak, ekonomik ve politik bakımdan güçlü hükümetler olmalıdır.

DÖRT: Doktorların geçim ve gelecek endişesi olmamalıdır.

BEŞ: Halk eğitilmelidir.

Kaynak: http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/09/24/bir-tavsiye/duzenli-hastaligi-olana-iskence/

Siz de yorumunuzu paylaşın: