Modern tıp artık “fast food tıbbı” olarak adlandırılıyor. Her ikisinde işler “fast” yani “çabuk” yürüyor. Fast food el değmeden hazırlanıyor, hastalar el değmeden muayene ediliyor. Muayene süresi fast food yeme süresi kadar, üç-beş dakika. Fast food da hasta ediyor fast food tıp da. Her ikisi de sahiplerine çok kazandırıyor, çalışanlarına ve tüketicilerine kaybettiriyor. İkisinden de uzak durun!

Yunanistan’ da üç kişiden birinin kamuya ait hastanelerde işlerini yapabilmek için rüşvet verdikleri bildirildi. Bizde bir zamanlar çok konuşulan “bıçak parasının” karşılığı olan bu uygulamaya zarf içinde para anlamına gelen “fakelaki” adı veriliyor. Dönerimize, baklavamıza, lokumumuza, kahvemize sahip çıkan Yunanistan şimdi de bıçak paramıza göz dikmiş görünüyor.

“Doctors & Scientists With Concerns About Vaccines” isimli Facebook sayfasındaki listede benim de adım yer aldığı için bazı hususlara açıklık getirmek istiyorum. Tıbbın temel prensibi “Önce zarar verme” olduğuna ve tüm ilaç ve aşıların da yan etkileri olduğuna göre bir hekimin bu tıbbi ürünlerden kaygı duymasından daha tabii bir şey olamaz.

Hasta olmadan, sağlıklı ve uzun yaşamanın tıpla ilgisi olmadığı tezime Nobel Ödüllü medarı iftiharımız Aziz Sancar’ dan destek geldi. Modern tıp tamam, hasta olduğunuz zaman tabii ki başvuracağınız tek yerdir ama ondan lütfen hastalıklardan korunmanızı sağlamasını beklemeyin. Yok, çekap’ mış, yok tarama imiş, yok rutin kontrolmüş, kaçın bunlardan.

Yeni bir araştırmada genç doktorların üçte biri kadarının depresyonda olduğu veya depresyon belirtisi gösterdikleri belirlendi. Depresyon oranlarının son senelerdeki çalışmalarda daha yüksek bulunması durumun vahametini açık olarak ortaya koyuyor; demek ki bu daha iyi günlerimiz. Kendine hayrı olmayan doktorun hastalarına hayrı dokunabilir mi?