Şahane hastanelerimiz var mı, var. Doktorlarımız çok başarılı mı, hem de nasıl. Yurt dışından binlerce hasta geliyor mu, geliyor. Ülkemize bolca döviz giriyor mu, giriyor. Bunlara itiraz edecek veya bunlardan memnun olmayacak biri var mı, yok. Gel gelelim, “sağlık turizmi” sözü… işte bu olmuyor. Tıp, sağlık turizm bir araya gelmemeli, aynı cümle içinde geçmemeli.

Halk arasında “fısfıs” veya “astım spreyi” gibi adlarla bilinen ölçülü-doz inhalatörlerinin, ihtiva ettikleri sera gazları dolayısıyla küresel iklim değişikliğine katkıda bulundukları bildirildi. Araştırmacıların, sera gazı salan aerosol şeklindeki deodorant, parfüm, oda kokusu, böcek ilacı gibi ürünlerin adını bile anmamalarına da tabii ki şaşırmadım.

Dr. Ahmet Koyuncu “Acı, ama gerçek… Kongreler artık yeni bilimsel gelişmelerin paylaşıldığı ve tartışıldığı yerden çok, unvan kapabilme ve CV doldurma aracı oldu” sözleriyle tıp kongrelerinin düştüğü acı durumu anlatıyor. Kongreler günümüzde tüm masrafların ilaç şirketlerince karşılandığı “bayi toplantılarına” dönüşmüştür.

Bir yaşıma daha girdim. Meğerse grip aşılarının “hayat boyu koruyuculuğu” varmış ve “her yıl yeni bir aşı yapılması bu mikrobun yeniden oluşmasını engelliyormuş”. Herkes bildiğini unutsun, enfeksiyon kitapları yeniden yazılsın.

Yeni keşfedilen ve birçok grip virüsünün üremesini tamamen önleyen üç antikorun geniş kapsamlı grip aşısı geliştirilmesini sağlayabileceği bildirildi. Araştırmacıların moralini bozmak istemem ama bilsinler ki endüstrinin onay vermediği hiçbir ilaç veya aşı “umut vaadetme” aşamasından bir adım öteye geçemez. Buna göre, iyi çalışmalar!