Birçok zaman olduğu gibi Hürriyet’ in “Astım psikosomatik bir hastalıktır!” başlıklı bu haberinde de sayısız hata ve yanlış anlaşılmalara yol açabilecek ifadeler var. “Astımın temelinde bastırılmış cinsellik ve erotik fantezilerin yattığı” ifadesi gerçeklerle bağdaşmıyor. Bu uydurma bilgilerle, astımlılar alenen aşağılanmakta ve küçük düşürülmektedir.

Eozinofil hücreleri azaltan fevipiprant’ ın astım tedavisinde “ezber bozan” bir tedavi olabileceği bildirildi. Az sayıda hasta üzerinde kısa süre denenen bir ilaçtan mucizeler beklemek doğru değil. Astım, ilaçsız veya gerektiğinde ilaçlarla çok iyi kontrol altına alınan bir hastalıktır. Bu ilaç her astımlıda değil olsa olsa klasik tedavilere cevap vermeyen, balgam ve kanlarında yüksek miktarda eozinofil bulunan ağır astımlılarda işe yarayabilir.

Köy çocuklarında astımın daha az görülmesinin bunların hayvanlarla iç içe yaşamaları ve bakterilerle daha fazla karşılaşmalarıyla ilgili olabileceği bildirildi. Bu araştırma, birçok hastalığın hayat tarzındaki yanlışlardan kaynaklandığını destekleyen teori için de kuvvetli bir delildir. Evet, sağlıklı yaşamanın tek yolu adam gibi beslenmekten ve yaşamaktan geçiyor. Hijyen çılgını annelere önemle duyurulur

Okul öncesi çağda viral enfeksiyonlara bağlı hırıltılı solunum (wheezing) olan çocuklara verilen ve kısaca LTRA adıyla bilinen, etken maddesi montelukast olan ilaçların (en ünlüleri Singulair, Onceair, Notta, Zespira…) işe yaramadığı bildirildi. Astımda aşırı teşhis ve aşırı tedavi almış başını gidiyor ama bilim dünyamızın zerre kadar umurunda değil bu durum. Vah ki vah!

Yeni bir araştırmada çocuklardaki astım teşhislerinin yarısının yanlış olduğu ortaya çıktı. Ben de senelerdir astım teşhislerinin çoğunun yanlış olduğunu, teşhis doğru olsa bile gereksiz ve aşırı ilaç tedavilerinin uygulandığını iddia ediyorum. Gereksiz ve aşırı teşhis ve tedaviler ilaç endüstrisinin zaferi, bilim dünyasının ise iflasının göstergesidir.