Retrocyclin-101 adlı proteinin, gribin sebep olduğu enflamasyonu, grip belirtilerini ve gribe bağlı ölümleri önleyebileceği bildirildi. Bu tür deneysel araştırmaların gerçekten etkili bir ilaç haline gelebilmesi için daha senelerce çalışılması gerekir ve bunların birçoğu “umut vadeden müthiş proteinler” safhasında kalırlar. Bu tür ilaçlardan, aşılardan medet umacağınıza sağlıklı yaşamanın icaplarını yerine getirin, yeter.

Mutlu olanların grip aşısından daha çok fayda gördükleri bildirildi. 9 sene önce aynen şunları yazmıştım: “Prospektüsünde yazmıyor, ama aşı yaptırırken ‘Ya tutarsa’ diye iyi dilekte bulunmanızı da hararetle tavsiye ederim. Çünkü ‘iyimser olmanın bağışıklığı kuvvetlendirdiğini’ gösteren araştırma sayısı, grip aşılarının etkin olduğunu gösteren araştırma sayısından çok daha fazla!”

İki sezon arka arkaya grip aşısı olan gebelerde düşük riskinin yüksek olduğu bildirildi. Araştırma bir sebep-sonuç ilişkisini göstermiyor, bir birlikteliği ortaya koyuyor olsa bile bu sonucun mutlaka dikkate alınması gerektiği kanaatindeyim. Grip aşılarının etkinliklerinin de emniyetlerinin de ispatlanmamış olduğuna ve tamamen ticari gerekçelerle pazarlandığına inanıyorum.

Grip aşılarının en büyük risk grubu olan 65 yaş üzerindekilerde bu sene de hiçbir faydası olmadığı bildirildi. Hemen ardından da bant şeklinde uygulanabilen bir yöntemin geliştirildiği açıklandı. Bu bant gribe karşı koruma sağlar mı bilinmez ama aşı tavsiye edenlerin ağzına sıkıca yapıştırılırsa insanlık, bu ticari aşılardan ilelebet kurtulabilir.

Aşı üreticilerinin bile söylemeye cesaret edemeyecekleri ifadelerle aşı reklamcılığına soyunan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), alemi kör milleti sersem sanıyorsa, yanılıyor. Bu tür algı operasyonlarıyla kimseyi kandıramaz. Kendi uçağını, kendi savaş gemisini, kendi tankını yapan ülkemizin tıp endüstrinin oyunlarına gelmemek için kendi aşısını da kendisinin üretmesi şarttır.