Birçok insan vitamin, mineral, balık yağı gibi besin desteklerini almazsa sağlıklı olamayacağını sanıyor. Tüm dünya “hapçı” oldu çıktı. Ben bu tür hapları kullananların ancak yüzde 1-2′ sinin gerçekten bunlara ihtiyacı olduğunu, geriye kalanların tamamının bunları boş yere aldıklarını, paralarını çöpe attıklarına inanıyorum.

65 yaş üstü olanlara 10-16 saatleri dışında sokağa çıkma yasağı getirildi. Yaşlılarımızdan evde kalmaları isteniyor ama onların hareket etmeye, güneş görmeye ihtiyaçları var. Üstelik virüsün saat 10-16 arasında dolaşıma çıktığına veya bulaştırma özelliğinin arttığına dair bir bilgi olmadığı gibi kapalı ortamlarda bulaşma riskinin daha fazla olduğu biliniyor.

Pfizer ve BioNTech’ in koronavirüs aşısının %90 etkili olduğu medyada “Harika Bir Gün” sloganıyla haber oldu. Dünyanın bunu “aşıyı olanların yüzde 90’ ının hayatının kurtulacağı” şeklinde anladığına ve medyanın böyle anlaşılmasına çanak tuttuğuna kalıbımı basarım. İleride sükût-u hayâle uğramamak için bazı hususları bilmekte fayda var.

Her türlü reklâma karşıyım ama bunun bu dünya düzeninde imkânsız olduğunun da farkındayım. Lâkin… ilaç ve gıdanın reklâmı olmaz; bu asla kabul edilemez. Tıpkı garip Keloğlan gibi “İlaç-vitamin ve gıda reklâmları mutlaka yasaklanmalıdır” diye yazıyorum, konuşuyorum. Ben yazıyorum, ben okuyorum; ben söylüyorum ben dinliyorum diye karalar bağlarken, Guardian’ da müthiş bir habere rast geldim

Fare deneylerinde, basit şekerlerin bağırsak mukozasına zarar veren bakteri türlerini artırdığı, dost bakterileri azalttığı ve bunun sonucu bağırsaklarda enflamasyon ve hasar oluştuğu gösterildi. Araştırmaya göre en büyük suçlu hazır gıdaların tümünde bulunan mısır şurubu. Her türlü şekeri hayatımızdan çıkarmamız şart, şekerim.