Endüstriyel yoğurt için doğrudan “kanserojen” demek doğru değil, bunun için elimizde yeterli delil yok, en azından bende yok. Endüstriyel yoğurt yemiyorum, evde açık sütten kendi yaptığımız yoğurdumuzu tercih ediyorum. Çünkü endüstriyel yoğurdun tadı ile “bizim evde yaptığımız” ve annemin de bizi büyütürken senelerce kendi elleriyle yaptığı yoğurt arasında dağlar kadar fark var.

D vitamininin tüm kronik hastalıkları önleyebileceğini iddia edenlere ve bunlara kanıp hap bağımlısı olarak adam gibi beslenmeden uzaklaşanlara kötü bir haberim var. Aylık yüksek doz D vitaminin kalp-damar hastalıklarını önlemediği ortaya çıktı. Kafanızı kumdan çıkarın ve adam gibi güneşlenin, vitaminlerle aldatıldığınızı göreceksiniz.

Uzun süre antibiyotik kullananların bağırsaklarında daha sonra kansere dönüşebilen poliplerin daha sık görüldüğü bildirildi. Antibiyotikler yerinde kullanıldığında hayat kurtaran ilaçlar olmakla beraber gereksiz kullanılan ilaçlar içinde de ilk sıralarda gelir. Zırt pırt antibiyotik yazan ve içenlere duyurulur.

Yeni bir araştırmada daha kolesterol ilaçları olarak bilinen “statinlerin” yaşlı kadınlarda diyabet riskini %33 artırdığı ve doz yükseldikçe riskin %50’ ye kadar ulaştığı ortaya çıktı. Tıbbın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerinden birinin “Önce zarar verme” olduğunu bir kere daha hatırlatıyorum. Kolesterol hapı içerken diyabete yakalanmanız tesadüf değildir.

Modern buğdayın gluten miktarının atalık buğdaydan daha fazla olduğu iddia edilir ama bunu ispatlayan yeterli bilgi olmadığı gibi tam aksine atalık buğdaylarda glutenin daha fazla olduğunu söyleyen kaynaklar da var. Gliadin yapısının değişmesinin hastalıklara zemin hazırladığı iddiasının da güvenilir delilleri bulunmuyor. Peki, modern buğday suçsuz mu, güvenle tüketebilir miyiz?