MEME KANSERİ TARAMALARI FAYDALI MI ZARARLI MI?
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
JAMA’ da yayınlanan bir araştırmada meme kanseri erken teşhisi için uygulanan mamografi taramalarının meme kanseri teşhisini artırdığı ama kansere bağlı ölümlerde beklenen azalmanın gerçekleşmediği bildirildi (1).
Araştırma USA’ da 2000-2010 seneleri arasında 547 şehirde yaşayan 40 yaş üzerindeki 16 milyon kadın üzerinde gerçekleştirildi.
Bu kadınların 53.207’ sine o sene kanser teşhisi kondu ve bunlar 10 sene süreyle takip edildi.
Meme kanseri taramalarının yaygınlığı ile meme kanseri ensidansı arasında pozitif bir korelasyon bulundu; meme kanseri mortalitesi için böyle bir ilişki tespit edilmedi.
Taramanın genişliği yüzde 10 arttığında meme kanseri teşhisinin yüzde 16 arttığı fakat meme kanserine bağlı ölümlerde anlamlı bir değişiklik olmadığı görüldü.
Daha fazla taramanın 2 santimden küçük tümörlerin teşhisini artırırken 2 santimden büyük olan tümörlerin veya lokal olarak ilerlemiş ya da uzak metastaz yapmış kanserlerin ensidansında bir azalmaya sebep olmadığı belirlendi.
Araştırmacılar, “Kansere bağlı genel ölüm oranında anlamlı bir fark olmamasını, meme taramalarının küçük çaplı kanser teşhisini artırırken büyük çaplı kanser teşhislerinde bir azalmaya yol açmamasıyla” izah ediyorlar ve bunun da “yaygın aşırı teşhisi (overdiagnosis) düşündürdüğü” şeklinde yorumluyorlar.
Aşırı teşhis nedir?
Aşırı teşhis, hiçbir zaman klinik bir belirti verecek ya da kişinin hayatta kalma süresini etkilemeyecek bir hastalığın tespit edilmesi manasına geliyor.
Araştırmalar da mamografi ile konan meme kanseri teşhislerinin yüzde 19-31’ nin aşırı teşhis yani hastaya hiçbir zarar vermeyecek kanserlerin teşhisi demek oluyor.
Elbette genç bir kadına konan “kanser” teşhisi onu psikolojik olarak ciddi şekilde rahatsız edecektir ama esas problem bu değil.
Bir kadına meme kanseri teşhisi konduktan sonra o kadına cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi “gereksiz” olan, üstelik de ölüme kadar gidebilen ciddi riskleri olan tedaviler yapılması kaçınılmaz oluyor.
Bir de yanlış pozitif sonuçlar meselesi var
Aşırı teşhis dışında bir başka önemli mesele de “yanlış pozitif” sonuçlar yani kanser olmadığı halde kanserden şüphe edilmesi.
Bu şüphenin giderilmesi için de birçok başka ilave testler, biyopsiler yapılması icap ediyor ki bu da kadının haftalarca “stres yaşamasına” yol açıyor.
Bunların getirdiği senelik 4 milyar dolarlık masraf da işin cabası.
Mamografi ile atlanan kanserler
Mamografi taramaları ile “yanlış negatif” sonuçlar da mümkün ve bunun oranı da azımsanacak gibi değil: Yüzde 20!
Yanlış negatif sonuç, kanser olduğu halde bunun mamografi ile ortaya konamaması demek oluyor.
Her sene yapılan mamografilerle alınan radyasyonun yaratacağı kanser riskinin de mutlaka hesaba katılması lâzımdır.
Mamografi yapılmasın mı?
Bu sonuçlar mamografi asla yapılmasın manasına gelmiyor.
BİR: Mamografinin mucize ve hayat kurtaran bir tarama yöntemi olmadığı bilinmelidir.
İKİ: Az sayıda kadının mamografi sayesinde hayatı kurutuluyor ama aşırı teşhis ve yanlış pozitif sonuçların getirdiği riskler gözden kaçırılmamalıdır.
Mamografi ile tehlikeli meme kanserlerinin erken teşhis edilme ihtimali kadının yaşı ilerledikçe artıyor çünkü hem bir taraftan yaşlanmayla beraber hastalığın ensidansı artıyor ve hem de yaşlandıkça meme dokusunun yoğunluğu azaldığı için kanser teşhisi kolaylaşıyor, taramaların zararları azalıyor.
Kimler taranmalı?
USA’ da bağımsız uzmanlardan oluşan ve hükümete tedavi kılavuzları sunan kısa adı PSTF olan Koruyucu Hizmetler Çalışma Kolu (Preventive Services Task Force) mamografiyi 50-74 yaş arası kadınlara 2 senede bir tavsiye ediyor (2).
American College of Physicians High Value Care Task Force da kısa süre önce benzer tavsiyelerde bulundu (3).
İsviçre Tıp Kurulu, bundan böyle ülkede yeni mamografi programının başlatılmaması ve devam etmekte olanların da sınırlandırılması tavsiyesinde bulundu (4).
USA’ da (American Cancer Society) gibi taramaların 40 yaşından itibaren yaş sınırlaması olmadan her sene yapılmasında ısrar eden kurumlar ve hatta politikacılar da var.
41 yaşında meme kanseri teşhisi onan Cumhuriyetçi Debbie Wasserman Schultz da bunlardan biri.
Schultz “Taramaların 50 yaşından sonra başlaması ve 2 senede bir tekrarlanması çok tehlikelidir ve birçok kadının hayatına mal olabilir” diyor (5).
İyi güzel ama sayın senatör hem taramaların olumsuzlukları ve yetersizliğini görmezden geliyor ve hem de 2 ay önceki negatif bir tarama sonucundan sonra memesindeki tümörün kendi farkına vardığını unutmuş görünüyor.
Genç senatör o negatif mamografisine güvenmiş olup da kendi kendine meme muayenesini ihmal etmiş olsaydı bugün belki de hayatta olmayabilirdi.
Gelelim neticeye
Taramaların erken yaşta başlanması ve sık tekrarlanmasının mahzurlarının iyi bilinmesi gerekiyor.
Her erken veya belirti vermeyen kanserin teşhis edilmesi o kişinin hayatının kurtarılması demek değil.
Mamografiler kadınlara “dayatılmamalı”, fayda ve zararları anlatılarak onay verenler taramaya alınmalıdır.
USA’ da mamografilerin senelik maliyetinin 8 milyar dolar olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
Kaynaklar
1. http://archinte.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=2363025
3. http://www.medpagetoday.com/upload/2015/5/19/0000605-201505190-00009.pdf
***
EK 1 (20.3.2024): Kanser taramalarının “hayat kurtardığı” hiçbir zaman gösterilemedi! Genel ölüm oranındaki azalmalar ölçüt olmalı ve kanser taraması için daha yüksek delil standartları getirilmelidir.
Despite growing appreciation of the harms of cancer screening,1 2 3 advocates still claim that it “saves lives.”4 This assertion rests, however, on reductions in disease specific mortality rather than overall mortality.
Using disease specific mortality as a proxy for overall mortality deprives people of information about their chief concern: reducing their risk of dying.5 6 Although some people may have personal reasons for wanting to avoid a specific diagnosis, the burden falls on providers to provide clear information about both disease specific and overall mortality and to ensure that the overall goal of healthcare—to improve quantity and quality of life—is not undermined.7
In this article we argue that overall mortality should be the benchmark against which screening is judged and discuss how to improve the evidence upon which screening rests.
Why cancer screening might not reduce overall mortality
Discrepancies between disease specific and overall mortality were found in direction or magnitude in seven of 12 randomised trials of cancer screening.8 Despite reductions in disease specific mortality in the majority of studies, overall mortality was unchanged or increased. In cases where both mortality rates were reduced the improvement was larger in overall mortality than in disease specific mortality. This suggests an imbalance in non-disease specific deaths, which warrants examination and explanation. A systematic review of meta-analyses of cancer screening trials found that three of 10 (33%) showed reductions in disease specific mortality and that none showed reductions in overall mortality.9
Makale: Why cancer screening has never been shown to “save lives”—and what we can do about it
Kaynak: https://www.bmj.com/content/352/bmj.h6080.full
***
Yazılarınızdan anladığıma göre siz mamografiye tamamen karşınız. Size göre bütün taramalar bütün tahliller boş yere yapılıyor. Bir hastaneleri kapatalım demediğiniz kaldı.