MEME KANSERİ TARAMALARI BOŞUNA MI YAPILIYOR?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Mamografi incelemelerinde meme dokusu “yoğun” bulunan kadınlarda kanser riskinin daha yüksek olduğu ve bu kadınlarda yoğun dokunun tümörün görüntülenmesini zorlaştırabileceği için kanser teşhisinin de zor olduğu bilinir.

Meme dokusu yoğun bulunan kadınlara, ultrason ve MR gibi ilave incelemeler yapılarak mamografi ile atlanmış olabilen tümörlerin teşhisine çalışılır.

Annals of Internal Medicine isimli tıp dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, mamografilerde yoğun doku tespit edilen kadınların hepsinde kanser riskinin çok yüksek olmadığını gösteriyor.

Çalışma, 2002-2011 tarihleri arasında, 40-74 yaş arasındaki 365.426 kadına ait 831.455 dijital mamografi taraması görüntüleri üzerinde gerçekleştirildi.

Araştırma neden yapıldı?

Araştırmanın amacı, yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda özel bir grubun daha yüksek meme kanseri riskine sahip olup olmadığının belirlenmesiydi.

Kadınların meme yoğunluklarının derecelendirilmesiyle beraber bunlarda 5 sene içindeki kanser riski “online” bir cetvelle ölçüldü.

Bu cetvelde kadının yaşı, ırkı, meme yoğunluğu, daha önce meme biyopsisine gerek duyulup duyulmadığı ve anne, kız kardeş veya çocuğunda meme kanseri olup olmadığı değerlendirildi.

Mamogram yapıldıktan sonraki 12 ayda kaç kadına invazif meme kanseri (interval kanser) teşhisi konduğu belirlendi.

Bu cetvele göre, 5 senelik risk %1.66’ dan azsa “düşük” ve %4’ den fazla ise “çok yüksek” olmak üzere beş risk derecesi belirlendi.

Kanser riskinin iki grupta çok yüksek olduğu –her 1000 mamogramda 1’ den fazla kanser- görüldü.

Bir grupta 5 senelik kanser riski %1.67’ veya daha fazla olan ve ileri derecede yoğun meme dokularına sahip kadınlar vardı.

İkinci grupta ise, 5 senelik riski 2.5 veya daha fazla olan ve mamografide “heterojen” yoğunluk tespit edilen kadınlar bulunuyordu.

Mamografiye ilave olarak yapılacak tetkiklerden en çok fayda görecek olanlar bu iki gruptakilerdi.

Araştırmacılar bu sonuçları, yoğun meme dokusu teşhis edilen kadınların yarısı kadarında kanser riski düşük olduğu, yüksek olanların sadece yüzde 24’ ünün ilave tetkiklerden faydalanabileceği, genel olarak da yoğun dokuya sahip olanlar dahil mamografi yapılanların sadece yüzde 12’ sinde ilave tetkiklere ihtiyaç olabileceği şeklinde yorumluyorlar.

1 kanser teşhisi için 1.124 tetkik gerekiyor

Mamogramlarda yoğun doku tespit edilen 100 bin kadının hepsine de ilave incelemeler yapıldığında bunların 89’ unda “interval kanser” (normal bir mamografiden sonra 12 aydan daha önce invazif kanser) bulunacağı, bunun da bir kanserin tespiti için 1.124 testin yapılmasını icap ettireceği sonucu ortaya çıkıyor.

Buna karşılık ilave testler bu araştırmada olduğu gibi sadece çok yüksek riske sahip grupta yapıldığında ise bunların sadece 24.294’ ü için gerekeceği, 35 interval kanser teşhis edileceği, bir kanser teşhisi için 694 incelemenin yapılması gerekeceği ama kanserlerin %50’ sinin de atlanacağı anlaşılıyor.

Mamografide tümör nasıl görülür?

Yoğun meme dokusu olanlarda glandüler veya bağ dokusu oranı yüksektir ve bunlar mamogramlarda tıpkı tümörler gibi “beyaz” görüntü verirler.

Yoğun olmayan memelerde yağ fazladır ve bu ise “siyah” görüntüye sebep olduğundan tümörün görülmesi daha kolay olur.

Meme yoğunluğu, sadece mamografi ile değerlendirilebilir ve “hemen hemen tamamen yağdan” “ileri derecede yoğuna” olmak üzere dört kategoriye ayrılır.

Araştırmadan öğrendiklerimiz

BİR: Yoğun meme dokusu tespit edilen kadınlarda meme kanseri riski tümünde değil ancak yarısında yüksektir.

İKİ: Ultrason ve MR gibi ilave tetkiklerin büyük bir kısmı gereksiz yapılıyor.

ÜÇ: Meme kanseri riskinin sadece yoğunluğa göre belirlenmesi doğru değildir; riski artırabilen diğer faktörler de mutlaka hesaba katılmalıdır.

Gelelim neticeye

Mamografilerin tüm kadınlara uygulanmasının faydadan çok zarar verebileceğini gösteren çalışmalar giderek artıyor.

Bu çalışma da ilave tetkiklerin büyük kısmının gereksiz olduğunu ortaya koyuyor.

Mamografi ve ilave tetkikler sayesinde meme kanseri teşhislerinin arttığı doğrudur ama bunların “yanlış pozitif” sonuçlara, gereksiz kemoterapi, radyoterapi ve ameliyatlara yol açtığı, bu “aşırı teşhis” ve “aşırı tedaviden” birçok kadının zarar gördüğü de unutulmamalıdır.

Zaten mamografi taramalarından önce, taramanın faydası yanında zararlarının kadınlara açık ve net olarak anlatılmasının ve herkesin değil onay verenlerin tarama programına alınmasının daha uygun olduğunu savunan uzmanların sayısı giderek artıyor.

Bu araştırmanın, ilave tetkiklerin giderek artan faturası karşısında zor duruma düşen “sigorta şirketlerinin” çok hoşuna gideceğine ve bunların masrafını ödememek için eline koz geçtiğine ama bu tetkiklerden “nemalanan” grubun buna şiddetle karşı çıkacağına hiç şüphe yok.

Sağlık harcamaları ülkelerin ekonomilerini ciddi şekilde sallıyor!

Kaynak:

http://annals.org/article.aspx?articleid=2293233

***

EK 1 (20.3.2024): Kanser taramalarının “hayat kurtardığı” hiçbir zaman gösterilemedi! Genel ölüm oranındaki azalmalar ölçüt olmalı ve kanser taraması için daha yüksek delil standartları getirilmelidir.

The claim that cancer screening saves lives is based on fewer deaths due to the target cancer. Vinay Prasad and colleagues argue that reductions in overall mortality should be the benchmark and call for higher standards of evidence for cancer screening

Despite growing appreciation of the harms of cancer screening,1 2 3 advocates still claim that it “saves lives.”4 This assertion rests, however, on reductions in disease specific mortality rather than overall mortality.

Using disease specific mortality as a proxy for overall mortality deprives people of information about their chief concern: reducing their risk of dying.5 6 Although some people may have personal reasons for wanting to avoid a specific diagnosis, the burden falls on providers to provide clear information about both disease specific and overall mortality and to ensure that the overall goal of healthcare—to improve quantity and quality of life—is not undermined.7

In this article we argue that overall mortality should be the benchmark against which screening is judged and discuss how to improve the evidence upon which screening rests.

Why cancer screening might not reduce overall mortality

Discrepancies between disease specific and overall mortality were found in direction or magnitude in seven of 12 randomised trials of cancer screening.8 Despite reductions in disease specific mortality in the majority of studies, overall mortality was unchanged or increased. In cases where both mortality rates were reduced the improvement was larger in overall mortality than in disease specific mortality. This suggests an imbalance in non-disease specific deaths, which warrants examination and explanation. A systematic review of meta-analyses of cancer screening trials found that three of 10 (33%) showed reductions in disease specific mortality and that none showed reductions in overall mortality.9

Makale: Why cancer screening has never been shown to “save lives”—and what we can do about it

Kaynak: https://www.bmj.com/content/352/bmj.h6080.full

***

Siz de yorumunuzu paylaşın: