D VİTAMİNİ HAKKINDA KAFANIZI KARIŞTIRMAK İSTİYORUM
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Bugün sizi D vitamini üzerinde düşünmeye davet ediyorum.
Kafanızın karışık olduğunu biliyorum ve bu yazdıklarımı okuyunca bazılarının kafasının iyice karışacağı, allak bullak olacağı da kesin.
Size sunulan her bilgiyi hemen kabul etmeyin, bana da hemen inanmayın, sorgulayın.
Buyursunlar!
1️⃣ Kan D vitamini seviyeleri giderek yukarı çekiliyor. Tıpkı daha çok kolesterol hapı satmak için kan kolesterol seviyelerinin giderek aşağı çekilmesi gibi.
Bunu savunanların büyük bir kısmı bu işten doğrudan veya dolaylı menfaat temin edenlerdir, bir kısmı sivrilik yapmak için, bir kısmı modaya uymak için seviyeyi yükseltir.
Kanda bulunan hormon, elektrolit, enzim gibi tüm unsurların seviyeleri vücudun ihtiyacına göre düzenlenir. D vitamini düşüklüğüne de bu gözle yani bunu düşüren sebep nedir diye bakılmalıdır. Bu durum, güneşlenme eksikliğinden ve/veya beslenme hatalarından kaynaklanıyorsa çözümü bellidir. Yok eğer bunlar yerinde iken düşükse hemen D vitamini vermek yerine düşüklüğün sebebine kafa yormak icap eder.
2️⃣Hangi kan seviyesinin hastalıklardan koruyucu olduğu hakkında fikir birliği de yoktur. 20-40 arası yeterli diyenler de var, ille de 100’ ün üzerinde olacak diye yaygara yapanlar da.
Bunu, D vitaminin yüzlerce faydası, binlerce fonksiyonu olduğunu bilerek yazıyorum. D vitamini çok faydalı diye seviyesini göklere çıkarmak doğru değildir.
3️⃣D vitamini seviyesi genetik kontrol altındadır. Tıpkı insanların boyu gibi. Nasıl erişkin bir insanın boyunu kısa diye uzatmaya kalkmıyorsak D vitaminini yükseltmeye çalışmak da abesle iştigaldir.
4️⃣D vitamini bir hormondur ve kan seviyesi birçok mekanizma ile kontrol edilir. Kortizon yazılınca bu hormon diye itiraz ediyorsunuz, bu gıda hormonlu diye yemiyorsunuz da neden para verip hormon alıyorsunuz. Vücudun hormon sistemine dışardan müdahale çok riskli bir iştir, vücudun fabrika ayarlarıyla oynamak demektir.
5️⃣Kanda D vitamini ölçümleri standardize edilmemiştir. Farklı yöntemlerle farklı neticeler elde edersiniz.
6️⃣D vitamini yağ dokusunda depolanır ve vücudun ihtiyacına göre oradan kana verilir. Kanda sürekli yüksek olması gerekmez. Yazın depolanan miktar beslenmeniz de doğru ise bütün sene için yeterlidir. Ayda bir D vitamini baktırmak manasızdır. Bana göre hiç baktırmaya gerek yoktur.
7️⃣Vitamin D’ nin hap olarak kullanılması kemik yoğunluğundaki azalmayı durdurmuyor. Yüksek doz D vitamini tedavisi kemik yoğunluğu ve kuvvetini artırmada daha etkili olması bir tarafa kemikleri daha da zayıflatıyor. Yüksek doz vitamin D hiperkalsirü ve buna bağlı böbrek taşı ve böbrek yetersizliği risklerini de artırıyor. Yüksek doz D vitamini alan kadınlarda düşme ve kırık riski daha yüksektir.
8️⃣D vitamini kanda kalsiyumu yükseltir (hiperkalsemi). Vücut D vitamini seviyesini düşürerek hiperkalsemiye karşı koymaya çalışıyor olabilir.
D vitamini eksikliği, K2, A vitaminleri veya magnezyum eksikliğine karşı vücudun bir savunma mekanizması olarak da ortaya çıkabilir. Magnezyum, K2 ve A vitamini seviyesi düşük olan birinde kandaki kalsiyum kemik ve dişlere değil arterlere ve yumuşak dokuya çöker. Kalp ve beyin arterlerinde kalsiyum birikimi kalp krizi ve felçler için bir numaralı risk faktörüdür.
Vücut D vitamini seviyesini düşürerek kanda kalsiyum yüksekliğine karşı koymaya çalışırken bu kişilere D vitamini vermek damarlarda kalsiyum birikimini teşvik etmekten başka bir şey değildir.
Ayrıca pH dengesizliği, protein eksikliği, karaciğer disfonksiyonunun da kalsiyumu yükseltebileceğini hatırlatırım..
9️⃣Bir kişi D vitamini düşük olduğu için kalp hastası değildir, kalp hastası olduğu için yeteri kadar hareketli değildir, yeteri kadar güneşlenemiyordur ve diyetiyle yeteri kadar D vitamini ihtiva eden gıdaları alamıyordur çünkü kalp hastalarına kolesterol var diye yumurta, yoğurt, peynir, kırmızı et, sakatat gibi D vitamini kaynakları yasaklanır. Bir de bunlara D vitamini sentezini de bozan statin (kolesterol düşürücü ilaç) verilir.
1️⃣0️⃣Enflamasyon da D vitamini seviyesini azaltabilir. Mesela birçok hastalığa zemin hazırlayan obezitede D vitamini kan seviyelerinin düşük olmasının sebebi bunun yağda depolanmasıdır. Yapılması gereken D vitamini vermek değil enflamasyonu ve ona sebep olan faktörleri ortadan kaldırmaktır.
1️⃣1️⃣D vitamini eksikliği sebep değil sonuçtur. D vitamini vererek kalp hastalıkları ve kanserleri önlediğini ispatlayan bir araştırma yoktur.
Bu eksikliklerin düzeltilmeden sadece D vitamini verilmesi altta yatan diğer eksikliklerin sebep oldukları hastalıkların ilerlemesine, ağırlaşmasına yol açar.
D vitamini eksik olan birinde başta beslenme, hareketsizlik, obezite vb. hayat tarzı yanlışlarının olma ihtimali yüksektir.
D vitaminin hastalıkların sebebi olabileceğini gösteren araştırmaların hemen tamamı gözleme dayalıdır, sebep-sonuç münasebetini göstermez.
1️⃣2️⃣D vitamini ucuzdur, terapötik endeksi de geniştir ama uçana kaçana rastgele verilecek bir ilaç değildir. Özel durumlarda elbette kullanılabilir ve çok da işe yarayabilir.
Gelelim neticeye
Karar sizindir.
NOT: Bana sık sık D vitamini seviyemin kaç olduğu soruluyor. Bilmiyorum, çünkü hiç baktırmadım. Merak da etmiyorum. Ben sağlıklı yaşamak için elimden geleni yapıyorum. D vitamininin kaç olduğu hiç mühim değil.
***
EK 1 (15.7.2024): Çok şükür ki sayıları az da olsa Dr. Neil Skornik gibi benim kafamda olanlar da var.
Kılavuzlar, prediyabeti olmayan 18-74 yaş arası yetişkinler için D vitamini eksikliğinin rutin olarak test edilmemesini ve rutin takviye yapılmamasını tavsiye ediyor.
Bu grubun daha yaşlı kısmı olan 50-74 yaş arası yetişkinler için, kırık, kanser, kardiyovasküler hastalık, böbrek taşı veya mortalite sonuçları üzerinde D vitamini takviyesi ile çok az fark olduğunu veya hiç anlamlı fark olmadığını gösteren çok sayıda randomize çalışma delili vardır.
Takviye güvenli olmakla birlikte, rutin takviyenin veya testin herhangi bir faydası yok gibi görünüyor.
Çalışmaların günlük önerilen D vitamini alımını karşılayan ve başlangıçta düşük D vitamini seviyelerine sahip olmayan popülasyonlarda yapıldığına dikkat etmek önemli; bu sebeple diyetleri veya güneşe maruz kalma yoluyla tavsiye edilen günlük alım miktarını karşılamayanlarda D vitamini takviyesini düşünebilir.
Kaynak: https://www.medscape.com/viewarticle/new-vitamin-d-recs-testing-supplementing-dosing-2024a1000cqh
Makale: New Vitamin D Recs: Testing, Supplementing, Dosing
***
EK 2 (22.11.2024): Kalsiyumla beraber günde 600 ve 3750 Ünite vitamin D’ nin hem düşük doz hem yüksek doz takviye alanlarda sistolik ve diyastolik kan basıncını (büyük ve küçük tansiyonun) düşürdüğü ve bu etkinin yüksek doz alan grupta daha belirgin olduğu tespit edildi.
Vücut kitle indeksi (VKE) 30’un üzerinde olan katılımcılarda, sistolik tansiyon her iki tedavi grubunda da önemli ölçüde azalırken, diyastolik yalnızca yüksek doz grubunda anlamlı şekilde azaldı.
Hipertansif katılımcıların alt gruplarında, her iki D vitamini dozuyla ve VKE seviyelerinden bağımsız olarak, 6 ve 12. aylarda sistolik ve diyastolik kan basınçlarında düşüş oldu.
Kaynak: https://academic.oup.com/jes/article/8/12/bvae168/7888766?login=false
Makale: Blood Pressure Decreases in Overweight Elderly Individuals on Vitamin D: A Randomized Trial
***
Kafam karışmadı benim aydınlandım
Çok değerli bilgiler teşekkürler hocam
D VİTAMİNİ BİR BAĞIŞIKLIK DÜZENLEYİCİDİR
Muhterem hocam,
Her şeyi hatırlamak mümkün değil tabii, bu mevzuyu bundan üç sene evvel gündeme getirmiştik (1).
Web sayfanızda arama sekmesine d vitamini yazınca 700 küsur yazı çıkıyor, tamam bu konuyu seviyorsunuz, ama hep d vitamininin aleyhinde yazıyorsunuz.
Bu defa acizane sizden farklı düşünüyorum.
Polikliniğimde ve yatırdığım hastalarda d vitamini ie inanılmaz neticeler alıyorum, burada hemen şunu söylemek lazım, dozu iyi ayarlamak ve hastanın durumunu iyi bilmek lazım, rastgele uygulanması sizin de bahsettiğiniz gibi doğru olmaz.
Daha teferruatlı bir yazı yazmayı isterim ama üzerinde çalıştığım başka konular var.
Şimdilik şu çalışma ile sizin yukarda yazdığınız hususların bu konuda çok eskidiğini yeni bilgilerin ele alınması gerektiğini söylemeliyim (2).
Bu yazıda d vitamininin ve metabolitlerinin innate ve adaptif immün sistem ve mitokondriye tesirleri hakkında gayet yeni malumat veriliyor, okunmaya değer (2).
Şu iki yazıda da yine d vitamininin immün sistemi kontrolü ve düzenlemesi yani antiviral, antibakteriyel ve otoimmüniteyi düzeltici tesirleri anlatılıyor (3, 4).
Covid hastalarında da iyi neticeler alındığını da hatırlamamız lazım (5).
Pahalı ve deneysel ilaçlar yerine d vitamini ehil ellerde son derece faydalı olabilir kanaatindeyim.
(1) https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/04/23/misafir-yazar/d-vitamini-ve-turkuaz-tablo/
(2) https://www.mdpi.com/1422-0067/23/17/9784
(3) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7281985/
(4) https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/jbm4.10405
(5) https://www.nature.com/articles/s41598-022-24053-4
90 lı yılların başında alerji test ve aşıları ile ilgili çalıştım. Değer verdiğim birkaç doktordan biri oldunuz. Mesleğinize saygınız , bilimle bilgi ile bağınız , insani yaklaşımınız , dürüstlüğünüz ile çok değerlisiniz ve örneksiniz benim gözümde. Çalışmaya bilgi vermeye devam ediyorsunuz. İyi ki varsınız .Teşekkürlerim ve saygılarımla değerli hocam.
D vitamin seviyesi sadece 3 ng olan bir hastada 70-80 mm civa sistolik kan basıncı gördüm ve adrenal yetmezlik araştırılmış bulunamamış, 1 ampul D vitamini sonrası tansiyonu 120/80 mm hg ya çıktı.Benim deneyimim de şöyle eskiden üsye olduğum bir zaman bir ampul d vitaminini kaşığa kırıp içtim ve ertesi gün %95 düzeldim. Bir keç bunu denedim ve faydasını gördüm sonra günlük d vitamini kullanmaya başladım şimdi üsye olmuyorum., bu nedenle kişilerin d vitamini ölçülmeli ve uygun şekilde günlük D vitamini ve k2 vitamini almaları sağlanmalı diyorum
Olaylara herkesten farklı bakmanıza hayranım Ahmet Rasim Bey. Bilim adamı bakışı sizinki.
Kafam pırıl pırıl oldu hocam. Hele de şu videonuzu seyrettikten sonra…. https://x.com/drahmetrasim/status/1812839757036106076
Çok faydalı bir yazı olmuş