HİÇBİR ŞEYDE GÖZÜM YOK

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Fethi Karamahmutoğlu için vefatından sonra yazdığım yazım. Bu yazı daha önce şimdi kapanan ww.haberx.com ve Musiki Dergisi sitesinde de yayınlanmıştı.

Hiçbir şeyde gözüm yok
Sen yanımda ol yeter
Kapkaranlık geceme
Mehtap gibi dol yeter

Yağmur vururken cama
Dalarken gece gama
Özleyen kollarıma
Usulca sokul yeter 

Sızlayan her yerimin
Şu çileli serimin
Sahipsiz dertlerimin
Çaresini bul yeter

Bazı şarkılar vardır, ilk çıktığında çok sevilir, çok tutulur, çok çalınır, çok söylenir, ama aradan bir süre geçer ve o şarkılar unutulup gider. Bazı şarkılar ise hem bestelendiği zaman ve hem de yıllar sonra ilk günkü tazeliğinde ve sıcaklığındadır hep.

‘Hiçbir şeyde gözüm yok’ da bu ikinci kategoride olan şarkılardan. Üzerinden 17 yıl geçmiş, ama Milliyet Gazetesi’nin 1988 yılının en sevilen 10 şarkısı yarışmasında birinci olan bu şarkı, hâlâ dillerde, hâlâ gönüllerde… Müziğimizin sevgiyi en güzel anlatan şarkılarından biri. Abartıdan uzak, sade sözler ve su gibi akan bir melodi.

Bugüne kadar kim bilir kaç kişi, sevgilisinin elini tutup kulağına ‘’Hiçbir şeyde gözüm yok, sen yanımda ol yeter’’ diye mırıldandığı bu hicaz şarkının güftesi de bestesi de Fethi Karamahmutoğlu’ na ait.

DOĞUM GÜNÜ ÖLÜM GÜNÜ OLDU

Geçtiğimiz cuma ünlü bestecimiz Fethi Karamahmutoğlu’ nun hem doğum ve hem de ölüm yıl dönümü idi.

Fethi Karamahmutoğlu, 7 Ekim 1942’de Görele’de dünyaya geldi ve 1999 yılında yine puslu bir sonbahar günü, üstelik de doğum gününde tedavi görmekte olduğu Haseki Hastanesi’nde bu fâni dünyaya veda etti.

Müziği çok seven, nota bilen, müzikle amatör olarak ilgilenen bir ailenin en küçüğü idi. Anne ve babası ud, ağabeyi de ud ve keman çalardı.

Büyüdüğü bu çevre onun da müziğe ilgi duymasına yol açtı. 1-2 yaşlarında şarkı söylemeye, ritim tutmaya başladı. İlkokulda  ağız armonikası, ortaokulda da mandolin, ud ve kaval çalmaya başladı.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ ni bitirdi. Bu arada Süheyla Altmışdört yönetimindeki Üniversite Korosu’ na devam etti, müzik bilgisini ve udunu ilerletti. 1966 yılında da ud sanatçısı olarak TRT’ ye girdi. Uddan başka keman ve rebab da çalıyordu.

Birçok lisede uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptı. Liseler için Bizim Edebiyatımız isimli üç ciltlik ders kitabı hazırladı.

1000’DEN FAZLA ESER BESTELEDİ

Fethi Karamahmutoğlu, çok üretken bir sanatçı idi. Besteciliğe 18 yaşında başlamış ve 1963 yılında bestelediği hüseyni makamındaki ‘Bu yoldur pınar yolu’ isimli hüseyni şarkısı TRT repertuarına giren ilk eseri olmuştur. Hemen her makam ve usulde 1000’den fazla sözlü ve saz eseri vardır.

Fethi Hoca, Türk Müziği’ne sadece udi ve bestekar olarak değil, çeşitli gazete ve dergilerdeki inceleme, araştırma ve eleştiri yazılarıyla ve kitaplarıyla da hizmet etmiştir. ‘Bizim Geleneksel Müziğimiz’ isimli bir inceleme-derleme kitabı da vardır.

‘’Geleneksel Türk Müziği’nin dar kalıplarından çıkarılarak, özü ve niteliği değişmemek kaydı ile zamanın akışına uygun olarak yeniliklere açık olması ve bu şekilde var olan zenginliğinin daha da pekiştirilmesi görüşünü korumuş ve desteklemiştir.’’

ÖMÜR DE BİTER BİR GÜN

Ancak, yapmak istediklerinin birçoğu bir rast şarkısında söylediği gibi yarım kalmıştır:

           İç iç bitiremezsin
          Tasta mey yarım kalır
          Çok sevdiğin bu fasıl
          Tanbur, ney yarım kalır

          Hayat zamana küskün,
          Bir gün şen, bir gün üzgün
          Ömür de biter bir gün
          Ve her şey yarım kalır…

HASTA YATAĞINDA TANIŞMA

Fethi Hoca’ yı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde İç Hastalıkları bölümünde yatarken Dr. Recep Dursun aracılığı ile tanımıştım. O günden sonra da, ölümüne kadar, sağlığında, hastalığında birçok kereler beraber olduk. Kendisinden hem müzik hem edebiyat konusunda çok yararlandım. Bana hep besteciliği ve onun püf noktalarını öğretmek isterdi. Kısmet olmadı.

YAŞAMAK VAR ŞARKILARDA, ÇAL EĞLEN

Onun çok sevilen şarkılarından biri de, hüseyni makamındaki şarkısıdır. Sözlerini, ağır bedensel kusurlarına rağmen, hayata daima umutla bakan, onu her tanıyanda hayranlık uyandırdığına inandığım ve yaşama azmine hayran kaldığım kayınbiraderi Lâmi Sezar’ ın yazdığı hüseyni makamındaki şarkısı tam bir ağıttır:

Ne olur anla beni
Koma bu canla beni
Olmaz yaralarım var
Acıma dağla beni

Ben sevdalar çölüyüm
Keder mihnet gölüyüm
Yaşayan bir ölüyüm
Kerem et sağla beni

Kapına kul olayım
Dile sen kahrolayım
Ellerinde solayım
Umuda bağla beni

Elbette, şarkılarının çoğunda hüzün ve karamsarlık vardır, ama bazı şarkıları da insanın kanını kaynatacak kadar coşkulu, neşelidir. Ben onun sözlerini Şadi Kurtuluş’ un yazdığı nihavent şarkısını da çok severim. Bir zamanlar İstanbul Radyosu’nda Galip Sokullu ne kadar sık okurdu bu şarkıyı:

Yaşamak var şarkılarda, çal eğlen
Bir yalancı dünyadayız, neşelen
Kederleri dertleri at severken
Yaşamak var şarkılarda, çal eğlen 

Şunu bunu dert edinme kendine
Dost bildiğin elem katar derdine
Bilemezsin insanların rengi ne
Yaşamak var şarkılarda, çal eğlen

BİR BAŞKA YALNIZLIK

Fethi Hoca, nur içinde yatsın, tipik bir Karadeniz insanı idi. Heyecanlı, duygusal, doğal, dobra dobra, aceleci… Ve ölmekte de acele etti. Eşi Halide Hanım’ ı da, çocukları Handan ve Kürşat’ ı da yalnız bıraktı:
         Aradık iyiyi,

          Aradık güzeli,
          Aradık mükemmeli…
          Bulduk bulmasına da
          Yalnız kaldık.

Kaynak: http://www.musikidergisi.net/?p=1197

Siz de yorumunuzu paylaşın: