Bağırsaklarımızdaki faydalı bakterileri endüstrinin elinin değmediği gıdaların, zararlı bakterileri ise aşırı işlenmiş gıdaların teşvik ettikleri gösterildi. Koronavirüslere karşı alınan tedbirlerin aynı şiddette bunlara karşı da alınması gerekir. Obezite, diyabet, kalp krizi, felç, kanser, astım, alerji, Alzheimer, depresyon gibi kronik hastalıkların aşısı “atalarımızın” yiyecek ve içecekleridir.

KOVİD’ de bağırsak mikrobiyotasında bağışıklığı teşvik eden bakterilerin azaldığı ve bu düşüklüğün hastalık düzeldikten 30 gün sonra da devam ettiği belirlendi. KOVİD’ in hafif atlatılmasında ve uzayan KOVİD’ de bağırsak mikrobiyotasının önemi bir kere daha gösterilmiş oluyor. Neden aylardır adam gibi beslenme şart diye dil döktüğümüzü inşallah anlamayanlar da anlamıştır.

Çöpe giden her ilaç halkın doktora ve yazdığı ilaçlara güvenmediğini, saygı duymadığını gösterir, tıbbın itibarını zedeler. Anlattığım fıkra değil, asıl, ilaçların yarısının gereksiz reçetelendirilmesi iddiası ve çoğunun kutusu bile açılmadan çöpe atılması gerçeği tıp adına utandırıcı bir durumdur.

Newcastle hastalığı virüsü bazlı vektör aşı ile fare ve hamsterlerde yapılan deneylerde umut veren neticeler elde edildi. Burun yoluyla uygulanan ve virüsün S proteininden hazırlanan rekombinan rNDV aşısı farelerde yüksek miktarlarda IgA ve IgA2a türü nötralizan antikor oluşumuna ve T hücre bağışıklığına sebep oldu.

Düşük karbonhidratlı diyet tip 2 diyabeti iyileştirebiliyor, tedavi edilmesi zor hastaların bile ilaçlarını bırakmasına yardımcı olabiliyor. Beslenmenin hastalıklardan korunmada ve tedavisindeki önemini geç de olsa araştırmaya ve anlamaya başlayan modern tıbbı tebrik ediyorum. “Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun” diyen Hipokrat Baba’ nın toprağı bol olsun.