Fareler ve insanlar üzerinde yapılan araştırmada, kahvenin kahverengi yağ dokusunu aktive edebileceği ortaya çıktı. Kahve, işlenmemiş olması ve şekersiz içilmesi kaydıyla adam gibi beslenmenin temel unsurlarındandır. Kahvenin uzun yaşamayı sağladığını, başta kanserler olmak üzere birçok kronik hastalık riskini azalttığını gösteren sayısız araştırma vardır ama kahveyi abartmak asla doğru değildir.

Çok geniş kapsamlı ve uzun süreli takipli bir araştırmada vücut kite endeksi yüksekliğinin ALS (amyotrofik lateral skleroz) riskini azalttığı belirlendi. Daha önce de obezite ve tip 2 diyabet arasında ters bir münasebet olduğu ortaya çıkmıştı. Dikkat, bu araştırmaya bakıp da ALS’ den korunmak için kilo almaya çalışmak tamamen yanlıştır.

“Aşırı teşhis” (overdiagnosis) Batılı ülkelerde giderek artan bir endişeye sebep olurken ve çareler aranırken bizde bu tehlikenin adı bile ağza alınmıyor. Modern ticari tıbbın başımıza sardığı bu yeni problemi dile getiren az sayıdaki hekim ise bırakın dikkate alınmayı “halk sağlığını tehdit etmekle” suçlanıyor, susturulmaya çalışılıyor.

Akıllı telefonların topluluk içinde “iletişim katiline” dönüştüğü, sohbetleri böldüğü, konuşmaların tadını kaçırdığı ileri sürülüyor. Wi-fi olmayan kafeler ve hatta cep telefonu kullanmanın yasak olduğu restoranlar bile türemeye başlıyor. Cep telefonlarının tuvalette kullanılması tavsiye ediliyor.

Ağız yoluyla verilen Akkermansia muciniphila bakterilerin insülin duyarlılığını artırdığı, kilo vermeyi sağladığı belirlendi. Bağırsak bakterilerinin sağlıklı yaşamak ve hastalıklardan korunmak için ne kadar önemli olduğu doğru ama “yer içer yatarız bakterileri içer obeziteden kurtuluruz” diyenler avuçlarını yalarlar.