KOVİD’ i asemptomatik geçirenlerde yeterli bir bağışıklık gelişmediğini düşünenlerin yanıldığı, bunlarda tam aksine oldukça işlevsel virüse özgü hücresel bağışıklık tepkisi oluştuğu gösterildi. Virüse karşı mükemmel bir bağışıklık cevabı gelişirken vücuda zarar verebilecek seviyede enflamasyona da müsaade edilmemiş oluyor.

“Her gün mutasyon oluyor, yeni yeni varyantlar ortaya çıkıyor, aşıların etkinlikleri giderek azalıyor” diye endişe edenlere Pfizer’ den cevap geldi. Şirket, aşılar yanında iki antiviral ilaç üzerinde çalıştığını açıkladı. Ben de “Pfizer varsa pandemiden korkulmaz, enseyi karatmayın, keyfinize bakın” diyorum: Aşı olmazsa, ilacı var.

Pandemide tıbbın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen kaideleri delik deşik edildi. “Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz” diyenlere imrenir olduk. “KOVİD geçirenlerde bağışıklık geliştiğine dair delil bulunmadığı” iddiası bana göre yaşayan bilim adamlarının yüreğini, ölmüş olanların kemiklerini sızlatan en büyük tıp rezaletlerinden biridir.

Salgınla mücadelede en önemli kurumlardan biri olan ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), zorunlu maske kararını değiştirmişti. Aşılarını tamamlayan kişilerin maske takma zorunluluğu bulunmadığını belirten CDC uzmanları, varyantın hızla yayılmasıyla kapalı alanlarda maske takılması gerektiğini açıkladı.

Ruh hastalığı, özellikle de psikotik veya duygudurum bozukluğu olan hastaların, Kovid-19 enfeksiyonundan ölme ihtimali, psikiyatrik bir hastalıkları olmayanlara kıyasla iki kat fazla bulundu. Halkın iyi niyetle de olsa korkutulması, tehdit edilmesi, hakir görülmesi şeklindeki yaklaşımların hiçbir faydası olmadığı gibi tam aksine birçok riskleri barındırdığına inanıyorum.