ORUCUN HİKMETİ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
iftar sofrası

İnsan genomunun (30 binden fazla gen topluluğu) muhtemelen Geç Yontmataş Devrinde (M.Ö. 50.000-10.000) belirlendiği kabul ediliyor.

O zamanlarda “avcı-toplayıcı” olarak adlandırılan insanların sürekli yiyecek bulmaları mümkün değildi ve bu sebeple de yiyecek bulduklarında bolca yerler, olmadığında ise aç kalırlardı.

Ayrıca, kolayca ulaşabilecekleri hazırda yiyebilecekleri yoktu; yiyecek arama ve avlanmaları çok ciddi fiziki aktivite gerektiriyordu.

Geç-Yontmataş Devrinin karakteristiği olan bu “ziyafet-açlık” ve “hareket-istirahat” dönemlerinin avcı-toplayıcıların metabolizmalarının düzenlenmesiyle ilgili genlerin belirlenmesinde önemli etkisi olduğu düşünülüyor.

Avcı-toplayıcıların açlık dönemlerini atlatabilmeleri için besinlerin alımı ve kullanımını düzenleyen genlere 1962’ de “tasarruf genleri” adı verildi.

Bu tasarruf genleri, yiyeceğin bol olduğu dönemde yiyeceklerin toplanması ve işlenip iskelet kasında “glikojen” ve “yağ” (trigliserit) olarak depolanmasını ve açlık dönemlerinde ise bunların kullanılmasını mümkün kılıyordu.

Bu genler Yontmataş Devri insanının hayatını sürdürebilmesi için çok gerekliydi ve bunlara sahip olanlar nesillerini devam ettiriyor, bu genlerden yoksun olanların nesilleri bitiyordu.

Modern insan hem hareket etmiyor hem devamlı yiyor

Yontmataş Devrinden bugüne son 10 bin senede genlerimizde esas olarak bir değişiklik olmadı.

Genlerimiz özellikle son 50-100 senede kesin olarak da aynı kaldı ama çevremiz ve beslenme özelliklerimiz çok farklılaştı.

Modern insan, her zaman “bol yiyeceğe sahip” ve üstelik bunlara ulaşması için “hareket etmesi de neredeyse hiç gerekmiyor”.

Bu durum, genomumuz ve içinde yaşadığımız çevre arasında büyük bir dengesizliğe sebep oluyor.

Sürekli yiyecek bolluğu ve fiziki aktivite azlığının, ziyafet-açlık ve hareket-istirahat dönemlerine göre evrimsel olarak programlanmış biyo-kimyasal süreçleri saf dışı bırakarak “obezite” ve “tip 2 diyabet” gibi metabolik bozuklukların ortaya çıkmasına yol açtığı iddiasına ben de katılıyorum.

Taş Devri insanın hayatta kalması ve neslini sürdürmesini sağlayan “tasarruf genleri modern insanı hasta ediyor

Çare hareket ve bir süre aç kalmada

Genlerimizi değiştirmemiz şimdilik mümkün değil ama bunları pek âlâ aktive edebiliriz.

Yapmamız gereken iki önemli şey var: Hareket ve açlık!

Hareket etmeliyiz: Taş Devri insanı yiyecek aramak ve elde etmek için kan-ter içinde kalıyordu. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız olmaması hareket etmemize engel olmamalı!

Arada aç kalmamız lâzım: Taş Devri insanları ellerinin altında sürekli yiyecek olmadığı için “zorunlu” açlık dönemleri yaşıyorlardı.

Bizim bol yiyeceğimiz olması bunları sürekli yememizi gerektirmiyor. Aç kalalım ki yokluk günleri için depoladığımız yağları yakabilelim.

Gelelim neticeye

İçinde bulunduğumuz “mübârek günleri” bir de bu bilgilerin ışığında değerlendirmekte fayda var, ne dersiniz?

KAYNAKLAR

1. http://jap.physiology.org/content/96/1/3.abstract?ijkey=a9e80c67752a0dca5a60284efa0fe55a527fe832&keytype2=tf_ipsecsha

2. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11817903?dopt=Abstract

3. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/13937884?dopt=Abstract

Yazı için 1 yorum yapılmış:

  1. Mürşide Soner dedi ki:

    Web sitenizin telefon ekranından rahat okunabilir, uyumlu olmasını çok isterim.
    Teşekkür ederim.

Siz de yorumunuzu paylaşın: