Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

CUMARTESİ günü Başbakan’a hitaben yazmış olduğum, “yediğimizin içtiğimizin ölümcül hastalıklara neden olduğu iddiaları” sonucunda oluşan ruh halimi ortaya koyduğum “Ölüyoruz” temalı yazım üzerine Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker aradı.

Kendisine hem ilgisinden hem de verdiği aydınlatıcı ve rahatlatıcı bilgilerden dolayı teşekkür ederim. “Bakanın ağzından” dedim ama köşeyi yasa maddeleriyle, rakamlarla falan “çalışma bildirgesi”ne döndürmemek için durumu size benim “kulağımdan” ve tabii “anlama yeteneğimden” aktarmaya çalışacağım. Ve kendi üslubumla…

*

■ Denetim “hiçbir dönemde olmadığı kadar sıkı”.
Amaç tüketicinin sağlığına kasteden bir tek gıda maddesinin kalmaması.
Bakanlık bu uğurda çok “hummalı” çalışıyor.
■ Tüketici her duyduğuna inanmayacak.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da durmadan “şehir efsanesi”
üretiliyor. Bırakın efsaneyi, son zamanlarda “tavuğa yapılanlar”
konusunda anlatılanlardan bir “korku filmi” çıkabilir.
Oysa mesela tavuğa antibiyotik verilmesi çoktaan yasaklanmış. Denetimi
yapılıyormuş.
■ Tüketici olarak aramızda “birbirimize sızlanmak yerine ilgili
birimlere şikâyet etme” alışkanlığı edineceğiz. Bakanlık her şikâyetin
üstüne gitmeye hazır.
■ “Klasiklerden”…
Sebze meyveyi “zamanında” tüketeceğiz.
“Ne idüğü belirsiz” gıdalara itibar etmeyeceğiz.
■ Uzman eline “saz”ı aldığı zaman öteki elinde de “iddialar,
söylentiler yerine somut bir veri” bulunduracak.
Mesela, zehrin bünyede nelere sebep olduğu konusunda “tıp bilgilerini
ortaya dökerken” “zehirli olduğu kanıtlanmış” bir gıda maddesi olacak
ortada.
■ “Şöhret peşinde” uzmanlara dikkat!
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayacağız.
■ “Tavuğa antibiyotik”i sorgulayan doktorlar, kapılarına gelen hastayı
“zararı kanıtlanmış görüntüleme cihazları”nın birinden çıkarıp
ötekine, ötekinden çıkarıp berikine sokmayacaklar. “Dinime küfreden
Müslüman olsa” hesabı…

Siz de yorumunuzu paylaşın: