LÂY-LÂY-LOM HASTALARIN MEMNUNİYETİ GERÇEĞİ GÖSTERMEZ

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
mutlu hasta

Dikkat: Yazının sonunda ek var!

***

Türkiye’ de 10 sene öncesine göre sağlık alanında devrim niteliğinde değişiklikler oldu.

Anketler halkın yüzde 73’ ünün, Sağlıkta Dönüşüm Programı olarak adlandırılan bu değişikliklerden memnun olduğunu gösteriyor.

Vatandaş nasıl memnun olmasın ki:

  • Doktora, hastaneye ulaşmak çok kolaylaştı.
  • 112’yi aradığınızda ambulans dakikalar içinde kapınızda oluyor.
  • Acil durumlarda sosyal güvencesi olmayanlar bile ücretsiz muayene ve tedavi olabiliyorlar.
  • Eski SSK’ lı ve Bağ-Kur’ lulara önünden bile geçemedikleri üniversite hastanelerinin kapıları ardına kadar açıldı.
  • Sağlık karnesi kalktı; muayene olmak, tetkik yaptırmak, ilaç almak için T.C. kimlik numarası yetiyor.
  • Tomografi, anjiyo, ultrasonlar ve tahliller sadece doktorlar değil hastalar tarafından da isteniyor.
  • Tüm film ve tahliller bir kuruş ödemeden yaptırılıyor.
  • Tek hekimin imzasıyla ilaç raporu alınabiliyor.
  • Hasta istediği ilacı yazdırabiliyor.
  • İlaç almak için SSK eczanesinin önünde kuyrukta saatlerce beklenmiyor.
  • Vatandaş canını sıkan bir durum olduğunda hemşireyi de doktoru da rahatça şikâyet edebiliyor; dava açması da çok kolay.

Hasta memnuniyeti neyi gösterir?

Bana göre “Hastaların yüzde 70’ den fazlasının sağlık hizmetlerinden memnun olması” o ülkede sağlık sisteminin başarılı olduğunun iyi bir göstergesi değildir.

Herhangi bir sağlık kurumuna başvuran “kişilerin” çoğunluğunun memnuniyeti sağlık hizmetleri çok kötü olsa da mümkündür.

Dikkat ettiniz mi bilmem; burada “hasta” sözünü kullanmadım. Çünkü bunların önemli bir kısmı zaten hasta değildir: Kimi ilaç yazdırmak için; kimi tansiyon ölçtürmek için; kimi muayene ücretsiz olduğu için; hatta kimi “canı sıkıldığı için” sağlık kuruluşuna başvurur.

Hasta olanların ekseriyetinin ise “lây-lây-lom hastalıkları” vardır: Bunlar soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, ishal, hazımsızlık, midede yanma, baş ağrısı, hâlsizlik ve benzeri, kısa zamanda ilaca gerek olmadan kendiliğinden veya bazı basit tedbirlerle geçecek olan hastalıklardır.

Bu, ya aslında hasta olmayan ya da lay-lay-lom hastalıkları olan büyük çoğunluk “sağlık sistemi kötü de olsa” hastaneye ulaşımı, tetkik ve ilaca erişimi kolaylaştırarak, iyi otelcilik hizmeti sunarak memnun edilebilir.

Gerçek hasta oranı yüzde 20 kadar olabilir

Elimde bu konuda yapılmış bir araştırma yok ama genel bir hastane polikliniğine başvuranlar içinde gerçek manada doktor muayenesi ve tıbbi tedaviye ihtiyacı olanların, yani “gerçek hastaların” oranı ancak yüzde 20 kadar olabilir.

Asıl hasta memnuniyetini ve dolayısıyla da hekim başarısını da işte bu yüzde 20’ lik “gerçek hastalar” belirler.

İyi eğitim almış birinci basamak hekimler, bu gerçek hastaların yarısına onları çok iyi dinleyerek, ayrıntılı olarak sorgulayarak; titizlikle muayene ederek ve bazılarında kan sayımı, akciğer röntgeni, idrar tahlili gibi basit tetkikler yaptırarak teşhis koyar ve tedavi de edebilirler.

Yüzde 20’ nin diğer yarısının ise bir uzman (mesela bir kardiyolog, nörolog, dermatolog vb) tarafından görülüp değerlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla gerçek hastanın doğru uzman hekime zamanında yönlendirilmesi de çok mühimdir.

Sağlık hizmetinde gerçek başarı nasıl anlaşılır?

Sağlık hizmetinde gerçek başarıyı ölçmek için öncelikle “lây-lây-lom hastalarla” hakikaten hasta olan ve mutlaka tedavileri icap eden “gerçek hastaların” kesin olarak ayırt edilmeleri icap eder.

Tedavileri gereken gerçek hastalarda ise tıbbi başarı için aşağıdaki kriterler çok önemlidir:

  • Doğru teşhisin zamanında konması
  • Teşhisin olabildiğince sadece fizik muayene ile konması
  • Gereksiz tetkik istenmemesi veya en az tetkikle yetinilmesi
  • Tedavinin mümkünse ilaçsız -mesela beslenme, egzersiz ve uykunun düzenlenmesi, sigaranın bırakılması gibi bir takım hayat tarzı değişiklikleriyle- yapılması
  • İlaç tedavisi gerekiyorsa bunun mümkün olduğunca az ilaçla, en düşük dozlarla ve mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilmesi
  • En az yan etkisi olan ilaçların seçilmesi
  • En ucuz ilaçların tercih edilmesi
  • İcap etmediği halde hastanede veya yoğun bakım bölümlerinde yatırılmamak
  • Gerekli ameliyatın zamanında yapılması ve fakat boş yere de ameliyat yapılmaması
  • En az komplikasyon oranına ulaşmak
  • Uzman hekime sevkin gecikmeden zamanında yapılması

Gelelim neticeye

İster “lây-lây-lom hasta” ister “gerçek hasta” olsun, bu durumların farkında değildir ve olabilmesi de zaten mümkün değildir.

Doktora sıra beklemeden kolayca ulaşan, bolca tetkik yapılan, torba dolusu ilaç alan, aslında gerekmediği halde hastaneye veya yoğun bakıma yatırılan, ameliyat edilen, fuzuli konsültasyonlar yapılan hasta hele de cebinden para çıkmıyorsa “sağlık hizmetlerinin mükemmel olduğunu” sanır.

Amma velâkin, durum hiç de öyle değildir.

Bilmem anlatabildim mi?

***

EK 1 (18.10.2023): Sağlık Bakanlığı, 2022 yılı sağlık istatistiklerini yayımladı ve Türkiye’nin sağlık gerçeği ortaya çıktı. Nedir gerçek? Hasta bir toplumuz ve her geçen yıl daha da hasta oluyoruz. Aslında bu tespit, bana değil; Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Dr. Reşat Bahat’a ait.

Son sohbetlerimizde Dr. Bahat, “Hasta bir toplumuz. Her şekliyle hastayız. Hastayız doktora gidiyoruz, psikolojimiz bozuk doktora gidiyoruz. 85 milyonluk bir ülkede, bu kadar muayene olur mu? Yaş ortalamamız da 33’lerde. Bu kadar hasta olmamıza imkan var mı?” diye sormuştu. Ardından da, doktora gitmenin sosyalleşme aracı haline gelmeye başladığını belirterek, doktor kaynağında sıkıntı olduğunu, muayene konusuna kısıtlar konmazsa eldeki mevcut kaynağın yetişemez hale geleceği tespitini yapmıştı.

10 KERE DOKTORA GİTMİŞİZ

Sağlık Bakanlığı’nın, yeni yayınladığı son rakamlarla durumun ne kadar vahim olduğu ortaya çıktı. Buna göre, 2022 yılında 855 milyona yakın hekime müracaat olmuş. 2021 yılında bu sayı neymiş; 675 milyon. Yani bir senede hakime başvurularda yüzde 26 artış yaşanmış. Yine 2021 yılında kişi başı hekime müracaat sayısı 8 iken, geçen sene kişi başına hekime müracaat sayısı 10’a çıkmış. Peki, bu ne anlama geliyor? En basit tabiriyle 85 milyon nüfusta neredeyse bir senede 900 milyona yakın muayene yapılmış. Reşat Bahat’ın söylediği gibi yaş ortalamamız ise 33’lerde.

Daha da ilginci; 850 milyon muayenenin 513.6 milyonu kamu-özel hastanelerde yapılmış. Hastanelerde yapılan muayenelerde ise 2022 yılında bir önceki seneye göre yüzde 20 artış olmuş. Geçen sene aile hekimlerine ise toplam 333 milyona yakın müracaat olmuş ki, bir önceki seneyle mukayese edildiği aile hekimlerine yapılan başvurularda yüzde 40 artış yaşanmış. Kişi başına aile hekimine başvuru sayısı ise 4 olmuş. Bu da şu anlama geliyor; doktorlar zamanının çoğunu muayene ve ilaç yazarak geçiriyor. Kalan zamanda da ameliyat, vizit ve koyduğu teşhisi incelemeye ayırıyor.

Tüm bu muayeneler de; bin 555 hastane –ki, 2021 yılında Sağlık Bakanlığı hastane sayısı 908 iken geçen sene bu sayı 915’e yükseldi, özel hastane sayısı ise 572 ile aynı kaldı-ve 194 bin 668 hekim ile gerçekleşmiş. Bakanlığın istatistiklerine göre, toplam hekim sayısı 2021 yılında 183 bin 569 iken, yüzde 6.1 artış göstererek 2022 yılında 194 bin 688 olmuş.

100 BİN KİŞİYE 228 HEKİM

Toplam sağlık personeli sayısı ise 2021 yılında 1 milyon 252 binden, geçen sene 1 milyon 350 bine çıkmış. Şunu da belirtmekte fayda var; 2021 yılında özel hastanelerdeki hekim sayısı 36 bin 629 iken, geçen sene bu sayı 35 bin 614’e düşmüş. Yani, özel hastanelerde hekim sayısı azalıyor. 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı ise 2021 yılında 217 iken, geçen sene bu sayı 228’e çıkmış.

Sizleri biraz rakamlara boğdum ama bunların da bilinmesi gerekiyor. Özetle, eğer doktora muayene başvuru hızı bu şekilde devam eder ve her yıl yüzde 25’lerde artarsa; birkaç yıl sonra gerçekten hasta olduğumuzda muayene edecek ne doktor ne de hastane buluruz.

HEKİME BAŞVURUDA AVRUPA’DA 2. SIRADAYIZ

Türkiye, hekime müracaat sayısında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Avrupa ülkelerinde bu sayış 2 ila 11 arasında değişiyor. Türkiye’de, 2021 yılında kişi başı hekime müracaat sayısı 8 iken, geçen sene kişi başına hekime müracaat sayısı 10’a çıktı. Bu sayının üzerinde tek ülke ise Slovakya. Slovakya’da, kişi başına doktora müracaat sayısı 11. Avrupa ülkelerine bakıldığında kişi başına doktora müracaat sayısı; Almanya’da 9.6, Macaristan’da 9.4, Hollanda’da 8.6, Fransa’da 5.5, İtalya’da 5.3, İspan-ya’da 4.8, Belçika’da 6.7, Yunanistan’da 2.7, İsveç’te 2.3. ABD’de ise kişi başına hekime müracaat sayısı 4. Türkiye’de 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı 228 iken; son açıklanan Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin rakamlarına göre bu sayı Yunanistan’da 629, Portekiz’de 562, Avusturya’da 541, Almanya’da 453, İspanya’da 449, İsviçre’de 444, İsveç’te 432, İtalya’da 411, Polonya’da 344, Macaristan’da 330, Fransa’da 318. Bu konuda Türkiye Avrupa ülkeleri arasında en son sırada geliyor.

NEDEN BU KADAR ÇOK DOKTORA GİDİYORUZ?

Uzmanların bu konuda yorumları farklı olsa da birleştikleri nokta, son yıllarda sağlıkta uygulanan politikalar sonucu sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılmış olması. Bununla birlikte açılan şehir hastaneleri de doktor muayenesindeki artışın bir başka nedeni. Geçmişte hastaneler ağırlıklı olarak büyük şehirlerde yoğunlaştığından diğer illerden büyük şehirlere sağlık için gelinirken; şimdilerde ise Türkiye’nin her ilinde hastaneler bulunuyor ve bu hastaneler de her türlü ameliyat gerçekleşiyor. Uzmanlar, son yıllarda doktora başvurulardaki artışın bir başka nedenini de Covid sonrası ertelenen sağlık ihtiyacına bağlıyor.

Kaynakhttps://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/hastalik-hastasiyiz-85-milyonluk-nufusta-855-milyon-muayene-mi-olur-42347466

***

Yazı için 37 yorum yapılmış:

  1. cevdet tokat dedi ki:

    2010 yılında Kayseri’de bir özel hastane bilboardlara ”şu kadar hasta baktık,bu kadar ameliyat yaptık” diye ilanlar vermişti.Sanki çok hasta bakmak, çok ameliyat yapmak bir marifetmiş gibi bu işi sunmak çok garibime gidiyor.Oysa madalyonun öbür yüzüne baktığınızda bu ilanlar, devleti şu kadar söğüşledik gibi bir hissiyat uyandırıyor bende nedense.Hafta sonu okuduğum son bir haberde SGK, 94 özel hastanenin yoğun bakımı olmadığı halde hastalara yoğun bakım işlemi yaptığını tespit etmiş.

  2. Engin Deniz dedi ki:

    “Sağlıkta başarı, bu yıl şu kadar hasta şu kadar sağlık hizmeti aldı değil, bu yıl vatandaşlarım şu kadar az hasta oldu ve sağlık hizmetine ihtiyacı olmadı diyebilmektir.” The Sick Co. belgeseli, Michael Moore

  3. Selma Kiraz dedi ki:

    Sevgili Hocam,Yazdıklarınızın tamamına katılmamak mümkün değil.Bir yıl önce mart ayında büyük total kalça protezi oldum çok başarılı geçti rutin konturollerime gittiğimde muayne sırası bekleyen hastalar en önemli rahatsızlık sadece kendilerininmiş gibi alışıldık tutumlar sergiliyorlar.Sıramı sakin ve sızılanmadan bekliyor olmam kedilerini rahatsız etmiş olmalıki siz muayneye değil de tatile gelmiş gibisiniz dediler kendilerine çektirmiş olduğum rotgenimi gösterdiğimdeyse oldukça şaşırdılar,onlara sadece bakış açımın farklı olduğunu söyleyip ayrıldım.Biz toplum olarak kendimize acıma duygusunu fazlasıyla geliştirmiş maduru oynamayı da sanat edinmişiz .Saygılar.

  4. Fehmi tabak dedi ki:

    Ellerinize beyninize Saglik.

  5. tuna erinçler dedi ki:

    Dört dörtlük bir yazı. Aynen katılıyorum ve yazarı kutluyorum. Ne yazık ki pekçok gereksiz ve palalı tetkikler yapılmakta, pahalı ilaçlar yazılmaktadır. S.G.K. bunun altından nasıl kalkacak?
    Yaşı 80’nin üstünde hanım teyze dispansere gidiyor. Yaşına göre nerede ise normal sayılacak damar sertliğ ve sistolik hipertansiyonsan başka bulgu yok. “Neren ağrıyor teyzeciğim?” Her gösterdiği yerin röntgeni çekıliyor. 20 bilemedin 30 liralık 2-3 ilaçla da aynı sonucu almak mümkünken 150-200 liralık dokuz çeşit ilaç yazılıyor. Hanım teyze çok mutlu. “Aman pek güzel baktılar, pek güzel ilaçlarımı yazdılar” diyor. Ayak bileği burkulan hastaya MR çekiliyor. Oysa normal röntgen ile de tanı mümkün. Hasta mutlu. S.G.K. ödesin

  6. Bahattin Gökçe dedi ki:

    Hocam yazınızdan dolayı tebrik ederim. Bir bilim insanına yakışan etik duyarlı yazı ve görsel medya bilgilendirmeleriniz için müteşekkiriz.
    Hekim bilindiği üzere hikmet sahibi olana denir dolayısıyla maalesef pek çok doktor hekim değildir. Zira hastayı azarlayan sorularına cevap bile vermeyen doktorlar çok sayıda. Elbette iş yükleri vb. fazla. Bunu inkar edemeyiz, ancak sizin de başka yazılarınızda işaret ettiğiniz gibi hekimlik hizmet etmeyi, hizmet de zorluklara gönüllü sabretmeyi gerektirir, elbette bu zorlukların aşılması için her düzlemde çaba da göstererek.
    Annemin fizik-tedavi rahatsızlıkları var. Bugün İstanbul Fizik Tedavi Hastanesi’ ne gittik. 3 dk. da par topar 4 tane ilaç yazdı doktor ve bizi açıkça postaladı. Yıllardır ilaç kullanıyor ama ağrıları tam anlamıyla geçmiyor. Bunları da doktora bildirdiğim halde bir çözüm önermedi bana. Ayrıca hastaya karşı da nazik olmayan üslublarla konuştu.

    Sizin de bildiğiniz şeyler örnek vermek amacıyla paylaştım.

    Dolayısıyla ben bu tarz çalışanlara ancak doktor diyorum bunlara hekim demek doğru olmaz. Hekimin tüm insanlara saygı ve sevgi besleyebilecek evrensel irfani etik değerlere sahip olması gerekir. Hekimlerin ayrıca bunun eğitimini almaları gerekir bence.Ama almadıklarını biliyoruz. En azından sizin dediğiniz gibi bu mesleği yalnız ve yalnız sevenlerin yapması gerekir. Para kazanmak için prestij için yapılmamalı. Bu yüzden ayrıca hekim ücretleri düşürülmeli görüşünüze de katılıyorum.

  7. dr. zühtü tarhan dedi ki:

    Gerçek hasta sayısı yüzde onu geçmez. Kalanı lay lay lom Yatan hastada da durum ve oran ayni.Yüzde beş on gerçek hasta kalanı lay lay lom performans hastası.SGK nın bunu karşılaması mümkün değil.Hastanelerde yapılan her işleme ufakta olsa bir ücretlendirme getirilse müracaatların yüzde yetmişi azalır.Saygılarımla.

  8. (1.) a.s (dr)30/04/2012 19:17:13

    Sayın hocam. İlk defa yazınızı beğeniyorum.

    Ben çok iyi anladım.

    Keşke anlaması gerekenlerde anlamamazlıktan gelmeseler.

  9. 2.) hüseyin yalçın (uz.dr)30/04/2012 18:25:54

    sayın ahmet rasim küçükusta sağlıkta dönüşüm sisteminin yanlış yönlerine ciddi bir eleştiri getirmiş ama ilkel performans sisteminin SGK na en büyük zararı verdiğine vurgu yapmamış.lüzumsuz ameliyat ve harcamaların temel sebebi performans sistemidir.hekimin hastaya yeterli zamanı ayırmaması ve ne kadar çok hasta bakar ne kadar ameliyat veya işlem yapar ise o kadar para kazanma sistemi SGK nu daha da çıkmaza sokacaktır.ama sayın bakan halen ısrarla performans sistemini savunuyor.halbuki hatadan dönmek en büyük erdemdir

  10. 3.) DrZB (Dr)30/04/2012 16:41:33

    Önemli olan (tabi ki oyların da) ekseriyetini oluşturan bu “lây-lây-lom”cuları memnun etmek olduğu için mezkur reformlar yapıldı. %20 ekalliyetin esamesi mi okunur ki memnuniyeti esas alınsın? Akıl Hocamız(!)ın başına taş düştü galiba !..

  11. 4.) Okan (dr-kardiyo)30/04/2012 14:46:14

    Bozuk saatler bile günde 2 kez doğru gösterirmiş… Rasim bey ya da abi (HOCAM demiyorum çünkü kendisi prof luğu gerektirecek kadar yayın yaptığını ve akademik hoca olmadığını her ortamda haykırıyor-olanlarında traştan olduğunu eklemeyi ihmal etmiyor)bir insan önce tutarlı olmalıdır

  12. (5.) şahin öztürk (diş tabibi)30/04/2012 14:24:53

    ahmet rasim hoca düşüncelerime tercuman olmuş..görüyorum sn hocam da kim olursa olsun yanlışa yanlış deme cesaretini göstermiş…tebrikler hocam..

  13. (6.) Timur Tuncel (Doç. Dr.)30/04/2012 14:15:48

    Sayın hocam gaflet uykunuzdan uyandığınız için tebrikler. Acaba daha önce nerelerdeydiniz ? Sizin iyi niyetli olduğunuza inanmak istiyorum. Gerçekten de hastaneye bile gelmesine gerek olmayan kişilerin hekime ulaşırlığı kolaylaştı. Ama inanın bunlardan dolayı gerçek hastalar hekimlere ulaşamıyor. Ben kendi yakınımı 5-10 dakikalık muayeneye mahkum etmek istemiyorum. Muayenehanlerin kapanması herkesi kötüde birleştirmek dışında hiç bir amaca hizmet etmez

  14. (7.) cemal (op.dr.)30/04/2012 14:11:36

    hocam sizi çok taktir ettim şimdi.ama doğruyu söylüyorsunuz, sonunda sizin ipinizi çekebilirler…

  15. (8.) KADİR (DR)30/04/2012 13:47:26

    Gerçeği görüp doğru şeyler söylemeye başlayanlar da oluyor bu ülkede valla..

  16. (9.) Hasan Canerler (dr rad)30/04/2012 13:23:21

    Hocam bizi şaşırtıyorsunuz daima her yazınızla

  17. (10.) Frankie Bellevan (Tıp Doktoru)30/04/2012 12:41:48

    ahmet rasim hocam:yazınızı ben de beğendim.doğru söz üzerine söylenecek yoktur.yazdığınız doğru tıbbi uygulamaların nasıl yapılabileceği konusundaki önerilerinizi de bekliyoruz.

    asıl sorun:sağlık sistemindeki gerçek doğrular vatandaştan alınacak oylar hesaba katılmadan nasıl uygulanabilecek?çünkü yazınızdan da anlaşıldığı üzere,vatandaş doğru’nun peşinde değil.siyasiler de.siyasiler oy peşinde,vatandaş da istediklerinin(siparişlerinin)karşılanmasının.biz hekimler ise “tedarikçi” pozisyonundayız.yani vatandaşla siyasetçi bir tarafta konumlanıyor,hekimler ise “siparişleri” karşılamak istemediklerinde doğal olarak karşı tarafta.vatandaş açısından önemli olan;düşüncesi yanlış da olsa,isteklerinin karşılanması.gel de bu durumu vatandaşa anlat.bu yanlış düşüncelerini gerçekleştirmek için,hedeflerine ulaşmak için,kendilerince gereken ne ise,onu yapmak,yaptırmak.gerektiğinde bu hedefine ulaşmakta engel olarak gördüğü doktorları sağlık bakanlığına şikayet etmek,tehdit etmek,şiddet uygulamak.sağlıkta dönüşüm programı konusundaki düşüncelerinizi daha da detaylı olarak bekliyoruz

  18. 11.) söylet doğrusöz (uz.dr.)30/04/2012 12:41:12

    Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetlerinde ciddi değişim olmuştur.Ancak sağlık hizmetlerinde nicelik(kantite,miktar)artışı olmuştur.Ancak nitelik(kalite)azalması söz konusudur.Ciddi,özellikli hastalıklara çözüm sıkıntısı doğmuştur.performans sistemi hekimi poliklinik hizmetleri ve basit hastalıkların çözümüyle uğraşma kolaycılığına itmiştir

  19. (12.) ORÇUN (DR)30/04/2012 12:34:27

    Hocam, biz sizi iktidara yakın, onun ağzından konuşan olarak bilirdik, ne oldu? Gerçekleri söyleyenler pek muteber değil bu aralar biliyorsunuz değil mi?

  20. (13.) kadir kadir (dr)30/04/2012 12:05:46

    dr vedat kardeşim senin gibiler yüzünden mesleğimiz bu hale geldi…sen uyumaya devam et bakalım sanada bir gün bu sistem dokunacaktır…o zaman bağır bakalım bizde sana güleriz…

  21. (14.) Dr (Dr)30/04/2012 11:53:54

    Sn Hocam. Daha önceki yazılarınızı ve sağlıkta dönüşüme verdiğiniz desteği biliyoruz. Hatta bir TV programındaki açık oturumda söylediklerinizi biliyorum. Dönüş yapmıssanız ne mutlu

  22. (15.) pis adam (düşünür)30/04/2012 11:52:09

    güzel ve doğru tespitler…yazarı tebrik ederim

  23. (16.) gölgelice (dr)30/04/2012 11:42:25

    Mükemmel anlatmışsınız hocam, sağlamlar kendilerini hasta sanıyor, biz de onlara bakarak doktorluk yaptığımızı sanıyoruz. Üstünden traktör geçenler, karnına bıçak girenler, sepsisler, komalar vs. kendini bir uzmanın üzerine atabiliyorsa atıyor ateş topu uzmana kalıyor, bir yer bul da bir sevk et bakalım, atamadıysa ambulans içinde hastane hastane geziyor. Gerçek hastalar ortada, kimsesiz, sahipsiz…

  24. 17.) dr.vedat şencan (dr)30/04/2012 11:38:46

    10 sene öncesine göre hizmet kalitesi artmış mı artmamış mı?.tetkiklerin ve gereksiz muayenelerin arttığı kesin ama 2002 de 1 yılda doktara gelme oranı %2.5 Avrupa ‘da bu oran % 7.8. şimdi yeni yeni bu orana ulaştık.köklü yapılan sağlık değişikliklerinde elbette yanlışlıklar olacak ama.Hep de vurulmaz ki arkadaş.hep muhalefet.Hiç mi iyi bir şey yok

  25. 18.) EVREN BESLER (GENEL CERRAH)30/04/2012 11:33:20

    Evet anlatabildiniz. Güzel de anlatmışsınız. Şu ”Doktorlar paraya para demiyor” yazınız da olmasaydı çok daha güzel olacaktı…

  26. (19.) hbö (op dr)30/04/2012 11:30:49

    “lây-lây-lom hasta”lara “ebelebelüp” hekimler..

  27. ahmedihani30 Nisan 2012 Pazartesi 12:52

    sağlık alanında devrim niteliğinde değişiklikler oldu evet yapanlardan allah razi olsun, eskiye göre çoook iyi ama ben sigortamı ödediğim halde yine muayene ücreti reçete ücreti ödüyorum, acil derken illaki ölmek üzere, yaralanmış bir yerlerimizin kırılıp parçalanmış olmasımı gerekir, hastalık önceden siparişle mi alınıyor, ben hiç hastalık sipariş etmedim öylesine de dr a lay-lay-lom olsun diye de gitmiyorum…

  28. herkeseadalet30 Nisan 2012 Pazartesi 11:37

    doğru,fazla lafa da gerek yok.

  29. ukikar30 Nisan 2012 Pazartesi 11:32

    bir de şöyle diyelim: siz hastaneye gidiyorsunuz, doktor sizi muayene ediyor, bir ilaç yazıyor, ilacı alıyorsunuz ve iyileşemiyorsunuz. tekrar doktora gidiyorsunuz, doktor size yine aynı ilacı yazıyor. çıkarken size bir kart uzatıyor. bakıyorsunuz muayenehanesinin adresi. gidiyorsunuz muayenehaneye sizi bir güzel muayene ediyor sonra bir takım tahliller veriyor ve ”bunları bizim hastanede yaptır ve sıraya girmeden bana getir” diyor. siz peki deyip tahlillerinizi yaptırıyorsunuz ve daha önce sizin beklediğiniz gibi bekleyen hastalara aldırmadan sonuçları gösteriyorsunuz. eski sistem bu idi.

  30. Şu anda bir yakınım onkoloji polk. önünde kıvranıyor” muhtemelen sıra size gelmez gidin, tek doktor kaldı o da ameliyata girecek ”demişler. Başbakan gibi özelden ayağına anında doktor çağıracak gücü yok ama oy havuzu olan laylom hastalar çok memnun. Kanse gibi ciddi hastalığı olan 100-200 kişi doktor bulamayıp ölse ne olur ki ? Seçimleri etkilemez ki…..

  31. (4.) drkimbıl (dr)30/04/2012 22:01:04

    hasta hakkı, şikayet hakkı, tazminat hakkı, dövmek darp etmek hakkı, acilde parasız muayene olma hakkı vs vs..eğer bu oran %70 lerde kalmışsa nankörlük etmişler derim.

  32. (3.) Hakan KARAGÖZ (Uz.Dr.)01/05/2012 00:37:45

    Sağlık gibi en hassas alanda, bilgi asimetrisinin en yüksek olduğu alanda performans sistemi…hastalardan gerekmediği halde istenen tetkikler, performans adına yapılan gereksiz uygulamalar, bundan habersiz olan ve bu uygulamalardan sağlığı olumsuz etkilenen hastalar; devletin bütçesinden yapılan gereksiz ödemeler; tüyü bitmemiş yetimin hakkı; bütün bunların bir vebali var mıdır? Varsa kime sirayet eder bilen var mı

  33. (2.) doktor (doktor)01/05/2012 08:36:43

    İşte gerçek gün yüzüne çıkıyor. Asıl sağlık kalitesi riskli hastalar, kanser hastaları, çare bulamayan zor durumdaki hastaların memnuniyetidir. Bu hastalar azınlıkta olduğundan, oy potansiyeli olmadığından sağlık bakanlığı tarafından göz ardı edilmektedir. Bu hastaların şu anda işleri çok zor. Kimse bunlara bakmıyor. Ben şahsen stent takmayı bıraktım, neden mi? Niye takayım, karşılığında birşey almıyorum, komplikasyon çıkarsa ölüm tehlikesi var. Bu hastalar ne yazıkki sürünüyor. Ama suç bizim değil

  34. (1.) hasan efe (dr)01/05/2012 12:30:27

    sayın hocam, aramıza dönüşüne sevindim. iktidardan yana olmanın bir fadasının olmadığını mı gördün? ha şöyle, gerçekleri dobra dobra söyelyin

  35. kazım hür – 01.05.2012 11:25

    hocam binlerce teşekkürler. ağzınıza ve kaleminize Mevlam kuvvet versin.

  36. zerdegüm narinoğlu – 01.05.2012 10:32

    Bir doktordan öte bir araştırmacı olarak yazılmış mükemmel bir yazı,çok teşekkür ederim.

  37. feridundalokay dedi ki:

    Doğru.artık herkes üniversite hastanesine başvuruyor.Ancak grip,nezle gibi hastalıklar yüzünden göğüs hastalıkları polikliniğinde akciğer kanseri olan hastalar günlerce muayene için bekliyor.Genel cerrahide Sırtında ki yağ bezesini aldırmak için,kalın barsak,mide kanserli hastaların önüne geçiliyor.İdrar yolu enfeksiyonu olan hasta sağlık ocağında antibiyotiğini alıp kutulacağına üniversiteye gelip mesane,prostat kanserlilerin önünü tıkıyor…
    Yürü ve Ülkem kim tutar seni…

Siz de yorumunuzu paylaşın: