MAMOGRAFİ TARTIŞMASI BÜYÜYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
obez kadın 4

“Genetik riskiniz yoksa 50 yaşından önce mamografi yaptırmayın. Elli yaşından sonrada üç sene de bir kafi…”

“Sık yaptırılan mamografi kanser riskini arttırıyor. Yani mamografi çektirmeyenlerde meme kanseri riski, çektirenlere oranla az?”

Amerikan Meme Cerrahları Toplantısı’na katılan Op. Dr. Ziya Saylan, “Meme kanseri teşhisinde yaygın olarak kullanılan mamografi kanseri tetikliyor” dedi.

Las Vegas’ta geçtiğimiz ay gerçekleşen Amerikan Meme Cerrahları toplantısından dönen Op. Dr. Ziya Saylan, toplantıya bu yıl “Mamografi”nin damga vurduğunu söyledi. Dünyanın en büyük meme cerrahlarından biri olan Dr. Armando Giulliano’nun da konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, meme kanserinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile ilgili “Bildiklerimizi yeni baştan yazacağız” diyen Op. Dr. Ziya Saylan, SÖZCÜ’nün sorularını yanıtladı.

İşte o röportaj:

Bugüne kadar meme kanserinin erken teşhisinde mamografinin önemi bize anlatıldı. Eskiden kadınlara belirli yaştan sonra her yıl mamografi öneren doktorlar, şimdi neden daha az mamografi çekilmesini istiyorlar?

En son yapılan araştırmalara göre ne kadar sıklıkla mamografi çektirirseniz, o kadar tehlike altındasınız. Nedeni; iyonize ışınların kromozomlarınızı bozup onları kanserleştirmesi. Siz kanser olmasanız bile çocuklarınız bu nedenle kanser olabiliyor. Bir mamografide aldığınız ışın Çernobil’e beş kilometre mesafede yaşayan bir kimsenin aldığı ışın kadar.

Türk Meme Vakfı yaptığı açıklamada; “Uçakla uzun mesafelere yaptığımız seyahatlerde de ışın almaktayız” diyor. Evet doğru, ama bu ışını 10-15 saat içinde toplam olarak alıyoruz. Halbuki mamografide bir saniyenin onda biri kadar bir zamanda korkunç bir enerji vücudumuza girip DNA’mızı etkiliyor. Yani, Amerika’ya uçtuğunuzda aldığınız radyasyon belki bir akciğer filmi kadar, halbuki mamografide alınan ışın bir akciğer filminin bin misli yani çok zararlı.

– Öyleyse asıl soru şu mu; mamografi çektirmeyenlerde meme kanseri riski, çektirenlere oranla daha mı az?

İşte şu sıralar bazı doktorlar da kendi kendilerine bu soruyu soruyorlar; “Devamlı mamografi çektiriyoruz, belki de meme kanserini erken safhada yakalıyoruz. Peki, mamografi çektirmeseydik yine de hastamız meme kanseri olur muydu?…” Galiba mesele bu soruyu cevaplamakta.

Bir İngiliz meslektaşımın söylediği gibi; “Mamografi ile hastaya iyilik mi ediyorum yoksa kötülük mü bilmiyorum?”

İngiliz Sağlık Bakanlığı, İngiltere’de her yıl yaklaşık 2 bin kadar kadının gereksiz mamografi nedeniyle kanser olduğunu açıkladı. İngilizlere göre ancak ailesinde meme kanserli olanlarda üç senede bir mamografi çekilmeli. Türkiye’de yapılan mamografi tetkiki sayısı, İngiltere kadar olduğuna göre, bizde de bir o kadar sayıda kadın mamografi sonucu kanser oluyor diyebiliriz. Bakın bu konuda İsviçre hükümeti de tavır koydu…

İsviçre’de mamografi tetkiklerinin üç yıldan az aralıklarla yapılması yasaklandı. Las Vegas’taki toplantının da ana gündem maddesi bu konuydu. Dünyaca ünlü cerrah Dr Armando Giulliano, eğer ailede meme kanseri riski yoksa 45 yaş üzeri kadınlarda her üç senede bir mamografinin yeterli olacağını söyledi.

– Toplantıda meme kanserinin tedavisi ile ilgili yeniliklerden de söz edildi mi?

Dr. Giulliano, artık koltuk altı lenf bezlerinin kazınmadığını anlattı. “Kırk senedir koltuk altını kazıyoruz hiç bir faydasını görmedik, şimdi sadece ışınlıyoruz ve sonuçlar daha başarılı” dedi. Ben de öyle düşünüyorum. Kanseri çıkartırken memenin tamamı çıkartmadan sadece kanser dokusunu çıkartabiliyoruz artık. çıkartmak gerekli. Kansere dokunma (No touch technique) dediğimiz bu teknikle yapılan ameliyatlar güvenli. Aksi takdirde kanser vücuda yayılıyor. Mamografilerde de kanser dokusu ezilip sıkıştırılınca, kanser aynı şekilde vücuda yayılabiliyor.

– Meme kanserinde genetik faktörlerin önemli rol oynadığını biliyoruz. Peki ailesinde meme kanseri vakası olan kadınlar ne yapsın?

Daha az tehlikeli olan dijital cihazlarla mamografi yaptırabiliyorsunuz. Mamografiyi 3 yıldan az aralıklarla yaptırmayı yasaklayan İsviçre’de de, böyle bir risk taşıyanlara özel izinle bu dijital cihazlarla mamografi yaptırma izni veriliyor. Ayrıca Ultrason ve yeni çıkan 3D cihazlar da mamografiye iyi birer alternatif.

– Peki size göre de mamografinin kanser tanısındaki rolüne şüphe ile mi bakmak gerekiyor?

Asla… Bence mamografi hala önemli bir tanı yöntemi. Ancak daha seyrek yapılmalı. Ayrıca mamografi taramalarının gereksizliği de tartışılıyor. Yani ev ev, mahalle mahalle dolaşıp mamografi yapmak bu günkü anlayışımıza göre gereksiz. Hatta mamografi karşıtlarının belirttiği gibi bu tür tarama yapılmayan toplumlarda daha az meme kanserine rastlanmakta. Buna karşılık, tarama yapılan kadınlarda üç misli daha fazla meme biyopsisi ve gereksiz ameliyatlar yapıldığı istatistiklerle ortada. Meme kanseri tespit edilen kadınların yüzde 70’i, kendileri kitleleri elleri ile bulup doktora gidiyorlar. Taramada bulunan meme kanseri ise daha az.

– Yani genetik risk yoksa mamografiye gerek yok mu?

Bence genetik risk ihtimali olmayan ve ilk mamografisini 50 yaşında yaptıran bir kadın üç yıl bekleyebilir. Kanser dokusunun görünebilir ve hatta ele gelebilir hâle gelmesi için gerekli süre zaten en az üç yıldır. Açıkçası yapılan araştırmaların benim gibi düşünen hekimlerin görüşünü desteklemesinden memnunum.

Eğer ailenizde meme kanserli yoksa sık sık röntgen çektirmeyin size zararı dokunabilir” diyorum. Unutmayın her şeyin azı karardır.

Onkologlar; “Müjde kanseriniz ufalıyor” diyebilmek için kanserli hastalarına o kadar gereksiz röntgen çektirmekteler ki! Meme kanserinden hatta geneli ile kanserden korunmanın en güvenceli yolu galiba annemizin sözünü dinlemek… Bilgisayarı kapat ve dışarı çıkıp yürüyüş yap, bol sebze ye, zamanında ve yeterli uyu, sigara ve alkol içme, gereksiz ilaç kullanma, kilo alma ve fazla üzülme. Mutlu ol ki kanser olmayasın. Üzüntüler ve çevre zehirleri bağışıklığımızı bozuyor. Kanser de bir bağışıklık hastalığı.

Peki genetik riski olmayan menopoz dönemindeki kadınlar için bir tavsiyeniz var mı?

Dünyanın sayılı meme kanseri uzmanlarından olan Dr. Samuel Epstein’in de dediği gibi; menopoz sonrası kadınlarda mamografi çekelim diyoruz ama bu kadınların meme dokuları on kat daha fazla radyasyona hassas ve kanser olabilmekte. Ayrıca mamografi esnasında sıktığımız göğüste eğer kanser varsa, kanser hücrelerini ne yazık ki patlatıp bütün vücuda yayıyoruz. Ama artık modern meme cerrahisinde kanserli dokuya el sürmeden kanseri çıkartma yöntemi (No touch Technique) de başarıyla uygulanmakta. Halbuki biz mamografi esnasında memeyi hastaya ağrı verecek kadar sıkıyoruz. Bu da üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

“Genetik şifreyi de bozuyor!…”

– Mamografi bir çeşit röntgen olduğuna göre, her türlü tanı için röntgenden uzak mı durmalıyız?

New York Cornell Üniversitesi’nin yaptığı “Röntgen Risk Faktörleri” araştırmasına göre; gereksiz röntgenler önlenmeli ve fuzuli olarak film çekilmemeli. Tekrar ediyorum; röntgen ışınları ile kanser olmayabilirsiniz ama çocuklarınıza ileteceğiniz genetik şifre bozulur ve onlar kanser olabilir. Yine de hastaya zararlı da olsa, röntgen çekimlerinin doktorun tedaviyi yönlendirmesi kapsamında olduğunu unutmamalıyız.

– Peki ya MR?

Ülkemizde MR çekimi çok yaygın ve MR’da radyasyon mevcut değil, sadece hidrojen atomlarının hareketi görüntüleniyor. Kısaca; MR zararsızdır ancak ultrason ve MR gibi ufak kireçlenmeleri görmeyebilir. Bu da mamografinin tek avantajı. Piyasaya yeni çıkan 3D cihazları da tamamen güvencelidir ve ileride belki de mamografinin yerini alacaktır. Aslında bütün radyolojik tetkiklerde dikkatli olunmalı ve kendimizi kurşun gömlekler giyerek korumalıyız.

“Hatalı teşhis oranı oldukça fazla!…”

– Mamografi ile teşhiste yanılma payı var mı?

Mamografilerde hatalı teşhis oranı oldukça fazla. Amerikan Ulusal Meme Kanseri Vakfı (NBCF)’na göre mamografilerde hata payı yüzde 6 civarındadır. Bunun sonucu hastalara gereksiz biyopsiler, ışınlamalar, kemoterapiler ve hatta ameliyatlar uygulanıyor. Biz buna, “Aşırı tanı ve aşırı tedavi” diyoruz. Amerika’da 70 bin kadına meme kanseri olmadıkları halde meme kanseri tedavisi uygulandığı söyleniyor. Bu korkunç bir sayıdır! Düşünebiliyor musunuz; size meme kanseriniz olmadığınız halde “Meme kanseriniz var” diyorlar ve hatta memenizi bile alabiliyorlar.

– Peki biyopside yanlış teşhis söz konusu mu?

Alınan biyopsiler de her zaman kanser dokusuna isabet etmeyebilir ve bazen de patolog hatalı tanı koyabilir. Belki inanmayacaksınız ama; Amerika ve Avrupa’da hatalı kanser tanısından dolayı diplomalarını kaybeden hatta intihar eden patologlar ve cerrahlar hiç de az değil.

“Bağışıklık sistemi yağla balla güçlenmez!…”

Son olarak kanserden korunma yöntemlerinden de söz edelim. Amerikan Meme Cerrahları Kongresi’nde bu konuda yeni bilgiler açıklandı mı?

Kanserin en iyi ilacı sıhhatli bir bağışıklık sistemine sahip olmaktır. Yağla balla beslenerek bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek hatadır. Sizin bağışıklık sisteminiz yeteri kadar kuvvetlidir ama hatalı çalışmaktadır. Önemli olan düzeni tekrar sağlamaktır, buda yağla balla olmaz. California Üniversitesi’nden meme cerrahı Susan Love’a göre; meme tümörlerinin yüzde 30’u hiçbir şey yapmadan kendiliğinden kaybolacaktır.

Bağışıklık sistemimiz belki kanseri kendi yok edecektir ancak bu günkü bilgilerimize göre kanserini görmemezlikten gelmek de hatadır ve tehlikelidir. Kaldı ki günümüzde yapılan meme kanseri tedavileri doğru ve yerindedir. Bağışıklık sisteminizi ne kadar çok korursanız oda sizi o kadar koruyacaktır! Bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmenin bir yolu da, az mamografi yani röntgen çektirmektir.

Kaynak: http://ziyasaylan.wordpress.com/2014/07/09/mamografi-tartismasi-buyuyor/

 

Siz de yorumunuzu paylaşın: