MİSAFİR YAZAR

kasa fişi

SENİN ADIN CORONA OLSUN

Hürriyet’ te Yalçın Bayer’ in köşesinden: Örnek, iyi gazeteci Umur Talu, koronavirüs sürecinde geçen yaz ‘Senin Adın Corona Olsun’ (Literatür) adlı bir kitap yazdı. Hikâye veya roman değil. İnsanlığın yaşadığı salgın maceralarını anlatıyor. İçindekiler kadar, böyle bir kitabı yazmak için yaptığı çalışma ve gösterdiği emek dikkat çekiyor önce. Bunu da tecrübeli bir gazeteci yapabilirdi, nitekim öyle […]

» Yazının devamını okumak için tıklayın
kasa fişi

HAYATIMIZ AROMA!

Haşmet Babaoğlu‘ nun yazısı: Marketten “limonata” alıp içiyorsun ama içinde limon yok, hatta limonla ilgili hiçbir şey yok, sadece kimyasal bir madde yoluyla “limon aroması” var… “Çikolatalı süt” alıp içiyorsun ama küçücük kutuda çikolatanın oranı binde beşi geçmiyor. Üzerinde göz alıcı meyve resimleri bulunan paketlerde “meyve suyu” alıp içiyorsun ama meyve konsantresi eser miktarda; yoğun şekerin içine aroma katılmış… *** […]

» Yazının devamını okumak için tıklayın
kasa fişi

E BANA NİYE KIZDINIZ O ZAMAN?

Sağlık Bakanı tarafından açıklanan sayılar ilk sekiz aya aittir (1). Buna göre 2019 senesinde bir günde ölen insan sayısı ortalama 1.240 ve 2020 için de 1.265 olarak hesaplanır.  Ülkemizde KOVİD’ den hayatını kaybedenlerin sayısının  en fazla olduğu gün 259 ölüm sayısı ile 23 aralık 2020’dir (2). *** Bakanın açıkladığı rakamları 8′ e bölüp 12 ile […]

» Yazının devamını okumak için tıklayın
kasa fişi

TÜRK MİLLETİ’NİN HES KODU İLE İMTİHANI!

Dikkat: Yazının sonunda ek var! *** Yeniçağ’ da Arslan Bulut’ un yazısı: Başlangıçta ne dediler HES kodu için? “Hayat Eve Sığar sloganının baş harfleridir, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de HES kodu uygulamasına geçilecek” denildi değil mi? İyi de uygulamaya sadece Türkiye geçti! Öyle ki, Türk Hava Yolları bile “Uçuşlarımızda yabancı yolculara HES kodu mecburiyeti yoktur” diye açıklama yaptı? […]

» Yazının devamını okumak için tıklayın
kasa fişi

YETER YETER… ÖLECEKSEK ÖLELİM

Habertürk’ te Oray Eğin‘ in yazısı: Önce Taksim Meydanı düştü. Hep üzerinde kavga edilen, birilerinin sahip olmak için savaştığı bir simgeydi; fiziksel bir mekandan daha çok simgesel anlamı için mücadele verildi. Şimdi İstiklal Caddesi’ni kaybettik. Gençlerin hayal kurarak bir ucundan diğerine dolaştığı, bir zamanlar cafe’lerinde fikir tartışmalarının yaşandığı, aşkların başlayıp bittiği, sarhoş olduğumuz, uykusuz kaldığımız, […]

» Yazının devamını okumak için tıklayın