Görünüşte sağlıklı olan ve bilinen bir hastalığı olmadığı hâlde KOVİD’ den ölenlerin dikkatle incelenmesi ve bunun sebeplerinin araştırılması şarttır. Çok fazla virüsle veya farklı bir virüsle enfekte olmak mı; genetik bir varyasyona, henüz teşhis edilmemiş bir hastalık veya bir risk faktörüne sahip olmak mı? Bu sorularının cevapları çok önemlidir.

Celal Şengör “Üniversite hocalarının çoğu lise hocası bile olamaz” demiş. Türk toplumuna dünya çapında bir bilim adamı olarak “sunulan” birine bu sözü yakıştıramadım çünkü yaptığı kıyaslama yanlış olması yanında lise hocalarını da tahkir ediyor. Üniversite hocalığı başka, lise hocalığı başka bir iştir. Biri diğerinden üstün veya aşağı değildir.

Giderek artan deliller yeni koronavirüslerin kan damarlarını enfekte ettiklerini, kanda pıhtılaşmayı artırdıklarını net olarak ortaya koyuyor ve felç, kalp krizi, ensefalit, böbrek hasarı, ayak parmaklarında ağrılı, kırmızı şişlikler gibi birçok enfeksiyon hastalığında görülmeyen “acayip” tabloları da açıklıyor. Bakalım zamanla daha neler görecek neler öğreneceğiz.

İtalya Milli Sağlık Enstitüsü’ nün 2019 senesine ait atık su numunelerinde yaptığı incelemelerde koronavirüsün ülkelerine aralık ayında gelmiş olabileceği ortaya çıktı. Bu salgının kontrol altına alınamamasında Çin hükumeti ve WHO’ nun önemli rolleri bulunduğu, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde oldukları anlaşılıyor.

Uruguay’ da 18 haziran itibarıyla KOVİD vaka sayısı 849 ölü sayısı 24 idi. Peki, Muslera’ nın memleketi nasıl bu başarıya ulaştı? Uruguay 13 Martta acil durum ilan etti; sınırlarını ve okul, sinema, alışveriş merkezi gibi mekânları kapattı. İnsanları evden çalışmaya, maske takmaya ve fiziki mesafeyi korumaya teşvik etti ama evlerine hapsetmedi.