Tıp eğitiminin büyük ölçüde “tıp endüstrisi” tarafından belirlendiğini, tıp eğitiminin mutlaka yeniden “düzenlenmesi” gerektiğini anlatan yüzlerce yazım ve konuşmam var. Uluslararası sağlık örgütlerinin de bu gerçeği görmelerinden mutlu oldum ama bunu nasıl başarmayı düşünüyorlar anlayamadım.

Haftada bir veya iki defa “gündüz uykusunun” kalp-damar hastalıklarıyla ilgili olayları azalttığı bildirildi. Gündüzleri 15-20 dakika uyumanın (kaylûle) faydalı olduğuna inanan ve senelerdir de bunu tatbik eden biriyim. Allah’ ın bizlere tıpkı “Yürü ya kulum” dediği gibi öğle vakti de “Uyu ya kulum” dediğine inanırım.

Kırmızı et kansere yol açıyor diye tavuk etine dadananlara kötü bir haberim var: Tavuk etinin lenfoma, melanoma ve prostat kanseri riskini artırdığı bildirildi. Beslenme araştırmaları böyledir, birinin dediği ötekininkini tutmaz, ne yiyeceğinizi şaşırırsınız, çünkü beslenmenin araştırması olmaz.

Sağlık sektörünün en büyük sera gazı yayıcılarından biri olduğu bildirildi. Bu araştırma ne kadar doğrudur bilemem ama olur olmaz, eften püften şikâyetlerle hastaneye gitmenin, gereksiz tahlil ve tetkiklerin sadece insan sağlığı ve memleket ekonomisine değil dünyanın iklimine bile zarar verebileceği anlaşılıyor.

Kalp damarlarına gereksiz konan stentler azalırken bacak damarlarına gereksiz konan stentler yeni bir endişeye işaret ediyor. Bir gün herkes Fenerbahçeli olur mu bilmem ama bir gün herkesin kalp veya bacak damarlarına stent konacağına herkesle iddiaya girerim.