“Türkiye’ de muayene ortadan kalkmasını doktorların çok sayıda hasta bakmak zorunda olmalarına” bağlanmasına ben de katılıyorum. Hastanın gerektiği şekilde dinlenmemesi, sorgulanmaması ve muayene edilmemesi bu eksiğin bir takım tetkiklerle kapatılmasına yol açıyor ama hastalardan istenen tetkiklerin aşırı artmasının başka sebepleri de var.

Yüzde 100 de olsa hiçbir meyve konsantresi meyvenin yerini alamaz. Endüstriyel meyve konsantrelerinin çoğunda, şeker, tatlandırıcı, bozulmayı önleyici kimyasallar bulunur. Kaldı ki meyve mutlaka her gün yenmelidir ama aşırıya kaçmadan! Her mevsime has enva-i çeşit meyve yetişen bir ülkede meyve konsantresi içmek akıl işi değildir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın Huzur romanını okurken anladım ki… Meğer ilaçları cazip göstermek; onları hayatımızın ayrılmaz bir parçası imiş gibi sunmak; insanlara her vesile ile bir ilaç alma alışkanlığı kazandırmak, ilaçsız yaşanmaz kavramını kafalara yerleştirmek gibi oyunlar senelerdir sahnede imiş de haberimiz yokmuş.

Mamografi taramalarının meme kanseri riski yüksek olmayan kadınlarda 50 yaşından itibaren iki senede bir yapılması ve tarama kararının doktorlarla tartışılması tavsiye edildi. Bizde kadınlara bu taramaların riskleri anlatılmadan dayatılması yanlıştır hatta suçtur. Tam ve doğru aydınlatılan kadın kendi karar vermelidir.

6 sene evvel “Beyinsiz ahali için kemiksiz tavuk eti” başlıklı yazımda ‘kemiksiz tavuk eti’ satışlarına başladığını duyurmuştum. Sonra laboratuvarda kendi kendine üreyen hücrelerden dünyanın ilk tavuk eti üretildi. “Sen misin fabrika tavuklarını beğenmeyen, al sana laboratuvar tavuğu” diye yorumlamıştım. Şimdi ise dünyayı sahte etin kurtaracağı konuşuluyor.