Beyine metastazı olan küçük hücre dışı akciğer kanserinde beyin ışınlamasının hayat kaltesi ve hayatta kalma süresine etkisi olmadığı belirlendi. Son ana kadar umut peşinde olmak çok anlaşılabilir bir durum olmakla beraber “gereksiz tedavilerin” hastaları daha çok rahatsız edebileceği de unutulmamalıdır.

“Glisemik indeksi” yüksek diyetin akciğer kanseri riskini artırabileceği bildirildi. Glisemik indeks-akciğer kanseri ilişkisi hiç sigara içmemiş ve skuamöz tipte akciğer kanseri olanlarda daha da kuvvetli. Beslenmenin tüm hastalıkların ortaya çıkmasında rolü olduğunu savunan biri olarak bu çalışmayı çok beğendim.

Prostat kanserinde radyoterapinin yeni kanser riskini %70’ e kadar artırabileceği bildirildi. Uzmanlar, düşük riskli prostat kanserlileri ikincil kanserlerden korumak için radyoterapi yapılmaması tavsiyesinde bulunuyor. Çok etkili, olmazsa olmaz gibi sunulan tedavilerin ciddi risklerin olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.

Tiroit kanserlerinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde her geçen sene daha çok görüldüğü biliniyor ama bilim dünyamız sadece bunların teşhis ve tedavisiyle meşgul. Bu kanserler neden artıyor, risk faktörleri neler, nasıl önlenebilir soruları akademinin kapsama alnı dışında kalıyor. Oysa…

Yeni bir araştırmada nefesin sıcaklığının ölçülmesiyle akciğer kanserinin hastaya hiçbir sıkıntı vermeden erken dönemde teşhis edilebileceği bildirildi. Nefes kokusundan kanser teşhisinin elbette bir mantığı var ve üzerinde çalışılması anlamlıdır ama nefes sıcaklığından kanser teşhisi bence tamamen bir “İtalyan fantezisi” dir.