Halk arasında “fısfıs” veya “astım spreyi” gibi adlarla bilinen ölçülü-doz inhalatörlerinin, ihtiva ettikleri sera gazları dolayısıyla küresel iklim değişikliğine katkıda bulundukları bildirildi. Araştırmacıların, sera gazı salan aerosol şeklindeki deodorant, parfüm, oda kokusu, böcek ilacı gibi ürünlerin adını bile anmamalarına da tabii ki şaşırmadım.

Doğum kontrol hapları ve endometriozisin, doğurganlık çağındaki kadınlarda astım riskini artırdığı açıklandı. Daha önce de düşük testosteron ve progesteron seviyeleri ile yüksek estradiol seviyelerinin ağır astımlı kadın ve erkelerde akciğer fonksiyonlarının azalmasıyla birlikte olduğu gösterilmişti.

Yeni bir araştırmada, astımlı çocuklarda böbrek taşı ve böbrek taşı olan çocuklarda da astımın 4 misli fazla görüldüğü ortaya çıktı. Bugüne kadar çocuk, genç, erişkin her yaştan binlerce astımlı hasta gördüm ama böyle bir ilişkiyi ne duydum ne de hastalarımda fark ettim. Ben bu ilişkinin tesadüfi veya her ikisinin oluşum riskini artıran çevresel faktörlerin rolünün olabileceğini düşünüyorum.

71 yaşındaki adam 25 senedir öksürüyordu ve 3 senedir de öksürükleri daha da artmış ve şiddetlenmişti. Göğüs, gastro-enterelog, alerji ve immünoloji uzmanı gitmediği doktor kalmamıştı, standart tedavilerden hiçbirinin faydası olmamıştı. Kortizon da sayısız alerji ve ant-enflamatuar ilaç da uzun vadede tesir etmemişti. Hasta çareyi fonksiyonel tıpta aramaya karar verdi.

Astım krizi sebebiyle hastaneye yatırılan hastalarda akciğer enfeksiyonu olmadığı halde gereksiz yere antibiyotik kullanıldığı ve bunun bir faydası olmadığı gibi hem hastanede kalma süresini uzattığı hem de diyareye sebep olduğu bildirildi.