KOVİD teşhisiyle hastaneye yatırılan hastalarda vitamin D, vitamin B12 ve magnezyum üçlüsünün oksijen ve yoğun bakım ihtiyacını azalttığı gösterildi. Bu mineral ve besinler adam gibi beslenenlerin diyetlerinde yeteri kadar bulunur. Bilim dünyasının ilaç ve aşısı olmayan KOVİD için beslenmenin ne kadar önemli olduğunu kavramakta daha fazla geç kalmamasını temenni ediyorum.

Başlarda daha ziyade bir solunum yolları enfeksiyonu olarak görülen KOVİD’ de giderek mide-bağırsak, böbrek, kalp ve damarlar başta olmak üzere hemen her organın tutulduğu ortaya çıkmıştı. Koronavirüslerin yerleştiği organlar listesine testisler de eklendi.

Nüfusun büyük bir kısmının – bazı yerlerde insanların yüzde 20 ila 50’sinin – daha önce hiç karşılaşmamış olmasına rağmen yeni koronavirüsü tanıyan T hücrelerine sahip oldukları ortaya çıktı. Bu T hücrelerinin şu anki koronavirüs ile mücadelede yararlı mı, zararlı mı yoksa tamamen ihmal edilebilir mi oldukları kesin olarak bilinmiyor.

KOVİD’ den en çok zarar kayıp veren ülkenin USA olmasının sebeplerinin başında bu ülkenin hatalı beslenme kılavuzları ve aşırı işlenmiş gıdaların çok fazla tüketilmesi olduğunu, bunun altında da insülin direncinin yattığını aylardır yazıyorum. Bilim dünyasının bu hakikati geç de olsa görmesinden mutluyum. Bana son destek BMJ’ den geldi.

Fermente besinlerin tüketilmesinin KOVİD mortalitesini yüzde 35.4 azaltabileceği bildirildi. Bu araştırmayı, modern bilimin beslenmeye verdiği önemi göstermesi bakımından çok önemli buluyorum. Sağlıklı yaşamanın, hastalıklardan korunmada beslenmenin önemini kavrayan bilim adamlarının sayısının artmasından çok mutluyum. Allah sayılarını artırsın!