Agamaglobülinemisi olan yani bağışıklık sistemleri antikor yapamayan ve bu sebeple ömür boyu immunglobulin alması gereken iki hastanın KOVİD’ i tamamen atlattığı bildirildi. Bu bildiri, koronavirüsle mücadelede antikorlar yanında T hücrelerinin önemini gösteriyor. Aşıların da sadece antikorlar üzerinden değil T hücreleri bakımından da ele alınmaları gerekir.

Tip 2 diyabet ve metabolik sendromlu hastaların KOVİD ölüm riskleri 10 misli yüksektir. KOVİD’ i en az zararla atlatmanın yolu kuvvetli bir bağışıklık sistemi ve iyi bir metabolizmadır. “Şeker ve işlenmiş gıdaların kesilmesi haftalar içinde bile KOVİD’ in olumsuz etkilerini ortadan kaldırabilir”.

KOVİD teşhisiyle hastaneye yatırılan hastalarda vitamin D, vitamin B12 ve magnezyum üçlüsünün oksijen ve yoğun bakım ihtiyacını azalttığı gösterildi. Bu mineral ve besinler adam gibi beslenenlerin diyetlerinde yeteri kadar bulunur. Bilim dünyasının ilaç ve aşısı olmayan KOVİD için beslenmenin ne kadar önemli olduğunu kavramakta daha fazla geç kalmamasını temenni ediyorum.

Başlarda daha ziyade bir solunum yolları enfeksiyonu olarak görülen KOVİD’ de giderek mide-bağırsak, böbrek, kalp ve damarlar başta olmak üzere hemen her organın tutulduğu ortaya çıkmıştı. Koronavirüslerin yerleştiği organlar listesine testisler de eklendi.

Nüfusun büyük bir kısmının – bazı yerlerde insanların yüzde 20 ila 50’sinin – daha önce hiç karşılaşmamış olmasına rağmen yeni koronavirüsü tanıyan T hücrelerine sahip oldukları ortaya çıktı. Bu T hücrelerinin şu anki koronavirüs ile mücadelede yararlı mı, zararlı mı yoksa tamamen ihmal edilebilir mi oldukları kesin olarak bilinmiyor.