4 saat kullanılan cerrahi ve bez maskelerde çok fazla miktarda bakteri biriktiği ve bunların yüzde 43’ ünün antibiyotiklere dirençli oldukları bildirildi. Bu maskelerin bizde tüm gün hatta günlerce kullanıldığını düşünecek olursak ne kadar kirli olacakları da kolayca anlaşılır. Bu kirli maskelerin rastgele oraya buraya atılmaları da ayrı bir problem.

68 ülkede ve ABD’de 2947 şehirde tam olarak aşılanmış nüfusun yüzdesiyle yeni Kovid-19 vakaları arasında ilişki bulunamadı. Kovid-19’u ve olumsuz sonuçlarını hafifletmek için birincil strateji olarak aşılamaya olan tek güven, özellikle Delta varyantı ve gelecekteki varyantların ortaya çıkma ihtimali göz önünde bulundurularak yeniden değerlendirilmelidir.

Mikrobiyolog-immunolog S. Templeton diyor ki: “Pandemi, politikacılar, bilim adamları ve halk sağlığı yetkililerinin kabul etmek istememesine rağmen, yalnızca aşılamayla değil, aşı ve enfeksiyonla elde edilen bağışıklığın bir kombinasyonu sayesinde sona erecek.” Duygu ve düşüncelerime tercüman olan Steven Bey’ e sonsuz teşekkürlerimle…

Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan sakarin, sukraloz ve aspartam gibi suni tatlandırıcıların bağırsaklarda biyofilm oluşumu artırdıkları, bazı bağırsak bakterilerini daha patojenik yaptıkları ve bağırsak hücrelerini öldürdükleri gösterildi. Araştırmaya göre, bu zararlı etkilerin ortaya çıkması için iki kutu diyet meşrubat içmek kâfi.

CDC “Kovid-19 aşıları okul çağındaki daha fazla çocuk için onaylansa bile kış aylarına girerken çocukların okulda maske takmalarını tavsiye ettiğini” açıkladı. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) da “5 yaş ve altı çocukların maske takması zorunlu tutulmamalıdır” diyor. Oysa maskenin sağlıklı çocuklarda işe yaradığını gösteren bilimsel veri yok.