NEDEN KADIN DAHİ YOK?
“Ben bir bilim travestisiyim” başlıklı yazım çok ilgi çekti, çok tenkit aldı. Herkes konuyu kendi açısından başka taraflara çekti de çekti. “Profesör travesti olduğunu açıkladı” şeklinde yorumlayanlar bile oldu diyeyim gerisini siz tasavvur edin.
Bilim adamı tabirinin tıpkı, yazar, ressam, edebiyatçı, başbakan, futbolcu, sporcu gibi cinsiyet bildirmeyen bir tabir olduğunu, bu sebeple de kadınlar için özellikle ve ayrıca “bilim kadını” demenin gereksiz olduğunu yazmıştım.
Bu tabir “bilim erkeği” şeklinde olsaydı o zaman kadınlar için bilim kadını demek de bırakın tartışmayı, kaçınılmaz daha da doğrusu elzem olurdu.
Yazımda fikirlerimi kısmen kendim iyi ifade edemediğim; kısmen bazıları tarafından iyi anlaşılamadığı veya anlaşılmak istenmediği; bilerek, bilmeyerek veya kasten farklı yorumlandığı düşüncesiyle görüşlerimi tekrarlamak ve ek açıklamalar yapma ihtiyacını duydum.
Bilim kadını tabirine karşı çıkmamın iki temel sebebi var
BİR: Kökeni hangi dilden olursa olsun dilimize yerleşmiş, herkesin bildiği, aynı şeyi anladığı kelimelerin yerine yenilerini üretmeye çalışmak işgüzarlıktan öte bir şey değil.
Mesela, herkesin çok iyi bildiği ve kullandığı şart, imkân, ihtimal gibi kelimeler yerine koşul, olanak, olasılık demek bence doğru ve de güzel değilse, televizyon, telefon, robot için de Türkçe karşılıklar yaratmaya çalışmak artık gereksiz hatta zararlı olabilecek bir iş.
Bunun tam aksine, bu türetmeler dilimize yeni giren kelime ve tabirler için “mutlaka” denenmelidir ve bunlar toplum tarafından benimsendiğinde de zaten mesele kalmamış olur.
Koşul, olanak dememeye büyük ihtimam gösteririm ama kompüter için bilgisayar, kampus için yerleşke demeyi de her zaman tercih ederim. Çünkü yabancı kökenli bu kelimeler için biraz geç olsa da bunlar çok yaygınlaşmadan Türkçe karşılıklar türetilmiştir.
Dilimize elbette yeni kelimeler girecektir girmesine de, bu herkesin bildiği çoğu yüzlerce yıldır kullanılan kelimelerin ve tabirlerin değiştirilmesi suretiyle olmamalıdır.
Mesela, son zamanlarda dillerden düşmeyen yabancı dilden bir kelime var: “planking.” İngilizce bilmeyen biri için hiçbir şey ifade etmeyen bir kelime. İşte kelime türetme işini üstlenenler veya bunun meraklıları faydalı bir iş yapmak istiyorlarsa bu kelime yaygınlaşmadan bunun Türkçe karşılığını yaratsınlar ve topluma sunsunlar.
İKİ: Bu tür cinsiyeti belli eden bir tabir başka tuhaf tabirlerin de önünü açmaya çok müsaittir. Kadınlardan sonra kendilerini ne erkek ne kadın sayanlar da kendi tabirlerini yaratmak isteyecektir.
Hatta her fırsatta lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, travesti gibi cinsel kimliklerini belirtmek, bunu ön plana çıkarmak ve bunun reklâmını yapmak isteyenler de fırsat bu fırsattır diyerek bunları ortaya koyan tabirler yaratmakta geri kalmayacaktır.
Beni cinsiyet ayırımcısı olmakla suçlayanlara cevabım şudur: Asıl cinsiyet ayrımcıları cinsiyet ihtiva etmeyen bilim adamı kelimesinden bilim kadını, bilim insanı tabirlerini türetenlerdir.
Bilim ve sanatta neden dâhi kadın yok denecek kadar az?
Bilim veya sanatta deha mertebesine erişmiş kişiler içinde kadınların “yok denecek kadar az” olmasını sadece kadınların ikinci sınıf vatandaş olmaları ve çalışmalarına müsaade edilmemesi ile izah etmek bazıları için yeterli olabilir ama benim için değil.
Bu, çok sığ bir izahat olur. Sosyolojik sebepler belki yardımcı ve kolaylaştırıcı etkenler olarak ileri sürülebilir ama bunların asla ana sebep olabileceklerini düşünmüyorum. Bu konuyu araştıran bilimsel çalışmaların varlığından haberim olmadığını da hatırlatmak isterim.
Kadınlar arasından çok az sayıda “dâhi” çıkmasının ve neredeyse tüm dâhilerin erkek olmasının iki cinsiyet arasındaki “biyolojik farklılıklardan” kaynaklanıyor olması –elimde bunun kanıtı olmamakla beraber- bana daha akla yakın geliyor.
Çünkü erkek ve kadın farklı özelliklerde varlıklardır. Mesela, nasıl ki erkekler sporun her dalında kadınlara göre daha iyi iseler veya nasıl ki kadınlar genel olarak erkeklere göre çok daha uzun yaşıyorlarsa, aynı durum pek âlâ fizik yapı dışındaki özellikler için de geçerli olabilir.
Bu farklılık kadınlar bakımından bir kusur veya eksiklik olarak değerlendirilemeyeceği gibi, diğer tarafa üstünlük sağlayan özellikler de değildir. Bu sadece “yaradılıştan” kaynaklanan bir farklılıktır. Her iki kesim de kendi özellikleri ile (üstünlükleri demiyorum!) değerlidir ve herkes kendi içinde mesut ve bahtiyar olmalıdır.
Gelelim neticeye
Efkâr-ı umumiyeye şunları tekrar özetle hatırlatmak istiyorum:
BİR: Çok sevdiğim, saydığım, değer verdiğim annem, karım, kaynanam, kızım ve kız kardeşlerim var. Kadınları küçük görmek, aşağılamak gibi bir düşüncem veya niyetim asla yok ve olamaz da.
Başkalarının kapalı kapılar ardındaki cinsel kimliği de beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
İKİ: Erkek ve kadın eşit değildir; bunlar farklı özelliklerde varlıklardır. Biri de diğerine hiçbir bakımdan üstün değildir. Biri kadın olduğu için kadın olarak, diğeri erkek olduğu için erkek olarak değerlidir.
ÜÇ: Dâhilerin erkekler arasından çıkmasının “evrensel bir gerçek” olmanın ötesinde bir önemi yoktur. Bu gerçek erkek olduğum için beni asla gururlandırmayacağı gibi kadınların da bu gerçekten rahatsız olmaları çok mânasızdır.
DÖRT: Dahi mertebesine erişenlerin neredeyse tamamının erkek olmasın sebeplerini bilimsel yöntemlerle incelemeden bunu “sadece” sosyolojik sebeplerle (üstelik hiçbir bilimsel araştırmaya dayandırmadan) izah etmeye kalkmak bence işin kolayına kaçmaktır.
BEŞ: Kadınların “bilim kadını” olduklarını bir tabire sığınarak değil, yaratacakları eserler, buluşlar ve keşiflerle ispatlamaya çalışmaları daha doğru ve inandırıcı olur.
ALTI: Bilim adamı, cinsiyet unsuru dışında da “geniş kapsamı olan” bir tabirdir. Bunun ne manaya geldiği apayrı bir tartışma konusudur. Şimdilik şu kadarını söylemek isterim ki üniversite öğretim üyesi olmak veya profesör, doçent gibi unvanlar bilim adamlığının kıstası değildir.
gölgelice (dr)23/06/2011 10:55:48
Sayın Hocam; görüşlerinize katılıyorum fakat; kadının da dahi olduğu alanlar vardır, bunları ayırmak lazım. Bir bakışta yavrusunun ne istediğini, 40 m uzaktan yemeğin hangi aşamada pişmekte olduğunu, elindeki oya işinin kaçıncı düğümünde terse döneceğini, senin hoş bulduk deyişinden ona olan duydusal yakınlığını,başka bir canlının bile bir hakkının olduğunu vb. çok iyi anlar,duygusal yönüyle o bir dahidir. Fakat bir tuşa basıp 100 000 insan nasıl öldürülür, uçağa bomba nasıl yüklenir, atom nasıl parçalanır da dünya mahfedilir, nasıl bir kurnazlıkla bir ülke karıştırılıp iç savaş çıkartılır gibi “dahilikleri” yapamaz çünki alanları farklıdır. Doğru kadından dahi çıkmaz ama bu sizin dahilik anlayışınıza bağlı. Ne yazık ki kadınlar da eşit olacağız diye, kapasitelerini zorlayarak gereksiz yere kendilerine de ettiler toplumlara da. Şimdi günümüz dünyasının çocukları bu yüzden öksüz yetişiyor, üstelik de her sabah anne kaybı sendromunu tekrar tekrar yaşayarak!..
fatih öğüt bursa – 23.06.2011 04:24
tartışılması gereken asıl konu kadının nasıl ticari bir meta haline getirildiğidir?Bilim kadınlarımız! bunu konuşsunlar,kendileri adına daha iyi olur..
KINIYORUM. Abdullah A. Özkaya
BİLİMSEL BAKIŞTAN UZAK SON DERECE SIĞ, CİNSİYETÇİ VE GERİ BİR DÜŞÜNCE TARZINIZ VAR… TARTIŞILMAZ SİZİNLE, DÜNYAYA BAKIŞINIZ ANLAMANIZI OLANAKSIZ KILIYOR. BİLİMSELLİĞİ OLMAYAN DÜNYA GÖRÜŞÜ SAVUNULAMAZ AMA BİLİMLE İŞİNİZ OLMADIĞI İÇİN DOGMATİK OLARAK ‘BENCE BÖYLE’ DEYİP GEÇİYORSUNUZ. BİLİM DÜNYASINDA YER ALABİLMEK İÇİN ERKEK İSİMLERİYLE ÇALIŞMALARINI YOLLAYAN KADINLARIN TARİHİDİR KADIN BİLİMCİLERİN TARİHİ… DOKTOR OLMANIZ NE ÜZÜCÜ. TARİHİ GERİ GÖTÜRÜCÜLÜĞÜNÜZLE…
cinsiyetciliği tartısılmaz bir yazı. 16. 17. yy dan kalma fikirler… kadın erkek arasındaki( bilimde, sanatta,sporda, politikada,)haksızlığı, eşitsizliği biyolojik farklılıklara dayandırmak cehalet göstergesidir. ne yazık, her gün anlıyoruz ki kadının ikinci konumunu aşabilmek salt eğitimle olacak iş değil. zira bunları yazan bir prof. okumanız için bir tavsiye, basit, anlaşılır; Kendine Ait Bir Oda/ Virginia Woolf.
NE YAZIKKİ SİZİDE BİR KADIN DÜNYAYA GETİRDİ,9 AY KARNINDA TAŞIDI…DAHA SİZ KONUŞAMAZKEN BAKIŞINIZDAN HER İSTEĞİNİZİ ANLADI,NASIL BESLANMENİZ GEREKTİĞİNDEN TUTUNDA BÜTÜN GEREKSİNİMLERİNİZİ KARŞILADI..HASTA OLDUNUZ DOKTOR OLDU,KARNINIZ ACIKTI AŞÇINIZ OLDU YANLIZ KALINCADA DOSTUNUZ TABİ..YAZIKLAR OLSUNKİ SANSASYON YARATIP ADINIZDAN SÖZ ETTİREBİLMEK İÇİN KADINLARI ÇİĞNİYOSUNUZ…VALİDENİZİN BÜTÜN EMEKLERİ BOŞA GİTMİŞ…ÜZÜLDÜM ONUN ADINA SİZİN GİBİ Bİ DAHİ :p ÜSTÜN BULUŞLARIYLA ADINDAN SÖZ ETTİRMELİYDİ OYSA…
Baslik zaten bastan yanlis. Kadin dahi cok var. Google’dan aramaniz yeterli.
Bilim dallarinda Nobel odullu turk niye yok onun da bir aciklamasini alabilir miyiz?
Merhaba Ahmet Bey,
Sormak istediğim birkaç şey var.
Yazınızın başlığı “neden kadın dahi yok?” Kadın dahilerin olmadığını sanmanızı geçiyorum, yazınız başlıkta sorduğunuz soruya cevap bile veremiyor. Demişsiniz ki “sadece kadınların ikinci sınıf vatandaş olmaları ve çalışmalarına müsaade edilmemesi ile izah etmek bazıları için yeterli olabilir ama benim için değil. Bu, çok sığ bir izahat olur. Sosyolojik sebepler belki yardımcı ve kolaylaştırıcı etkenler olarak ileri sürülebilir ama bunların asla ana sebep olabileceklerini düşünmüyorum.” Neden düşünmüyorsunuz? Sosyolojiye ne kadar hakimsiniz? Hangi kriterlere dayanarak hangi çıkarımları yaptınız ki bu ihtimali çürüttünüz? Tüm yazıda bu kadar iddialı bir başlığa rağmen neden bu sorulara hiç cevap yok? Bilim kadını hakkında gönlünüzce fikir beyan edebiliyor olmanıza rağmen fikrinizi temellendirirken neden bilimsel yönteme bu kadar uzaksınız? Neden bize kanıt sunmadan inanmamızı bekliyorsunuz?
Peki o çok sığ bulduğunuz görüşü çürütmek için öne sürdüğünüz iddianıza bakalım: “Kadınlar arasından çok az sayıda “dâhi” çıkmasının ve neredeyse tüm dâhilerin erkek olmasının iki cinsiyet arasındaki “biyolojik farklılıklardan” kaynaklanıyor olması –elimde bunun kanıtı olmamakla beraber- bana daha akla yakın geliyor.” Açıklamanız sizce neden daha az sığ? Neden tüm çıkarımlarınızı temelsiz yapıyorsunuz? Bir temeli, düşünce sistematiği varsa bunu bizden neden saklıyorsunuz (yazının ana konusu bu olmasına rağmen)? Kanıtınız yokken siz bu sonuca nasıl vardınız? Kanıtınız ve argümanınız yokken bu yazıyı “tıp yazıları” başlığı altında (yani doktor sıfatınız arkasında) nasıl gönlünüz rahat yayınlayabiliyorsunuz? Neden bize kanıt sunmadan inanmamızı bekliyorsunuz-yine?!
Kendinizi bilim insanı olarak görüyor musunuz?
Eklemek istediğim de birkaç şey var.
Günümüzde kullanılan bir kelimenin yaygın anlamını kavramak için yine günümüzde nasıl ve hangi anlamda kullanıldığına bakmak gerektiğini tahmin edebilirsiniz sanırım. Bugün “adam” kelimesinin birincil anlamı, toplum içinde, “insan” değil “erkek”. (halihazırda biliyor ama anlamamazlıktan geliyor olduğunuzu tahmin etsem de.)
Sizin deyişinizle “Nasıl hâkim, polis, doktor diyince hepimizin aklına erkek geliyorsa..” ve “Bilim adamı tabirinin tıpkı, yazar, ressam, edebiyatçı, başbakan, futbolcu, sporcu gibi cinsiyet bildirmeyen bir tabir olduğunu..”
Bu tabirler cinsiyet bildirmiyor olmalarına rağmen hepimizin aklına erkek geldiğini sanıyorsunuz ya, o bile başlı başına “bilim kadını” ifadesinin yayılması için geçerli bir neden.
Misafir 23 Haziran 2011 Perşembe 18:36
ben bır kadın olarak hep düşünmüşümdür neden bilim kadınıyok diye… sadece bır erkek sesli düşünmüş abartmaya gerek yok
Misafir 23 Haziran 2011 Perşembe 15:31
erkekler bir grup, kadınlar subgrup.
Misafir 23 Haziran 2011 Perşembe 12:03
ortalama 2-3 insanın dünyaya gelmesi,hayatı için en verimli yaşlarından 15-20 yıl ayırmasına ve eğitim ve iş imkanının olmamasına rağmen (erkeklerin ismini şiddetle gizledikleri) büyük matematikçi kadınlar ve bilimciler nice olmuş şimdi o kadar çok kadın dahi ve bilimci var ki sadece eğitim iş imkanı yeni yeni eşitlendiği için,bir de insanların dünyaya gelmesi ve her birinin ilk yıllarına konsantrasyon erkeklerle paylaşılabilen bir şey olsaydı çoğu kadın olurdu bence.zaten erkek gerçekten biyolojik vs nedenle daha çok “dahi” olsa kadınların ismini gizlemek ve hazımsızlıkları olmazdı .
bir kadın (emekli )23/06/2011 17:34:50
kendini yaşamın devamı demek olan bebeklerine yani hayatın korunmasına adayan kadın yapısal farklıgının gerektirdigi gibi bütün mesaisini ve enerjisini cocuguna ve evine harcamış dogal olarak da başka alanlarda öne cıkmamıştır. dahileri de dogurup büyüterek dünyada kalmasına vesile olan kadın en önemli ve en temel iç güdüyle yaşamıın devamını saglarken başka alanlarla ilgienmemiştir ,kaldı ki degişen dünyada işleri kolaylaşan kadın bilimsel alanda da söz sahibi olmaktakdır
2.) DR. JANE DOE (DOKTOR)23/06/2011 16:25:35
1-Madam Curie 2 kere nobel aldı. RADYOLOJİNİN KURUCUSUDUR. KİMYACIDIR, FİZİKÇİDİR.KİMYA ve FİZİK NOBELİ ALMIŞTIR.
2-Irene Curie, 1935’de KİMYA alanında Nobel aldı.
3-Gerty Radnitz Cori, 1947’de diyabet ile ilgili çalışmasıyla FİZYOLOJİ alanında nobel aldı.
4-Barbara McClintock, 1981’de FİZYOLOJİ alanında, Uyku Hastalığı ile ilgili çalışma yaparak Nobel aldı.
5-Maria Goeppert Mayer, FİZİK alanında Nobel aldı.
6-Rita Levi-Montalicini, İtalyan nöroembriyolog.ALZHEIMER ile ilgili buluşu nedeniyle 1986’da Nobel aldı.
7-Dorothy Crowfoot Hodgkin, penicilin ve vitB12’nin yapısını keşfetti.1964’te Nobel aldı.
8-Rosalyn Sussman Yalow, RADYOIMMUNOASSAY’i geliştirdi. 1977’de Nobel aldı.
9-Christiane Nüsslein-Volhard, DOĞUM DEFEKTLERİNİ araştırdı ve 1995’te Nobel aldı.
10-Linda Buck, OLFAKTÖR SİNİRİN ÇALIŞMA MEKANİZMASINI keşfetti. 2004’te Nobel aldı.
Hem yazarı, hem yorumcusu ile bu sayfada bilgisi olmadan konuşan , MAALESEF DOKTOR OLMUŞ, meslektaşlar, buyrun bakalım. Yok ”ben Bu kadınların dahi, zeki, nobelli olduğunu kabul etmem kardeşim, gelsinler zekalarını ben ölçcem”demezsiniz inşallah.
Büyük büyükannem hep şöyle derdi, boş işler yapana, çok konuşana” HADİ HADİ EVLADIM, YOLA BAK, YERE BAK HİÇBİR İŞİN YOKSA, PARA BULURSUN BELKİ”
Türkce sözleri tümünü yabancilarina yeglerim.. “Bilimci” tabirini digerlerine yeglerim.. Nobel ödülünü kazanmak baska, deha olmak baska..