MELİKE KARAKARTAL’ A CEVABIM

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
melike karakartal

Hürriyet gazetesi Kelebek eki yazarlarından Melike Karakartal “Olmadı Küçükusta” başlıklı bir yazı kaleme almış.

Olmadı Küçükusta!

Gün geçmiyor ki bir bilimadamı rasyonel olmak uğruna saçmalamasın. Şimdi de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi eski öğretim üyesi Prof. Ahmet Rasim Küçükusta “Fizikte, kimyada veya tıpta Nobel almış kaç kadın vardır dersiniz? Ya da müzikte, edebiyatta, sosyolojide sivrilmiş, deha, virtüöz seviyesine erişmiş kişilere bakarsanız, bunların içinde de parmakla sayılacak kadar az kadın çıkar” demiş.

Doğrudur. Doğrudur lakin, bu sayısal gerçeği “dünya tarihi”nden kopuk olarak değerlendirirseniz, yanlış yaparsınız sayın Küçükusta. 
Çok değil, daha 150 sene önce kadın olmak ikinci sınıf vatandaş olmak demekti. 

Çalışmalarına müsaade edilmezdi. Hâlâ çalışmasına müsaade edilmeyen kadınlar olduğunu biliyorsunuz herhalde sayın Küçükusta.

Örnekler bol…

Mesela 1800’lerin İngiltere’sinde edebiyatla uğraşan kadınlara ne gözle bakıldığını hiç mi duymadınız sayın Küçükusta? 
Erkek egemen bir dünyanın tarihinde bulunan gerçekleri göz ardı ederek ve bu dünyada kadınların toplumdaki yerini hesaba katmadan (hoş, o “yer” de erkekler tarafından belirlenmiş!) bilim, sanat ve edebiyat tarihinde kadınların azlığını sorgulamak, biraz gülünç olmak demek değil mi sayın Küçükusta?

Yazıya http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/18074016.asp?yazarid=325&gid=61 adresinden erişebilirsiniz.

***

Benim de kendisine cevabım var!

Melike Hanım,

Bilim veya sanatta deha mertebesine erişmiş kişiler içinde kadınların parmakla sayılacak kadar az olmasını sadece kadınların ikinci sınıf vatandaş olmaları ve çalışmalarına müsaade edilmemesi ile açıklamak sizi tatmin ediyorsa mesele yok.

Bu, benim için hiç de yeterli olmayan, sığ bir açıklama. Sosyolojik sebepler olsa olsa yardımcı ve kolaylaştırıcı etkenler olabilir ama asla bunların kesin sebep olacağını düşünmüyorum. Bu konuyu araştıran bilimsel çalışmaların varlığından haberim olmadığını da hatırlatırım.

Kadınlar arasından çok az sayıda “dâhi” çıkmasının ve neredeyse tüm dâhilerin erkek olmasının iki cinsiyet arasındaki “biyolojik farklılıklardan” kaynaklanıyor olması –elimde bunun kanıtı olmamakla beraber- bana daha akla yakın geliyor.

Netice şu ki; sizin sorgulanmasını gülünç bulduğunuz şey “evrensel bir gerçektir” ve sebepleri de ancak bilimsel yöntemlerle incelenerek ortaya konabilir. Gerisi ise laf-ı güzaftır.

Siz de yorumunuzu paylaşın: