YARAMAZ MI RUH HASTASI MI?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
COCUK İLAC

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Sendromu veya kısa adıyla DEHS modern zaman hastalıklardan biri. Elbette daha önceki senelerde böyle bir klinik tablo mutlaka vardı ama özellikle son senelerde DEHS teşhisi konan çocukların sayısının inanılmaz boyutlarda arttığı da bir gerçek.

Bizim zamanımızda ‘Akıllı çocuk yaramaz olur’ sözü geçerliydi. Anne ve babalar şimdikinin tam tersine yemeğini yiyen, dersini aksatmayan, otur diyince oturan, kalk deyince kalkan çocuklarından ‘Acaba bizim çocuk geri zekâlı mı’ diye endişe ederlerdi. 

Zamanımızda ise azıcık okulda öğretmeni dinlemeyen, yanındaki çocuğun defterini çiziktiren, dersine çalışmayan, ödevine özen göstermeyen çocuklara vurulacak damga hazır: Dikkat Eksikliği.

Çocuk bir de söz dinlemiyorsa, yerinde durmuyorsa, hoplayıp zıplıyorsa, gürültü patırtı yapıyorsa Hiperaktivite teşhisi de buna ekleniyor ve çocuğunuzun nur topu gibi bir hastalığı oluyor: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Sendromu. DEHS’ in yıllarca kullanılması gereken çok pahalı bir ilacının olduğunu söylemeye gerek var mı bilmem.

Senelerdir bu teşhislerin çoğunun abartılı olduğunu, sayısız çocuğun boş yere ilaç bağımlısı yapıldıklarını kendi kendime düşünür, kederlenirdim ama zaten “pek çok şeye nane olan biri olarak” hiç değilse bu konuda fazla konuşmamayım bari derdim.

DEHS teşhislerinin birçoğu yanlışmış

DEHS için özel bir kan tahlili ve röntgen bulgusu yok; teşhis dikkatsizlik, hiperaktivite ve fevri davranışlarla ilgili belirtiler toplamı değerlendirilerek konuyor.

Sürekli huzursuzluk ve kıvranma; devamlı koşuşturmak, tırmanmak, yerinde duramamak, sessiz oyun oynayamama; çok konuşmak, söze karışmak; sırasını beklemede sabırsızlık gibi semptomların birçoğu çocukların ekserisinde zaman zaman görülüyor.

Amerika’ da yapılan ve 1 milyondan fazla çocuğa yanlış olarak DEHS teşhisi konduğunu ve 800 binin de gereksiz yere uyarıcı ilaç tedavisi aldıklarını ortaya koyan araştırmaları okuyunca çok mutlu oldum. Meğerse bizim yaramaz, afacan diye sevdiğimiz çocuklarımızın çoğu ilaç kullanması gereken ruh hastaları değillermiş.

Biri Michigan State Üniversitesi diğeri North Caroline State Üniversitesi tarafından yapılan bu araştırmalar, Amerika’ da anaokuluna giden birçok çocuğa davranış bozuklukları olduğu için değil sınıfın yaşça küçükleri oldukları için böyle bir teşhisin konmuş olduğunu gösteriyor. Araştırmalara göre, sınıfın en küçüklerinden olmak DEHS teşhisi ihtimalini yüzde 60 oranında artırıyor.

DEHS’ in sebebi belli değil

DEHS’ nun kesin sebebi bilinmiyor. Genetik yatkınlık, beyin fonksiyon ve anatomisindeki değişiklikler, annenin hamilelikte sigara ve akol kullanması, çevresel toksinler, alerjik reaksiyonlar, yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddeleri, früktoz şurubu, işlenmiş gıdalar, florlu içme suları, stres, doğum travmaları gibi pek çok faktörün bu sendromun ortaya çıkmasını kolaylaştırabileceği veya belirtileri şiddetlendirebileceği ileri sürülüyor.

İstatistikler Amerika’ da okul çağındaki çocukların yüzde 3 ila 7’ sine DEHS teşhisi konduğunu ve 2006’ da 5 ila 17 yaş arasında DEHS teşhisi alan çocuk sayısının 4 buçuk milyon çocuk olduğunu gösteriyor ve bunların büyük çoğunluğu da uyarıcı ilaç kullanıyor.

Bu ilaçların uykusuzluk, baş ağrısı, baş dönmesi, mide ağrısı, iştahsızlık gibi pek çok yan etkisi olduğu, kalp hızını ve tansiyonu artırdıkları unutulmamalı. Uzun vadede ne gibi risklere yol açacağını ise henüz bilinmiyor.

Gelelim neticeye
Bu araştırmalardan çıkarılması gereken önemli dersler var:

BİR: DEHS’ ın varlığını ve önemini inkâr etmiyorum ama pek çok çocuğa da gereksiz DEHS teşhisi konmasından şüphe etmekte haksız değilmişim.

İKİ: Pek çok başka hastalık için de geçerli olduğu üzere, DEHS teşhis kriterlerinin pek de sağlıklı olmadığı anlaşılıyor. Doktorlar DEHS teşhisi koymakta aceleci olmamalı; ince eleyip sık dokumalı.

ÜÇ: DEHS’ in ilaçla tedavi edilen bir hastalık olduğuna hiç mi hiç inanmıyorum.

DÖRT: Amerikalı araştırmacıların ellerine sağlık; bu çalışmalar bütün Amerikalılar çirkin olmadıklarının da bir delili.  

KAYNAK

http://www.sciencedaily.com/releases/2010/08/100817103342.htm

Yazı için 5 yorum yapılmış:

  1. Çocuk ruh sağlığı. – 22.09.2011 10:21
    Yazınızda haklılık payı var ama geçmişteki ebeveyn profili ile şimdikiler arasında olan dağlar kadar farkıda yazmak zorundasinız, o zaman eğitime verilen önemle şimdiki arasındaki farkıda yazmak zorundasınız, çocuklardan o zamandaki beklenti ile şimdiki beklentiyide yazmak zorundasınız. Aslında sizin ilaçla tedavisi olduğuna inanmadığınız DEHB ilaçla % 90 kontrol altına alınıyor. Yanlış tanı alanlar var, gereksiz ilaç kullananlar da var ama ilaç kullanmadan iyi bir sosyal çevre ve eğitim desteği ile düzelecek çocukları da basiretsiz aileler ve kalitesiz eğitimciler elinde can çekişmesinide önlemek için maalesef ilaç vererek tedavi etmek zorunda kalıyoruz bunuda görmezden gelemeyiz

  2. saygı – 22.09.2011 11:04
    Yorumcuya katılıyorum.

  3. zerdegüm narinoğlu – 22.09.2011 12:47
    Ahmet rasim küçükusta adını ilk defa domuz gribi hakkında kıyamet koparıldığında duydum.O sakin bir şekilde domuz gribi aşısının gerekli olmadığını söyledi.Oysa hem yerli medya hem de yabancı medya şu kadar kişi ölür falan diye her gün haberler yazıyordu.Başarılı sağlık bakanımızın bile yanıldığı bir ortam da Küçükusta büyük bir usta ve hakiki bir bilim adamı olduğunu ortaya koydu.Ben o gün bu gün yazılarını dikkatle okurum.

  4. Uzm Dr – 23.09.2011 16:20
    Bir gün sağlık kurulundayken 7 yaşında bir çocuk ve elinde heyetleri imzalatmak için çocukla birlikte gelen rehabilitasyonda görevli kişi geldi. Biz çocuğa matematik işlemleri, hem de kafadan hesaplanması zor problemler sorduk. Çocuk bizden önce cevap veriyordu ve heyet alamadı.(Çocuk zeka özürlü diye getirilmişti) Demek istediğim şu: Bu rehabilitasyon merkezleri açılınca her neyse özürlü çocuk sayısı arttı. Ev ziyaretleri ile sizin çocuğunuzda dikkat eksikliği var vb denilerek yönlendirmeler olduğunu, normal okula gidebilecek çocukların buralara alındığını duymaktayız. Bu durum hem masrafı devlet karşıladığından hem de çocuğun yükünden kurtulduğundan ailelerin de işine gelmektedir. Yani zoraki özürlü sayısının arttığı açıktır.

  5. Erhan dedi ki:

    Yazılarınızın çok sıkı takipçisiyim.Çok ince nüansları işliyorsunuz.teşekkürler

Siz de yorumunuzu paylaşın: