KOLESTEROLSÜZ ANAYASA
Ruhittin Sönmez‘ in yazısı:
Habertürk TV’de Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ile Pakize Suda’nın sunduğu programda misafir olan “Prof. Dr. Canan Karatay, beslenme konusunda ezberleri bozdu, tabuları yıktı.” Dinlemeyenler için Karatay’ın anlattıklarından birkaç hususu aktaralım:
“Kolesterol diye bir hastalık yoktur. Bu hastalık ilaç üreticisi dev firmalar tarafından icat edilmiş sanal bir hastalıktır. Kolesterol vücut için çok faydalı ve lüzumlu bir maddedir. Kolesterol için kullanılan ilaçların hiçbir faydası olmadığı gibi zararlıdırlar. Kolesterol ölçtürmek gereksizdir. Tereyağı ve yumurta zararlı değildir. Yumurta bir canlının oluşması için gerekli bütün maddeleri ihtiva eden mucizevî bir gıdadır. Günde en az iki yumurta yiyin.”
Bakın kolesterol ne işe yararmış: “Kolesterol hayati bir madde ve o olmadan yaşamamız mümkün değil. Eğer kolesterol olmasaydı insan türü yok olurdu. Kolesterol olmadan ne erkeklik hormonu testosteronu, ne de kadınlık hormonu östrojeni yapamazsınız. Neticede yeni nesilleri de üretemezsiniz. Kolesterol olmazsa, safra yapımınız bozulur, besinleri bağırsaklardan emmeniz imkânsız hale gelir. Hücre duvarınızın bütünlüğü ortadan kalkar. Bazı vitaminleri, örneğin D vitaminini yapamazsınız.”
******
Demek ki uluslararası sermayenin ilaç sektöründeki temsilcileri önce bazı maddelerin kolesterolü düşürücü etki yaptığını fark ediyor. Bu maddeleri kullanarak bir ürün geliştiriyor. Ürünün pazarlanması için lazım gelen piyasayı oluşturmak maksadıyla kolesterol “tehlikeli” ilan ediliyor. Çok sayıda güdümlü araştırmalarla dünya sağlık kuruluşları etkileniyor. Bu firmaların pazarladığı cihazlarla ve maddelerle düzenli kolesterol ölçümleri yapılması teşvik ediliyor. Ömür boyu kullanılması gerektiği bildirilen ilaçlarla sürekli müşteri kazanılıyor.
Böylece ilaç firmaları kendilerine bağımlı bir müşteri kitlesi kazanırken, bu bağımlı kitle ilaç firmalarına aktardıkları büyük paralar karşılığı sağlıklarını bozuyorlar. Aynı oyun sentetik vitaminler ve organik olduğu söylenen reçetesiz ilaçlarda da oynanıyor.
*******
Yeni Anayasa için bir toplumsal mutabakatın olduğu söylenmekte. Peki, kimler, neden mevcut Anayasa’ya karşı?
“Sivillerin yaptığı, daha özgürlükçü bir Anayasa” istendiği ifade edilmekte. Bu soyut talep acaba ne kadar gerçekçi?
- Önce mevcut 1982 Anayasasının yüzde doksanbir oyla kabul edilmiş olduğunu hatırlayalım. Bu oranın “olağanüstü şartların eseri olduğu” itirazını kabul ederek devam edelim.
- Mevcut Anayasa (yürürlük maddesi dâhil) 177 maddeden ibaret. 17 değişiklik paketi ile bu 177 maddenin tam 144 maddesi değiştirilmiş. Yani yüzde 81’i zaten siviller tarafından yapılmış.
- “Yürürlükteki Anayasanın, demokrasi, insan hakları, özgürlükler hususunda vatandaşı rahatsız eden, kısıtlayan, onun huzur ve güven içinde yaşamasına, kanunlardan ve her türlü imkândan istifade etmesine engel olan” maddeleri var mı, bunlar hangi maddelerdir?
- Böyle maddeler varsa bunlarda değişiklik yapmaya mani olan bir husus var mıdır?
- “Daha fazla demokrasi ve özgürlük” istediğini söyleyen siyasi partiler, neden parti liderlerini “seçilmiş krallar” haline getiren; milletvekillerinin, belediye başkanlarının, hatta belediye meclis üyeleri ve parti teşkilatlarının seçimini “tek adamın” iradesine bırakan “Siyasi Partiler Kanunu’nu” değiştirme iradesini göstermezler? Seçim Kanunu’nu daha demokratik hale getirmek için gayret göstermezler?
- Basılmamış kitap sebebiyle yazar tutuklanması; “parasız eğitim” pankartı açanların 16 ay tutuklu yargılanması; herkesin dinlendiği ve izlendiği paranoyasına kapılmasına sebep olan kanun dışı dinleme ve kayıtların yapılması gibi uygulamaların düzeltilmesine mani olan hangi Anayasa maddesidir? Anayasamızın 90. Maddesi ile iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine uyulmasına engel olan bir Anayasa maddesi var mıdır?
- Kurallar kadar, hatta kurallardan daha önemlisi uygulamalardır. Trafikte hiçbir ışıkta durmayan kişiler/toplumlar için “kırmızı ışıkta durulur” yerine, “sarı ışıkta durulur” kuralı getirseniz, ne fark eder ki?
******
“Yeni Anayasa” konusunda en çok tartışma ilk üç maddede yoğunlaşıyor. Devletimizin kurucu iradesinin tecelli ettiği “Cumhuriyetimizin değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” vasıflarının sayıldığı hükümleri değiştirmek bazı grupların esas hedefi. “Yeni Anayasa” olmadan bu maddelerin değişmesi mümkün değil. O halde bunların “Yeni Anayasa” ısrarı kendi hedefleri açısından tutarlı ve anlamlıdır.
İlk üç maddeyi olduğu gibi koruyup, diğer bütün maddeleri bir yazım ve anlayış bütünlüğü içine almak için tamamen yeniden yazsak bile bu “Yeni Anayasa” sayılmaz, Anayasa değişikliği sayılır.
İktidarın ve BDP’nin “Terör/Kürt Sorunu” olarak adlandırılan çok önemli meseleyi “Yeni Anayasa” yaparak çözmek gibi bir düşüncesi var. Elbette AKP ile BDP’nin varmak istediği hedef aynı değil. Ancak her ikisinin de mevcut Anayasanın izin vermediği bir yapılanmaya gitmek olduğu anlaşılıyor.
BDP/PKK’ nın hedeflediği bir Anayasayı bu Meclis’in kabul edeceğine inanmıyorum. ABD ve AB’nin baskılarının da tesiriyle (ve de bu meselenin çözümünü zamana yaymak düşüncesiyle) AKP’nin ara çözümlere yönelmesi muhtemel görünüyor. Yerel yönetimlerin yetkilerini artıran, AY nın 66. Maddesindeki “Türklük” kavramının yerine “yurttaşlık” kavramını koyan değişikliklere CHP’nin de sıcak bakacağı Prof. Dr. Süheyl Batum’un açıklamalarından anlaşılmakta.
Anayasa içindeki “devletin yapısını açıklayan ilk üç madde” ve “Türklük” kavramının yer aldığı maddeler (vücudumuzdaki kolesterol gibi) hayatiyetimizi sağlayan önemli maddelerdir. “Yeni Anayasa” pazarlamacıları öncelikle bu kavramların kötü olduğuna bizi inandırmakta. Sonra da sağlığımızı bozacak maddeleri (maliyetini de bize yükleyerek) Anayasa içine koymaya çalışmakta.
******
Kolesterol üzerine bize öğretilen yanlışlarla sağlığımızı, ağız tadımızı ve paramızı kaybettik. Türk milletinin adının Anayasadan çıkarılması ve kurucu iradenin ilkelerinin kaldırılmasıyla devletimizin bütünlüğünü, huzurumuzu ve özgürlüğümüzü kaybedebiliriz. Aman dışarıdan pazarlanan ilaçları/ fikirleri/ projeleri alırken tekrar tekrar düşünelim.