YANLIŞ TEŞHİS
Milliyet’ te Prof. Dr. Murat Tuzcu‘ nun yazısı:
ABD’deki Tıp Enstitüsü yeni yayımladığı raporunda sağlık hizmetlerinin kalitesine ve hasta güvenliğini tehdit eden yanlış teşhis sorununa dikkat çekiyor. Her yıl on binlerce kişinin bu sorunla karşılaştığı belirtilen raporda durumun iyileştirilmesi için çağrı yapılıyor
İngilizce adı ‘Institute of Medicine’ olan ABD’deki Ulusal Tıp Enistüsü, 1999 yılında önemli bir rapor yayımladı. Kısaca “Beşerdir şaşar” diyebileceğimiz, “İnsandır, Hata Yapar: Daha Güvenli Bir Sağlık Sistemi İnşası” başlıklı ayrıntılı belgede tıbbi hatalara ve bunların yol açtığı ölüm ve maluliyetlere dikkat çekiliyordu. ABD’de tıbbi hataların çok yaygın olduğu, her yıl yüz bine yakın insanın bu nedenle yaşamını yitirdiği bildirilen rapor, başta hekimlere, sağlık çalışanlarına ve hastanelere olmak üzere, devlet kurumlarına, üniversitelere ve tüm ilgililere bir çağrı niteliğindeydi.
Bu rapor sadece ABD’de değil tüm dünyada büyük yankı yaptı. Sağlık sektörü, ABD Bilimler Akademisinin bir parçası olan, kısaca IOM denilen bu saygın kurumun çağrısına cevap vermek için harakete geçti. Son 15 yılda epeyce yol alındı. Hastanede yatan hastalarda sıkça görülen, bacaktaki toplar damarların tıkanması, antibiyotik alanlarda ortaya çıkan ishal, yatak yarası ve düşme gibi önlenebilir birçok sorun üstüne eğilindi. İlaç hatalarının önlenmesi ve ameliyathanelerdeki karışıklıklara fırsat verilmemesi için çeşitli tedbirler alındı. Enfeksiyonların yayılmasına engellemek amacıyla sağlık çalışanlarının sık sık el yıkaması için kampanyalar açıldı. Bu ve benzeri çok yönlü çabalarla önemli ilerlemeler sağlandı.
Bu yıl IOM yeni bir rapor yayımladı. Bu ayrıntılı belgede son 15 yılda hasta güvenliğinin iyileştirilmesi yönünde iyiye gidiş olduğuna değiniliyor ama doğru ve zamanında teşhis konusunun ihmal edildiği vurgulanıyor. Teşhis hataları üstüne eğilinmesi gereken yeni hedef olarak gösteriliyor. Ulusal Tıp Enstitüsü’nün başkanı Dr. Victor Dzau hasta güvenliği ve kalite iyileştirme çabalarında üstünde çok az durulan teşhis hatalarının çok cana mal olduğunu belirtti.
Teşhis yanlışsa tedavi doğru olmaz
Doğru teşhis, atış yapılacak tek bir hedefin kesin olarak belirlenmesine benzer. Birden çok, veya yanlış bir hedefin belirlenmesi, ya da hedefin sis perdesinin arkasındaymış gibi iyi görülmemesi isabetli atış yapılmasını engeller. Kısacası teşhis doğru değilse gerekli tedavi yanlış tedavi yapılır.
Ben tıp fakültesinde okurken iç hastalıkları alanında ana kitabımız 2 ciltlik bir eserdi.
Cihat Abaoğlu ve Vahe Aliksanyan adlı hocalarımızın yanı sıra çalışkan tıp öğrencileri ve genç doktorlardan oluşan bir grup isimsiz kahramanın katkılarıyla yazılan bu eserin birinci cildinin başlığı Semptomtan Teşhise, ikinci cildinin başlığı ise Teşhisten Tedaviye’ydi.
İki cildin sırası doğru tedavinin ancak doğru teşhisten sonra yapılabileceğini vurguluyordu. Çoğumuz doğru teşhis konulmadığı için gerekli tedavinin zamanında yapılmadığı vakaları duymuşuzdur.
Benim kısa süre önce gördüğüm 65 yaşındaki bir kadın bu soruna bir örnek oluşturuyor. Bulantı, karında yanma ve halsizlik şikayetleriyle acil servise gitmiş. “Reflü” ve “stres” teşhisi konmuş. Ertesi gün şikâyetleri geçmeyince başka bir merkezde görülmüş. Teşhis kalp krizi, ama etkili tedavi için çok geç.
On ölümden birinde payı var
ABD’de birinci basamak sağlık merkezlerinde yapılan bir araştırmada, 1 yıl boyunca oluşan tıbbi hataların yüzde 14’ünün hastanın ölümüne katkıda bulunduğu, birçok hatanın da ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı saptandı.
IOM raporunda ABD yurttaşlarının hayatları boyunca en az bir kere yanlış teşhise maruz kalacağı tahmin ediliyor. Yanlış, eksik veya gecikmiş teşhisin bazan ağır sonuçlar doğurduğunun altı çiziliyor.
Daha önce bu konuda yapılan araştırmalara dayanılan raporda bazı istatistikler sıralanıyor. Ayaktan sağlık hizmeti verilen kurumlarda her 20 hastadan birinde yanlış teşhisin söz konusu olduğu; her 10 ölümden birinde teşhis hatalarının payı olduğu, bu rakamlardan bazıları
Buna karşılık, her hastada “Aman bir şey atlamayalım” diye birçok test yapmak da başka hatalara yol açabilir.
Gereksiz yere yapılan tıbbi incelemeler hem ilgiyi gerçek hastalıktan başka alanlara kaydırır hem de gerçek olmayan sorunlar yaratabilir.
Tarama amacıyla yapılan kalbin bilgisayarlı tomografi ile görüntülenmesi bu tür hatalara yol açabilen testlere bir örnektir.
Gerekmediği halde kalp damarlarında darlık var mı diye bakmak için yapılan tomografide, akciğerlerde “nodül” denilen küçük gölgeler görülebilir. Sık rastlanan bu gölgelerin bir çoğunun kanser belirtisi olma ihtimali çok düşüktür.
Ama kanser olmasın diye küçücük nodüllerin bile incelenmesi, biyopsiye hatta bazen ameliyata kadar varan müdahaleler yapılması, ‘kaş yapayım darken göz çıkarma’ diye tanımlanabilecek ciddi sorunlara yol açabilir.
Hastayı dinle teşhisini söylesin
ABD’de yapılan araştırmada 5 tıbbi hatadan 4’ünde hatanın hasta doktor görüşmesi sırasında olduğu saptandı. Hataların yarısının altında yatan nedenlerden birinin (ki bir çoğunda birden fazla hata vardı), hastanın şikâyetlerinin ve bunların nasıl başlayıp geliştiğinin iyi anlaşılmaması olduğu ortaya çıktı.
IOM raporunda teşhis hatalarını önleyebilmek için en başta yapılması gerekenin görüntüleme veya kan testi değil hastayı dinlemek olduğunu belirtiliyor. Raporu okurken aklıma, eski hocaların sıkça tekrar ettiği, ünlü hekim William Osler’e atfedilen, muhtemelen Hipokrat’tan bu yana bir çok hekimin benimsediği bir söz geldi. “Hastayı dinlersen sana teşhisini söyler” sözünü hocalarımdan o kadar çok duymuşumdur ki.Kırk yıla yaklaşan meslek hayatım boyunca ben de bu sözün ne kadar doğru olduğunu binlerce kez gördüm. İster Anadolu’nun bir dağ köyünde, isterse dünyanın en gelişmiş hastanesinin ileri teknoloji ile donanmış yoğun bakım ünitesinde olsun gerçek değişmiyor. Lakin bu sözü hayatageçirebilmesi için doktorun olmazsa olmaz bir şeye ihtiyacı var. O da zaman.
Günde 100 hasta
Türkiye’de olduğu gibi günde 80-100 hasta bakmak zorunda olan bir hekimin hastasını dinlemesini beklemek olmayacak duaya amin demeye benziyor.
Günde hiç ara vermeden, yemek yemeden 8 saat yani 480 dakika çalışan bir hekimin 80 hasta görürse bir hastaya ayırabileceği süre 6 dakikadır. Hastanın muayene odasına girmesi, derdini anlatması, muayene olması, teşhis konulup tedavi planının çizilmesi ve hastaya anlatılması, sorularının cevaplanması ve odadan çıkması 6 dakikada tamamlanmalıdır.
Bu sürenin içinde doktorun hastanın bilgilerini bilgisayara kaydetmesi de gerekmektedir. Bu rakamlar, teorik tartışmalar sırasında ülkemizin gerçeklerini gözden uzak tutmamamız gerektiğini gösteriyor.
Karmaşık sorunların çözümü için sağlık ekibi
Farklı uzmanlık alanlarından gelen doktorlar ve diğer sağlık çalışanları bir ekip halinde çalışmıyorlarsa, karmaşık sorunları olan bir hastanın tümünü göz önüne alamazlar. Hepsi kendi açılarından yaklaştıkları için hastaya değil hastalığa odaklanırlar.
Raporu hazırlayanların üstünde durduğu konulardan biri de doktor ve diğer sağlık çalışanları arasındaki iletişim. Özellikle biyokimya, patoloji ve mikrobiyoloji laboratuarındaki uzmanlarla kliniklerde çalışan dok- torlar arasındaki iletişimin iyileştirilmesiyle teşhis hataların azaltılabileceğini belirtiyorlar.
Son yıllarda ABD’de bazı merkezlerde hastalara bakan ekipler oluşturuldu. Bu ekiplerde, iç hastalıkları veya cerrahi gibi klinik dalların uzmanlarının yanı sıra çeşitli laboratuar alanlarından uzmanlar da yer alıyor. Bir hastada, özellikle karmaşık sorunlar varsa, farklı disiplinlerden uzmanların ortak karar vermelerinin, gerek istenecek tıbbi incelemelerin belirlenmesinde gerek sonuçların yorumlanmasında yarar sağladığı düşünülüyor.
İstatistikler mahkemelerde haklı görülerek tazminat verilmesine hükmedilmiş davaların çoğunda altta yatan sorunun yanlış teşhis olduğunu gösteriyor. Teşhis hatalarının önemli nedenlerinden birinin doktorun istediği testlerin sonuçlarına zamanında ulaşmadığı ya da yeterince inceleyip değerlendirmediği olduğu biliniyor.
IOM raporunda doktorların ekip halinde çalışabilmeleri için teşvik edici bir ortamın yaratılması gerektiği belirtiliyor. Sağlık kurumlarına yapılacak ödemelerde bu noktanın göz önüne alınması öneriliyor.
SON SÖZ: Yanlış teşhis çok yönlü, çoğu zaman sağlık sistemindeki temel işleyiş bozukluklarından kaynaklanan bir sorun. Çözümü için de çok yönlü çözümlere, sistematik değişikliklere ihtiyaç var.
Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/yanlis-teshis/gundem/ydetay/2126520/default.htm
Yanlış Teşhis: Nedenleri ve Sonuçları !
Prof.Dr.Murat Tuzcu’nun Milliyet’teki yazısı
http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-yanlis-teshis-nedenleri-ve-sonuclari-2-12-67212.html
Sayın Tuzcu biliyorlar mı ?
Sağlıkta dönüşüm programı , sağlıkta siyasallaşma , malpraktis sistemi ve performans sistemiyle sağlıkta iş yükü son on yılda %300 arttı !
Dile kolay !
Halen artmaya da devam ediyor ve edecek gibi de duruyor. Tanımlanan nitelikli ortam ve bilimsel sürelerin çok ötesinde artık sorun sağlık personelinde “tükenme sendromu” şeklinde dışa vuruyor.
Sayın Tuzcu çok önemli tespitler yapmış. Ah vah etmeyi ajitasyonu bırakıp onlara odaklanmak gerekiyor.
En başta “olmayacak duaya amin” denmez demiş. Günde seksen yüz hasta ve kabaca 6 dakika sağlık sistemimizin ve sağlık politikalarımızın nasıl “ki yüzlü” olduğunu ortaya çıkarıyor. Sağlıkta “artan” ( ! ) şiddet sorunuyla pratik olarak bu sonucu doğrulamış oluyoruz. Bunca memnuniyete rağmen , artan şiddet ! Muhteşem çelişkiyi ve iki yüzlülüğü dışa vuruyor.Meclis araştırma komisyonu kurulmuştu !Artan şiddet ! Biz istediğimiz kadar memnuniyet anketleri yapalım. Ortada bir durum var.
Şiddet !
Devam ediyoruz ;
Sayın Tuzcu yine çok önemli tespitlerde bulunmuş. Hep söylüyoruz. Çok önemlidir ! Ne önemli ! , yazmış ve altını çiziyoruz !
“Farklı uzmanlık alanlarından gelen doktorlar ve diğer sağlık çalışanları bir ekip halinde çalışmıyorlarsa, karmaşık sorunları olan bir hastanın tümünü göz önüne alamazlar. Hepsi kendi açılarından yaklaştıkları için hastaya değil hastalığa odaklanırlar”
Sayın Tuzcu bütünsel yaklaşan branşlar , iş bölümü vurgusunu yapıyor.
“Son yıllarda ABD’de bazı merkezlerde hastalara bakan ekipler oluşturuldu. Bu ekiplerde, iç hastalıkları veya cerrahi gibi klinik dalların uzmanlarının yanı sıra çeşitli laboratuar alanlarından uzmanlar da yer alıyor. Bir hastada, özellikle karmaşık sorunlar varsa, farklı disiplinlerden uzmanların ortak karar vermelerinin, gerek istenecek tıbbi incelemelerin belirlenmesinde gerek sonuçların yorumlanmasında yarar sağladığı düşünülüyor”
Güzel…
Peki bizim sağlık sistemimizde “hastaya ayrılan ” altı dakika” sorunu yanında “bütünsel yaklaşım, kayıt , sevk , bilgi paylaşımı” sorunları aşıldı mı ! Bir sorun olarak görüyor muyuz ( ! ) , ve ne yapıyoruz ?
Bu kavramları sağlık sisteminde gözetmek umurumuzda mı ?
Stratejimiz var mı ? Yada eleştirimiz ! Üniversiteler bile kendi kurumlarındaki aşırı hasta yığılmalarına rağmen sevk sistemi , performans sisteminin getirdiği , malpraktisin getirdiği sorunları aktif ve etkin dile getir(e)miyorlar.Asıl sorunun sağlık sisteminde bilgiyi sağlık piramidinin tabanından itibaren yani aile hekimleriyle koordine biçimde diğer branşarla izlemek ve paylaşmak olduğunu ifade etmiyorlar yada edemiyorlar.
Sağlık piramidin tabanındaki “AİLE HEKİMLERİNİ” , İç Hastalıklarıyla , Pediatri , Kadın Doğum ve Genel cerrahi” gibi bütünsel yaklaşan branşlarla iş bölümü yapacak şekilde sağlık oryantasyonu , organizasyonunu gözetiyor muyuz ?
Hayır !
07 Ekim 2011 tarihinde o zaman Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdal AKALIN’ın yazısı vardı. Medimagazin’de yayınlanmıştı.
http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-ic-hastaliklari-uzmani-gelecegi-var-mi-2-12-37881.html
Meraklısı okur Genel anlamda bütünsel yaklaşıma , bilginin merkeze alınması , koordine edilmesine vurgu var. Eksiği bütünsel yaklaşan pratisyen yada aile hekimlerini tanımlamaması.
Bu bütünsel yaklaşıma vurgu aslında aile hekimlerini de katarak tüm sağlık sistemine uygulamak gerekiyor. Hastaya yaklaşımda , bilgiyi kayıt ve paylaşımda , yerli yerinde ve hızlı ilgili uzmanlıklarla paylaşma sorunlarında sağlık sistemimiz !
artan şiddet
artan maliyet
artan iş yükü
kaybolan empati ve işbölümü anlamında
SOS veriyor.
yazıya göre çok övünülen ve taklit edilen ,sigortacıların cirit attığı ve astronomik rakamların uçuştuğu maliyetli ABD sistemi de SOS veriyor. Obama bu maliyetli sağlık sisteminde asgarileri biraz genişletmek açmak istedi kriz çıktı.
Biz ise altı dakikalık muayene süreleri ve bir yılda bir ülke nüfusunu aşacak kadar acilleri bloke eden taşan müracaat sıklığımızla sağlıkta nitelik sorunu siyasal şova çevirmiş durumdayız.
Daha fazla uzatmadan yukarda yazdığım gerekçelerle , sayın Erdal Akalının Medimagazinde vakti zamanında yazdığı gerekçelerle titreyip aşağıdaki kavramları edinmemiz gerekiyor.
yani
” Yanlış teşhis çok yönlü, çoğu zaman sağlık sistemindeki temel işleyiş bozukluklarından kaynaklanan bir sorun. Çözümü için de çok yönlü çözümlere, sistematik değişikliklere ihtiyaç var.”
Temel ihtiyaçları ( sonu gelmez sağlık popülizmi , sağlık fetişizmi yerine gerçek hastaların olduğu , yeteri muayene süresi , kayıt , bilgi aktarımı, sevk sistemi , uzmanlığı yerli yerinde ve hızlı paylaşmak kavramlarını ), işleyişleri gözetmeden sağlıklı , nitelikli , kalıcı bir sağlık , sağlık sistemi oluşturamayız.
Hekim ve sağlık personeli ancak bu ölçülü ve akılcı bütünün içinde hem eksiğini kapatır , hem eğitilir hem daha iyi hizmet verebilir.
Sağlık sorunların Adan Z’ye yeniden ele almak gerekiyor.
Sil baştan başlamak gerek bazen !
Siyasal değil özerk kurum ve kişilerle..
Dr.Mücahit Altuntaş
İç hastalıkları uzmanı
04 Eylül 2015
2. Basamak Devlet Hastanelerinde randevu aralığı 10 dakika, 42 hasta için randevu açılıyor, birilerini eğitmesi, öğretmesi gereken hastanelerde ise sınır hekimin isteğine bağlı 120 hasta için randevu açtırabiliyor oysa…!!!
2. basamakta hastane ve performans denilen berbat sistem yüzünden doktor çok para kazansın diye randevusuz hasta bakmanın da üst sınırı yok… Yani ne kadar çok hasta, o kadar çok para…!!! Hatta çok bakan meslektaşlarımız ‘yılın doktoru’ bile oluyor…
Gelelim ASIL komikliğe; 5da.da bir randevulu hasta bakılmasına izin vermeyen aynı sistem 130 hasta randevusuz hasta bakan hekime tıkır tıkır ödeme yapıyor, hastane randevulu+ randevusuz hasta oranına bakıp daha çok randevusuz hasta bakılmış ise hastane hizmet kalitesini düşürüp az ödeme yapıyor olan da koyduğu kurala uyup sadece randevu sistemi ile çalışan hekime oluyor… Nedir bu ya?! Ben bunu aklım ve mantıcım ile çözemedim, çözmelerini umduklarım da; ‘Haklısın ama……’ diyor…!!!
Hasta sayısı= performans olunca El Fatiha….!!!