LİFTEN FAKİR DİYET TORUNLARIMIZIN SAĞLIĞINI DA ETKİLİYOR

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
kasa fişi

Fareler üzerinde yapılan yeni bir araştırma “lifli gıdalardan” yoksun Batı tarzı diyetin bağırsaklardaki bakteri sayısını azalttığını, bu azalmanın sonraki nesillerde de devam ettiğini ve kalıcı olduğunu ortaya koydu.

Bu araştırma diyetteki liflerin bağırsak bakterilerinin varlıklarını ve çeşitliliklerini sürdürebilmeleri bakımından ne kadar mühim olduğunu bir kere daha gözler önüne seriyor.

Stanford, Harvard ve Princeton Üniversitesi uzmanları tarafından yapılan araştırma Nature isimli dergide yayınlandı (1, 2).

Steril ortamda yetiştirilen fareler, 36 yaşındaki bir Amerikalının bağırsağında yaşayan bakteriler verilerek liften zengin bir diyetle beslendiler ve tümünün bağırsaklarında aynı bakterilerin yerleşmesi sağlandı.

Daha sonra bu fareler iki gruba ayrılarak bir grup “taş devrinin avcı-toplayıcı insanlarının” diyetleri gibi liften zengin beslenmeye devam ederken diğer gruba ise “Batı tarzı beslenen insanların” diyetleri gibi liften fakir diyet uygulandı.

Bu amaçla farelere sağlıklı bir mikrobiyotanın sürdürülmesi için elzem olan ve kısaca MACs (microbiota-accessible carbonhydrates) adı verilen bitkilerden elde edilen karbonhidratlar verildi.

MACs, yağdan ve basit karbonhidrattan zengin, liflerden yoksun Batı tarzı diyette çok az bulunan bir besin ögesidir.

7 hafta sonunda liften fakir diyet verilen farelerin bağırsaklarındaki bakterilerin yüzde 60’ının sayılarında azalma olduğu, bazı bakteri türlerinin ise tamamen kayboldukları belirlendi.

Bu durum, kontrol grubundaki farelerin ise sadece yüzde 11’ inde gerçekleşti.

Düşük MACs’ lı diyet verilen, insan mikrobiyotasına sahip farelerde mikrobiyotadaki değişikliklerin bir sonraki nesilde büyük ölçüde düzeltilebildiği tespit edildi.

Bununla beraber mikrobiyotadaki çeşitliliğin sonraki nesillerde progresif olarak kaybolduğu ve MACS zengin bir diyet verilse bile bir daha geriye dönüşün olmadığı görüldü.

Mikrobiyotanın orijinal haline getirilebilmesi için MACS’ dan zengin diyetle beraber eksik olan bakteri türlerinin de diyete eklenmesinin gerektiği sonucuna varıldı.

İlgili resim

Kronik hastalıkların sebebi yanlış beslenme ve enflamasyon

Son senelerde yapılan araştırmalar, obezite, diyabet, kanser, kalp hastalıkları başta olmak üzere tüm kronik hastalıkların esas sebebinin “enflamasyon” olduğunu, bunun da büyük ölçüde bağırsak bakterilerinin türü ve miktarları ile ilişkili olduğunu gösteriyor.

Bağırsak bakterilerinin çeşitliliğinin ve sayılarının sürdürülmesinde ise beslenme ile ilgili hususlar çok önemli.

İşlenmiş şeker, un trans yağlardan zengin Batı tarzı diyet, bağırsak bakterilerinin tür ve sayılarını azaltarak enflamasyona yol açıyor, bu da kronik hastalıkların oluşumuna zemin oluşturuyor.

Lifli gıdalar bağırsak bakterilerini besliyor

Diyetteki lifli gıdaların sağlıklı yaşamaya olan etkilerine dikkati çeken isimlerin başında ünlü İrlanda’ lı misyoner-cerrah Denis Burkitt gelir (3, 4).

İkinci Dünya Savaşı’ ndan sonra Uganda’ ya giden Burkitt, orada yaşayan insanların Batılılara göre daha fazla lifli gıdalar yediklerini, çok kolay ve fazla miktarda dışkılarını gözlemledi.

Don’ t Forget Fibre in your Diet” isimli bir kitap yazan Burkitt, Batı’ da görülen birçok hastalığın Afrika’ da çok az olmasını diyet ve hayat tarzıyla ilişkili olduğunu ileri sürdü.

Amerika “Kabız bir ülkedir”  “Dışkınız küçükse büyük hastaneleriniz olur” sözü ona aittir.

Lif nedir?

Lif, bağırsaklarda sindirilemeyen bitkilere ait karbonhidratları ifade eden bir tabirdir.

Bu lifler bağırsaklardaki bakteriler tarafından bizim kendi vücut hücrelerimizi besleyen ve enflamasyonu azaltan kimyasallara parçalanır.

Bağırsaklardaki bakteriler, farklı lifleri parçalayabilmek için özelleşmişlerdir ve bu sebeple de bağırsaklardaki bakteri çeşitliliğinin sürdürülebilmesi için lifli gıdalardan zengin diyet şarttır.

Gelelim neticeye

BİR: Ben de bugün adeta salgın gibi artan kronik hastalıkların tümünün kökeninde “geleneksel gıdalardan” uzaklaşmamızın yattığı görüşünü savunuyorum.

İKİ: Bu araştırma, diyetimizdeki hataların sadece bizi değil bizden sonraki nesilleri de etkileyebileceğini göstermesi bakımından çok önemli.

Torunlarımızın sağlığını riske atmaya hakkımız olmadığına göre adam gibi beslenmeye itina etmemizin şart olduğu anlaşılıyor.

Kaynaklar:

1. http://www.nature.com/articles/nature16504.epdf?referrer_access_token=bUaWV0bo4vAd8K4KuOAWdNRgN0jAjWel9jnR3ZoTv0MsCkdgGobBST7oN93bs0JH4osJHHD0unpvkwXGcCKdAn0VOMd9aZEAoYabAhiYNS0SgLemLhLsjHZQ8ntrC3NrwaA1WJ1OiD6MgYcWAPhPSw0NGPFkF25BVEHIyP5sQWZ3VPEsJSirDiAq5XwqhqerCdZEa4JVjs5c6IGw6ysslL4kBKYZnplY3TsOWFDT2_pqyi7PuusgRzE4ODyYhvP5&tracking_referrer=www.latimes.com

2. http://www.nature.com/nature/journal/v529/n7585/full/nature16504.html

3. http://www.theatlantic.com/science/archive/2016/01/fiber-gut-bacteria-microbiome/423903/

4. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2659900/

Siz de yorumunuzu paylaşın: