SUNİ ŞEKER SUKRALOZUN (SPLENDA) FOYASI ÇIKTI
Dikkat: Yazının sonunda ek var!
***
Üreticileri tarafından vücutta metabolize olmadığı (parçalanmadığı) ve birikmediği iddia edilen suni tatlandırıcı sukralozun farelerde yapılan deneylerde hem metabolize olduğu ve hem de yağlı dokularda biriktiği gösterildi (1).
Araştırmada 10 fareye 40 gün süreyle günde kilo başına 80.4 mg sukraloz verildi.
40 gün sonra ve iki haftalık bir süre geçtikten sonra idrar ve dışkı örneklerinde hem suda hem yağda eriyen metabolitler (parçalanma ürünleri) araştırıldı.
Sukralozun 6 günden sonra idrar ve dışkıda bulunmadığı ama yağda eriyen iki metabolitinin sukraloza ara verildikten 11 gün sonra da idrarda çıktığı tespit edildi.
Bu metabolitler yağ dokusunda kolay biriken asetile bileşiklerdi.
Ayrıca sukralozun kendisi de kesildikten 2 hafta sonra yağlı dokularda tespit edildi.
Bu araştırma ile vücutta parçalanmadığı iddia edilen sukralozun parçalandığı ortaya konmakla beraber oluşan metabolitlerin sağlığa etkisi henüz bilinmiyor.
Daha önce yapılan bir araştırmada sukralozun inert olmadığı, yüksek miktarlarının genlerde mutasyona yol açtığı, yüksek sıcaklıklarda kloropropanol adı verilen toksik bileşiklerin oluştuğu gösterilmişti (2).
Sukralozun hem insan çalışmaları hem fare deneylerinde glukoz, insülin ve glukagon benzeri peptid 1 (GLP-1) seviyelerini de değiştirmesi inert olmadığının diğer delilleri olarak değerlendiriliyor.
Sukraloz nedir?
Sukraloz, beyaz şeker ve suni tatlandırıcıların sağlık risklerinin ortaya çıkmasıyla gıda endüstrisi tarafından 1999’ dan bu yana yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
Sofra şekerinden (sukroz) 600 defa daha tatlı olan sukraloz eczanelerde “Splenda, Cukren, Nevell ve SucraPlus” gibi isimlerle satılıyor.
Daha önce yapılan araştırmalarda sukralozun lösemi ve diğer kanserlerin risklerini artırabileceği ortaya çıkmış ve “dikkatli kullanılmalıdır” kategorisinden “sakınılması gerekir” kategorisine indirilmişti (3).
FDA ve gıda endüstrisi tarafından topluma emniyetli bir madde olarak sunulan sukralozun risklerine bir göz atalım (4, 5):
Diyabet riskini artırıyor: Washington Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, sukralozun normalde suni tatlandırıcı kullanmayan obezlerde, şeker yüklemede glisemik ve insülin cevaplarını etkilediği gösterildi.
Faydalı bağırsak mikroplarını azaltıyor: Farelerde yapılan bir deneyde kabul edilebilir günlük miktarın altındaki sukralozun bağırsaklardaki faydalı mikropların sayısını azalttığını ve dışkının pH’ sını artırdığını gösterdi.
İltihaplı bağırsak hastalıklarına sebep oluyor: Hassas bağırsak sendromu, ülseratif kolit ve Crohn gibi hastalıklarda son senelerdeki ciddi artışların sukralozun yaygın kullanımı ile ilgili olduğu ileri sürülüyor.
Migreni tetikliyor: Sukralozun migren krizlerini tetikleyebileceği iddiaları da var.
Çevreyi kirletiyor: Kimyasal yapısı bakımından bir böcek ilacı olan DDT’ ye benzeyen sukralozun klorlama, ozonlama ve ultraviyole ışınlara ve mikroplarla parçalanmaya dirençli olması bir ‘çevre kirletici’ olarak adlandırılmasını haklı kılıyor ve anne sütüne geçtiği de biliniyor.
Sukraloz, deniz kabuklularının fizyolojik ve davranışsal durumlarını da etkilediğine dair bilgiler var.
Gelelim neticeye
Endüstri tarafından yapılan araştırmaların güvenli olduklarını gösterdiği suni tatlandırıcılar ve diğer katkı maddelerinin her gün yeni bir marifeti ortaya çıkıyor.
İnsanoğlunun bugüne kadar hiç yemediği bir besin veya besin ögesinin emniyetli olduğunu üç-beş fare deneyi ile ispatlamak mümkün olmaz; bunun için seneler süren, çok geniş kapsamlı araştırmalar yapılması gerekir ki bu hiç de kolay bir şey değildir.
Üstelik de bir kimyasalın farelerde herhangi bir risk yaratmaması onun insanlar için de zararlı olmadığı manasına gelmez.
Endüstrinin “İspatlayın zararlı olduğunu kullanmayalım” savunması adam kandırmaktan farksızdır.
Bunu bizim değil ürünlerinden milyarlar kazanan endüstrinin kendisinin yapması gerekir.
Bir kimyasalın kanserojen, toksik, alerjen veya bir şekilde zararlı olduğu ispat edildiğinde “Tamam, artık kullanmayacaksınız ama bundan zarar görenler ne olacak?” sorusunun cevabı ise şudur: “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!”
Kaynaklar:
1. https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/15287394.2018.1502560
2. https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/10937404.2013.842523
5. https://www.medicalnewstoday.com/articles/262475.php
***
EK 1 (31.5.2022): Genel olarak, şekerle tatlandırılmış içeceklerin aşırı tüketiminin obezite ve bununla ilgili tip 2 diyabet gibi hastalıkların prevalansını artırabileceklerine dair fikir birliği vardır. Benzer bir münasebetin kalorisiz veya düşük kalorili “diyet” içecekleri için mevcut olup olmadığı yoğun bir tartışma konusudur.
10 gün boyunca karbonhidratla beraber sukralozla tatlandırılmış 7 içecek tüketmenin, sağlıklı katılımcılarda insülin duyarlılığını azalttığı gösterildi.
Bu metabolik bozulma, şekere verilen nöral tepkilerdeki azalma ile ilişkili olmakla beraber tatlı tat algısı değişmedi.
İnsülin duyarlılığı sadece sukraloz veya karbonhidrat tüketimi ile değişmedi.
Kaynak: https://www.cell.com/cell-metabolism/fulltext/S1550-4131(20)30057-7
Makale adı: Short-Term Consumption of Sucralose with, but Not without, Carbohydrate Impairs Neural and Metabolic Sensitivity to Sugar in Humans
***
EK 2 (3.6.2023): ABD’ de en çok kullanılan suni tatlandırıcı olan sukralozun insanlarda DNA hasarına yol açtığı gösterildi.
Kaynak: https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/10937404.2023.2213903
Makale: Toxicological and pharmacokinetic properties of sucralose-6-acetate and its parent sucralose: in vitro screening assays
***
Sizi ilgi ve merakla izliyoruz efendim. teşekkürler.