Medyada Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ ın beslenme konusunda uzmanlardan gelen farklı açıklamaları “Vatandaşın aklını karıştıran açıklamalar var” sözleriyle eleştirdiği ve araştırma talimatı verdiği, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekilliğine Prof. Dr. Serkan Topaloğlu’ nu atadığı haberlerini dikkatle okudum (1,2).
Beslenmenin bilimi olmaz
Günümüzde başta obezite, diyabet, kalp hastalıkları ve kanserler olmak üzere tüm kronik hastalıklar çığ gibi artmakta ve bunlara yapılan harcamalar devletlerin ve sosyal güvenlik kurumlarının bütçelerini sarsmaktadır.
Bu kronik hastalıkların en önemli sebebi “geleneksel beslenme modelinden hızla uzaklaşmamızdır“.
Doğru beslenme, sadece bizim değil tüm dünyanın en önemli ve acilen halledilmesi gereken meselelerinden biridir.
Başkan Erdoğan’ ın da bu son derecede yoğun siyaset gündeminde beslenmeyi gündemine alması son derecede yerindedir.
Beslenme meselesi, belediye başkan adaylarının belirlenmesinden çok daha mühimdir.
“Vatandaşın aklını karıştıran açıklamalar” ifadesi de son derecede doğru bir tespittir ve bu akıl karıştıran açıklamaların çoğu da modern tıp müntesiplerine aittir.
Binlerce senedir vitamin, mineral, omega 3, antioksidan, besin destekleri, protein, yağ ve şekerden bihaber; bulduğunu, istediği kadar yiyen insanoğlunun sağlığı modern tıp ve beslenme biliminin araştırmaları ve tavsiyeleri sonucunda bozulmuştur.
Yumurta, tereyağı, yağlı yoğurt, yağlı peynir, sakatat zehir kategorisine sokulurken, işlenmiş şeker ve un, nişasta, trans yağlar ve katkı maddeleriyle dolu hazır gıdalar, layt ürünler göklere çıkarılmıştır.
Beslenme araştırmalarına güvenilemez
Akıl karıştıran açıklamaların arkasında endüstri tarafından yapılan veya desteklenen beslenme araştırmaları vardır; dolayısıyla daha baştan bunlara güvenmemek gerekir.
Bunlar dürüst, menfaat peşinde olmayan gerçek bilim adamları tarafından yapılıyor ve yorumlanıyor olsa da netice gene değişmeyecektir.
Çünkü beslenmenin modern tıbbın araştırma yöntemleriyle değerlendirilmesi mümkün değildir, aynı usulle farklı yer ve zamanda yapılan araştırmalardan birbirinin tamamen zıddı sonuçlar çıkması kaçınılmazdır.
Prostat dostu unvanı verilen domates bir bakarsınız ki prostat kanserinin sebebi oluvermiş!
Yapılması gereken şey son derecede basittir: Atalarımızın, ecdadımızın binlerce senedir uyguladıkları geleneksel beslenme modeline geri dönmek!
Bu model “endüstrinin elinin değdiği yiyecek ve içeceklerin zerresini bile ağzımıza koymamak” şeklinde de özetlenebilir.
Evet, beslenmenin bilimi olmaz, bilimin girdiği, bulaştığı beslenmeden de kimseye hayır gelmez.
Evet, bu iş bu kadar basittir.
Kronik hastalıklar modern tıp eğitimi ile yetişen doktorlarla önlenemez
Bu düşünce zincirine göre Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekilliğine Prof. Dr. Serkan Topaloğlu’ nun atanması doğru bir uygulama değildir.
Yanlış anlaşılmasın, sayın Topaloğlu’ nu hiç tanımam, adını da ilk defa duyuyorum; şüphesiz çok değerli ve başarılı bir hekimdir de ama mesele onun şahsıyla hiç alakalı değil.
Salgın mertebesinde artan tüm bu kronik hastalıklar modern tıp eğitimi ile yetişen doktorlarla önlenemez.
Kitabında turşu kurma, yoğurt çalma, salça yapma, erişte kesme, soğan doğrama yazmayan modern tıptan sağlıklı beslenme tavsiyeleri çıkması mümkün değildir.
Gelelim neticeye
Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanı mutlaka bir “ev kadını” olmalıdır.
Bana göre bunun için de en uygun isim 4 çocuk doğuran, torunları olan, onları geleneksel usullerle, anne sütüyle, evde yaptığı mamalarla, ev ve tencere yemekleriyle besleyip büyüten Emine Erdoğan‘ dır.
Adam gibi beslenme ancak Emine Erdoğan gibi gerçek bir ev kadının anasından, kaynanasından ve diğer büyüklerinden gördükleri, öğrendikleri, kendi tecrübeleri ile sağlanabilir.
Modern tıbba ve beslenme araştırmalarına göre beslenmeye devam edersek hastalıklar azalmayacak aksine her geçen gün daha da artacaktır.
Modern tıp bilimi, elini, kolunu beslenmeden çekmeden sağlıklı beslenmeye ulaşmak mümkün değildir.
Beslenme, modern tıbba emanet edilemeyecek kadar önemli bir meseledir.
Çare, YERLİ VE MİLLİ BESLENME MODELİDİR.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ dan sağlıklı beslenme konusunda araştırma talimatı (1).
Cumhurbaşkanı Erdoğan, beslenme konusunda uzmanlardan gelen farklı açıklamaları “Vatandaşın aklını karıştıran açıklamalar var” sözleriyle eleştirdi ve araştırma talimatı verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzmanların farklı yönde açıklamalar yaptığı sağlıklı beslenme konusunda araştırma istedi.
Hürriyet’in haberine göre; Erdoğan yeni sistem kapsamında oluşturulan 9 kurulla toplantı trafiğini tamamladı.
Erdoğan, Çankaya Köşkü’nde ilk toplantısını yaptığı Sosyal Politikalar Kurulu ile Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu’nun çalışma takvimini ele aldı.
Cumhurbaşkanı toplantıda sağlıklı beslenme konusunda bir talimat verdi. Beslenmeyle ilgili topluma tavsiyelerde bulunan kişilerle ilgili de eleştiride bulunan Erdoğan, şunları söyledi:
“Biri çıkıyor ‘Ekmek yiyin’ diyor biri de ‘Yemeyin’ diyor. Biri ‘Yağı su gibi için’ diyor diğeri başka bir şey. Biri ‘Bal ye’ diyor ‘Biri, yeme zararlı’ diyor. Birçok alanda vatandaşın aklını karıştıran farklı açıklamalar var. Bu işi bir çözün. Millet tartışmalar arasında kalmasın. Vatandaş doğru bilgiyi alsın.”
***
Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekilliğine atama (2)
Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulunun Başkanvekilliğine Prof. Dr. Serkan Topaloğlu atandı.
Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulunun ilk toplantısı, dün Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında yapıldı.
Toplantıda, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Prof. Dr. Topaloğlu’nun kurulun başkanvekilliğine atanması kararlaştırıldı.
Bütün bu kafa karıştırmaların kaynağı BESLEME UZMANLAR’ dır.
Eskiden olsa olurdu, Emine hanımın senelerdir yemek yaptığını sanmıyorum
Bizim evde temayül yoklaması yaptık. Tartışmasız sonuç: KARATAY
Dr.Küçükusta ve.prof.Canan Karatay çok doğru söylüyor.Kızartmalar,mısırşurubu hibrit tohumlar,hormonlu yiyeceklerin zararına inanıyorum.Devlet ekilen tohumlara dikkat etsin.Şeker pancarı ekimini yasaklamasın halkını mısırşurubuyla zehirlemesin.
Merhabalar Hocam,
Bugün okuduğum yazınız da beslenmenin bilimi olmaz demişsiniz,hem katılıyorum hem katılmıyorum. Ayrıca beslenme belediye başkanlarından önemli demişsiniz. Kesinlikle katılıyorum,beslenme sadece bizim değil dünyamızın en önemli sorunu… bu sorundan kaynaklı hastalıklar yüzünden oluşan sgk açıklarından tutunda kafa çalışmamasına kadar… çünkü sağlıklı beslenemeyen bir nesilin sağlıklı düşünmesine imkân yoktur. Sağlıklı düşünemeyen insanların oluşturduğu ülkenin siyasi,ekonomik,sınai,bilimsel vel hasıl hiç bir alanda ilerlemesine de imkân yoktur. Belki bu fikir size ya da bazılarına “abartılmış” gibi gelebilir;ama daha önce Yavuz (Dizdar) Ağabeye de aynısını söylemiştim;sanırım o da bana hak vermişti. Yani beslenme en önemli sorunumzdur… Sağlıklı olan bir nesil Belediye başkanının yaptığını (ya da yapmadığını) da sorgular,bakanın da yaptığını sorgular. Sorgulanan,hesap sorulan (elbette meşru çerçevede) hangi siyasetçi yanlış yapar? Biraz konu dışına çıktım ama beslenme en önemli meselemizdir…
Beslenmenin bilimi olmaz itirazım şu; Günümüzde insanlara galebe çalmanın yolu iknâ iledir.. “Modern” beslenme bilimcilerini esasında yenmenin yolu bilimsel metodlarla savlarını çürütmektir. Ki hala hatırı sayılır oranda insanlar bu iddialara itibar ediyor. Daha geçen hafta,okumuş,siyasal mezunu,her şeyin “doğalını” arayan ve alan bir memur arkadaş, Balık Yağı hapı tavsiye etti.. dilimin döndüğünce onların faydasız olduğunu anlattım;lâkin bu marka farklıymış…. tabi ki de almadım,en son dedim ki balıkçıya git bir kilo balık al,daha mantıklı bir iş yapmış olursun… haksız mıyım ama ??
Ayrıca geçen gün, geleneksel yöntemle öğütülmüş,geleneksel şekilde pişirilen ekmeği az miktarda tüketmenin bir zararı yoktur dediniz,yani tam olarak böyle yazmamıştınız;ama tüketmeseniz daha iyi olur fakat azda tüketmenizde sakınca yoktur anlamı çıkardım ben. Uzun yıllardır da tüketmediğinizi belirtmiştiniz. Hekimliğinze,tecrübenize karşı söz söylemek biraz hadsizlik olur;fakat her birimizin parmak izi gibi beslenmemizin de bizlere özgü olabileceğini düşünüyorum. Tabi belirleyici genel kurallar vardır. Bu çerçeveyi geleneksel metodlarımız belirler. Allahın bize verdiği hiç bir nimetin boşa verilmediğini düşünüyorum;kabuktaki kepeğin etkisi,Ruşeymdeki kısa zincirli yağ asitleri,B grubu vitaminleri, mineraller, posanın bağırsak üzerine etkisi… Probiyotik bakteriler üzerine prebiyotik etki gösteren kompleks karbohidratlar… elbette bunları bilmiyorsunuz gibi bir saygısızlık belirten cümle kurmayacağım, kendi mantığımdan hareketle geleneksel metodla öğütülüp pişirilen ekmeğin mâkul miktarda tüketilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum…