Dikkat: Yazının sonunda ek var!
—
İndependent Türkçe‘ deki yazım:
Tıbbi tetkiklerin çoğunun gereksiz yere istendiğini, bundan insanların fayda değil zarar göreceğini “tıp mafyasından” korkmadan dile getiren meslektaşlarımın sayısının artması beni mutlu ediyor.
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuncay Hazırolan “Çekilen 150 MR veya BT’den 120’si gereksiz” diyor. 1
Türk Radyoloji Derneği Başkan Vekili Prof. Dr. Can Çevikol da “Halkın kafasında ‘Tetkik istemiyorsa iyi doktor değil’ imajı var ve hastane hastane gezerek tetkik yaptıracak doktoru mutlaka buluyor” diye durumun vahametini dile getiriyor. 2
“Sağlık harcamaları geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 17,5 arttı ve 140 milyar 647 milyon liradan 165 milyar 234 milyon liraya çıktı” diyen Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2018 yılına ilişkin sağlık harcamaları istatistikleri de durumun ekonomik boyutlarını gözler önüne seriyor. 3
El değmeden hastane muayenesi çağına geçtik
Modern tıbbın doktorları, hastalarını çoktandır el değmeden muayene etmeye başladı.
Başınız mı ağrıyor hemen bir MR çekiliyor. Midenizde şişkinlik mi var, endoskopisiz teşhis konmuyor. Öksürdüğünüz için akciğer tomografisi Allah’ın emri oluyor.
Çarpıntınız varsa, göğsünüz ağrıyorsa anjiyo yapılmadan hastaneden çıkmanız adeta imkansız. Onlarca çeşit kan tahlilini saymıyorum bile.
Marketlerin yiyecek içecek satılan reyonlarında görmeye alışık olduğumuz “ürünlerimiz el değmeden hazırlanmış ve paketlenmiştir” şeklindeki bir ifadenin benzerini yakında hastanelerimizde de görmeye hazır olun: Hastalarımız el değmeden muayene edilmektedir!
Hasta muayenesinin yerini tetkiklerin aldığını şu hikayecik çok güzel dile getiriyor:
Öğle yemeğine gitmek için poliklinikten çıkmak üzere olan doktora, ziyarete gelen arkadaşı sormuş:
– ‘Sabahtan beri en az 30-40 hastayı muayene etmiş olmalısın, neden ellerini yıkamıyorsun?’
-‘Gerek yok’ demiş doktor, ‘çünkü hiçbirine elim değmedi.’
Hasta: Ben MR istiyorum!
Artık sağlık sistemini sarsma aşamasına gelen tıbbi tetkik ve tahliller yerinde istendiğinde hayat kurtarıcıdır, bunu tartışmak abestir.
Fakat… Bugün birçok tetkikin gereksiz yere istendiği, bunun sağlık sistemini boş yere meşgul ettiği, bu yüzden zarar görenlerin sayılarının her geçen gün arttığı, bu incelemelerin ciddi boyutlarda ekonomik kayıplara sebep olduğu da görülmelidir.
Doktorlar artık “Ben MR istiyorum, tomografi istiyorum” şeklinde tekliflerle karşılaşmakta, hastaların bu istekleri uygun görülmediğinde ise en azından bir tartışma çıkmaktadır.
Annesinin sık sık hastaneye gitmesini, her seferinde bir takım tetkikler yapılmasını merak eden küçük kızın “Annemin ciddi bir hastalığı mı var” sorusuna babanın verdiği “Annenin hiçbir şeyi yok SGK’sı var yavrum” cevabı bu tetkiklerin nasıl kötüye kullanıldığını çok güzel ortaya koyuyor.
Neden bu kadar çok tetkik isteniyor?
Tetkik sayısındaki artışın birçok sebebi olduğu kanaatindeyim:
BİR: Gereksiz tetkiklerin bir kısmının sebebi tıp eğitiminin yetersizliği, eksikleri ve yanlışlarıdır.
Gerekli tıbbi bilgi, tecrübe ve mahareti kazanmadan mezun olan doktorlar bu açıklarını daha fazla tetkik isteyerek kapatmak istiyorlar.
Tıp eğitiminin yeniden düzenlenmesi şarttır. Adam gibi bir muayenenin yerini alabilecek bir tetkik yoktur!
İKİ: Gereksiz tetkikler bir “defansif tıp” uygulamasıdır; hekimler başlarına bir iş gelmemesi, dava edilmemeleri için bol bol tıbbi tetkik isterler. Şüphesiz ki çok haklıdırlar.
Bugüne kadar gereksiz bir tetkik istediği için dava edilen veya şiddet gören tek bir doktor yoktur, ama bilimsel olarak gerekli olmadığı için bir tetkiki yaptırmaması yüzünden başına iş gelen sayısız doktor bulabilirsiniz.
ÜÇ: Tıp endüstrisinin ve ilerleyen teknolojinin tıbbı tetkikleri özendirmesi de önemlidir. İnsanlar MR varsa neden çektirmeyelim ki, tomografi varsa neden yaptırmayalım ki diye düşünüyorlar.
Yapılan tetkik sayısı arttıkça hasta memnuniyetinin de arttığına inanıyorum.
DÖRT: İnsanların kafasında sağlıklı olduklarının ispatı veya hastalıklarının teşhisinin tahlil ve tetkikler yapılmadan mümkün olmayacağı algısı yaratılmıştır.
En azından bir filmi çekilmeyen, kan tahlili yapılmayan bir kimse doğru teşhis konabileceğine asla inanmamaktadır. Unutmayalım ki teşhisi aletler değil doktor koyar!
BEŞ: Teknolojinin nimetlerinden faydalanıyor olmanın insanları mutlu etmesinin de rolü olabileceğine inanıyorum.
WhatsApp kullanan, Twitter olmadan yapamayan modern insanın sadece sırtının dinlenmesi, boğazına bakılması, ateşinin veya tansiyonunun ölçülmesiyle tatmin edilmesini mümkün görmüyorum.
Gelelim neticeye
Çözüm için tavsiyelerim şunlar:
BİR: Gelişen teknolojiye ayak uydurması mümkün olmayan “demode” tıp eğitiminin yeniden düzenlenmesi şarttır.
İKİ: Doktorlara, hastalarını rahatça dinleyebilmeleri, sorgulayabilmeleri ve muayene edebilmeleri için yeterli süre ayırma ve uygun mekan, imkanı sağlanmalıdır.
ÜÇ: Vatandaşa teşhisi aletlerin değil doktorun koyduğu; daha fazla tıbbın daha iyi sağlık hizmeti demek olmadığı hatta bu yüzden hem kendilerinin hem de mutlaka tıbbi bakıma ihtiyacı olan “gerçek hastaların”zarar görebilecekleri gerçeği çok iyi anlatılmalıdır.
DÖRT: Hastalar gibi doktorlar da yapılan tetkik ve tahlillerin parasının kendi ceplerinden çıktığını bilmelidir.
Aynı sayıda hastaya bakan iki doktordan daha az tetkik isteyene ve daha az ilaç yazana da sağlık hizmetlerini belirli durumlar dışında daha az meşgul eden vatandaşlara da avantajlar sağlanmalıdır.
BEŞ: Özel durumlar dışında tıbbi hizmetlerden mutlaka katkı payı alınmalı, sağlık sigorta primleri vatandaşların gelirlerine göre farklı olmalıdır.
ALTI: Vatandaşlara hastalıklar değil sağlık yaşamanın yolları anlatılmalı, hastalıklarla korkutulmamalıdır.
Kaynaklar:
1 https://www.dw.com/tr/haz%C4%B1rolan-%C3%A7ekilen-150-mr-veya-tomografiden-120si-gereksiz/a-51009098
2 https://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/662029.aspx
***
EK 1 (3.8.2022): 5 TL muayene ücreti alıp, 5 milyon TL tazminat ile yargılanan bir doktor dünyanın başka bir ülkesinde var mıdır? Kaleme aldığı yazıda hukukun tıp biliminde söz sahibi olmasının yarattığı sorunları ele alan Dr. Dr. Özcan Yılmaz, “İçimize çöken hukuk bilimi, Türk tıbbını çökertmeye başlamıştır. Acil çözüm gereklidir” ifadelerini kullandı.
Dr. Özcan yazısında şunları ifade etti:
“Ülkemizde hukukun tıp bilim dalına bu kadar yakınlaşması ve müdahil olması tehlikeli bir durum almıştır. Bu nedenle tıp uygulamaları ve paradigmaları baskı altına alındığı için ‘’DEFANSİF HEKİMLİK’’ denen patolojik yaklaşım yayılmakta ve ülkemiz tıbbının yeni bir çıkmazı olarak etkili olmaya başlamıştır. Geçerli tıbbi yaklaşımları uygulamamıza bile bazen hukuk karşı çıkarsa, nasıl ilerleyip tıpta söz sahibi olacağız. Aşağıdaki basit sorular durumu net bir şekilde ortaya koyacaktır.
Bu kadar çok ve bu kadar astronomik tazminat içeren davanın açıldığı başka bir ülke var mıdır? Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası 13 yıldır aynı miktarda koruma sağlıyor. Bu ülkede enflasyon yok mudur? Bu adı geçen sigorta sistemi ne kadar tahsilat yapıyor ve ne kadar ödeme yapmıştır, bilen var mı? Aşağıda adı geçen sözcükler bizim gündelik yaşamımıza girdiği kadar, başka bir bilim dalı mensupların (mühendislik, eğitim vb.) gündelik yaşamına da girmiş midir?
‘’İçtihat’’ ‘’İspat yükümlülüğü’’ ‘’Kusursuz sorumluluk’’ ‘’İhbar edilen’’ ‘’Dava dışı doktor’’ ‘’ Vekalet sözleşmesi’’ ‘’Eser sözleşmesi’ ‘’Hizmet sözleşmesi’ ‘’Bilgilendirme,’’ ‘’ Aydınlatılmış onam, Rıza,’’ ‘’Doğmuş olmaktan dolayı uğranılan zarar’’ ‘’Yerel mahkeme-İstinat mahkemesi-Yargıtay – Yargıtay Genel Kurulu’’ ‘’Rücu’’ vb….
Hiç başka bir bilim dalında ek olarak hukuk eğitimi alan bu kadar çok meslek mensubu var mıdır? Hukukçulardan doktor olan var mı? 5 TL muayene ücreti alıp ,5 000 000 TL tazminat ile yargılanan bir doktor dünyanın başka bir ülkesinde var mıdır? Bizlerden her durumda hesap soran yargının ilk karar organı olan yerel mahkemelerin verdiği kararların ne kadarı bir üst mahkemeden dönmektedir?
Hukuk biliminin kıskaca aldığı sağlık sisteminin çıkışı olabilecek ‘’Hekim Hakları Yönetmeliği’’ neden çıkarılmaz? Adalet, Sağlık Bakanlıkları ve ulusal tıp yetkililerinin bir araya gelip uygun bir çözüm üretmesi çok mu zor? Hâkim-Hakem-Hekim üçlüsünün en mağduru kimdir? İçimize çöken Hukuk bilimi, Türk tıbbını çökertmeye başlamıştır. Acil çözüm gereklidir. Saygı ile.”
***
EK 2 (21.9.2023): TIP PUBMED’ DEN ÖĞRENİLMEZ Genç kardeşimizi tebrik ediyor, muvaffakiyetler temenni ediyorum. Aslında her tıp fakültesi talebesinin “temizlikçi”, “hastabakıcı” ve “hemşire” olarak mutlaka belli bir süre çalıştırılması gerekir. Bir hastanın sıkıntıları, ona nasıl davranılacağı, nasıl oturtulup kaldırılacağı, nasıl yemek yedirileceği… ancak bu şekilde öğrenilir. Ben yurt dışında stajyer olarak bu şekilde çalıştırıldım ve kitap ve hocalardan, PubMed’ den öğrenemeyeceğim pek çok şeyi bu sayede öğrendim. En iyi Hoca, Hasta’ dır.
Kaynak: https://x.com/drahmetrasim/status/1704746345473421329?s=20
***
EK 3 (1.3.2025): NOYAN NOYAN Doktora 1 milyar müracaat… 85 milyon kişiden 973.5 milyon başvuru
Türkiye’nin 2023 sağlık istatistikleri ‘Bu kadar hasta olmamıza imkân var mı’ dedirtti. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, yıllık hekime müracaat sayısı 973 milyon 520 bin. Kişi başına hekime müracaat sayısı 11.4 olmuş. Yani bir kişi yılda 11.4 kere hekime gitmiş ki bu da, hemen hemen ayda bir kere hekime başvurulduğu anlamına geliyor.
SAĞLIK Bakanlığı, 2023 yılı sağlık istatistiklerini yayınladı. Veriler, sağlık sistemine yönelik en son bilgiler. Raporu baştan sona inceledim ve geçmişte Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Dr. Reşat Bahat ile yaptığımız sohbeti hatırladım. Bahat, şu tespiti yapmıştı: “Hasta bir toplumuz. 85 milyonluk bir ülkede, bu kadar muayene olur mu? Yaş ortalamamız da 33’lerde. Bu kadar hasta olmamıza imkân var mı?” O dönemde, yani daha bir yıl önce, hekime müracaat sayısı 855 milyondu. Peki, şimdi ne oldu? Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı son verilere göre 2023 yılında hekime müracaat sayısı 973 milyon 520 bin olmuş. Yuvarlarsak 1 milyar diyebiliriz. Nüfusumuz ne? Yine 85 milyon.
Son yıllarda sağlık sisteminden sürekli olarak şikâyet ediliyor. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı rapordan bazı rakamları sizlerle paylaşayım, sağlık sistemimizin durumu daha net anlaşılsın.
BİR KİŞİ HER AY DOKTORA GİDİYOR
2023 yılında hekime müracaat sayısı 973 milyon 520 bin olmuş. 416 milyon 806 bin kez aile hekimine, 424 milyon 550 bin kamu hastanelerine, 67 milyon 440 bin de özel hastanelere, 45 milyon 534 bin de üniversite hastanelerindeki hekimlere başvurmuşuz.
Kişi başına hekime müracaat sayısı 11.4 olmuş. Yani bir kişi yılda 11.4 kere hekime gitmiş ki, bu da hemen hemen bir kişinin ayda bir kere hekime başvurduğu anlamına geliyor. Türkiye, hekime müracaat sayısında Güney Kore, Avusturya, Japonya’dan sonra üçüncü sırada geliyor. Mesela, Avrupa Birliği’nde kişi başına hekime müracaat sayısı 6’larda.
Toplam hekim sayısı 2022’de 194 bin 688 iken, 2023’te yüzde 4.9 artarak 204 bin 223’e yükselmiş. Bu hekimlerin 131 bin 762’si kamuda, 35 bin 710’u üniversite hastanelerinde, 36 bin 751’i de özel hastanelerde görev yapıyor. Toplam sağlık personeli sayısı ise 2023’te yüzde 4 artarak 1 milyon 413 bine çıkmış.
100 BİN KİŞİYE 239 HEKİM DÜŞÜYOR
2022’de 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı 228 iken, 2023’te 239’a yükselmiş. Dünya ortalamasına bakarsak, 100 bin kişiye düşen hekim sayısında Türkiye en son sırada geliyor. Mesela, AB ortalamasında 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 414. Yunanistan’da 661 hekim düşüyor. Çarpıcı bir veri daha, Türkiye’de 100 bin kişiye düşen diş hekimi sayısı da sadece 54.
2023 yılında hastanelerde yatan hasta sayısı 13 milyon 391 bin olmuş. Bunun 7.6 milyonu kamu hastanelerinde, 1.9 milyonu üniversite, 3.7 milyonu da özel hastanelerde tedavi görmüş.
Hastanelerde toplam 5 milyon 900 bin ameliyat gerçekleşmiş. Bunun 3.3 milyonu kamuda, 1.5 milyonu da özel hastanelerde yapılmış.
Sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranına bakıldığında 2023’te yüzde 65.4 olmuş. Mesela 2020’de bu oran yüzde 72’lerdeyken, yıllar içinde memnuniyet oranının düştüğü görülüyor. 2023’te toplam hastane sayısı bin 566 oldu. Bunun 933’ü kamuya, 565’i özel sektöre, 68’i üniversitelere ait. 2022 yılında ise hastane sayısı bin 555 iken bunun 915’i kamuya, 572’si özel sektöre aitmiş. Yani, bir yılda kamuda hastane sayısı 18 artarken, özelde azalmış.
CEPTEN SAĞLIĞA NE KADAR HARCADIK
2023’de toplam sağlık harcaması 1.2 trilyon TL, dolar bazında ise 53 milyar dolar olmuş. Sağlık harcaması TL bazında yıllık yüzde 105 artmış. 2023’te toplam 1.2 trilyon TL’lik sağlık harcamasının 964 milyar TL’sini kamu yapmış. En yüksek pay ise 524 milyar TL ile SGK’nın. Kamunun sağlık harcaması yıllık yüzde 108 artmış.
Kişi başına sağlık harcaması 2022 yılında 7.141 TL iken, 2023’te yüzde 104.2 artarak 14.582 TL’ye yükselmiş.
HARCAMALAR İKİYE KATLANACAK
Sağlık sistemimizin kısa özeti böyle. 2024 yılı verileri bu yılın sonunda yayınlanacak. Ama geçmişe bakarak, sağlık harcamalarının ikiye katlanacağını, hekime başvurunun ise 1 milyar 200 milyonları geçeceğini tahmin etmek zor olmaz. Nüfus belli, hastane sayısı belli, hekim sayısı belli ama hem doktora başvuru hem de sağlık harcaması artıyor. Mesela, doktora başvuruda dünyada üçüncüyüz ama 100 bin kişiye düşen hekim sayısında en son sıradayız. Gerçekte ya ‘hastalık hastası’yız ya da hastanelerde sosyalleşiyoruz.
Diyeceğim o ki, bu yapı sürdürülemez, mevcut yapı bu yükü kaldıramaz. Kaldıramadığı belli ki, sürekli olarak sağlıkta revizyona gidiliyor, her gün değişiklik yapılıyor.
***
Rasim Bey, siz Sağlık bakanı olacak adamsınız ama sizi katiyyen bu göreve getirmezler. Sebebini yazmam gerek olmadığı kanısındayım haksız mıyım
Maşallah hocam tıpta anlamadığın yazmadığın konu yoktu şimdi de sağlık sistemine el atmışsın. Valla ne diyim, helal olsun.