AŞI ŞİRKETİ SANOFİ: PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR
Aşılarla ilgili olarak “Parayı veren düdüğü çalar” diyen Sanofi şirketinin CEO’ sunu yürekten tebrik ediyorum (1).
Adam “kıvırtmamış“, doğruyu söylemiş.
Sanofi, ticari bir şirket, kamu yararına faaliyet gösteren bir kuruluş değil.
Bedava aşı dağıtacak hâlleri yok, tabii ki parayla satacaklar, tabii ki olabildiği kadar fazla sayıda ve olabildiği kadar yüksek fiyata…
Bu uğurda her türlü pazarlama numarası bile artık hoş görülüyor, yeter ki işin içine rüşvet karışmasın (2).
Haber medyada “CEO sanki fırça yiyecek” gibi değerlendirilmiş olmakla beraber benim kanaatim, Macron’ un bu saygıdeğer iş adamını “dürüstlüğü ve açık sözlülüğünü” tebrik etmek için Saray’ a çağırdığı şeklindedir.
“Légion d’honneur” verir mi vermez mi, sayın Başkan’ ın takdiridir ama ben olsam onu da esirgemezdim.
Bağışıklama da, aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı
Aşılar, kapitalist dünya düzeninde ne acıdır ki “sıradan bir ticari ürüne” dönüşmüştür.
Ülkemizin önemli halk sağlığı uzmanlarından Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu “Uluslararası sermaye ve aşı pazarı” başlıklı makalesinde şunları söylüyor (3):
“İlkokul öğrencisine sorsanız, sağlıkta korunma denince ilk aklına gelen aşılama olur. Sokaktaki yurttaşın görüşünü alsanız, bağışıklamanın devlet görevi olduğunu söyler.
Öyle mi? Hayır, artık o günler geride kaldı. Bağışıklama da aşı üretimi de devletin elinden ve kamu görevi olmaktan çıkarıldı, sermayeye teslim edilerek tatlı kârlar için yatırım aracına dönüştürüldü.
Artık bebeklerin ve erişkinlerin bağışıklanmaları üzerinde kişisel, kurumsal ve sınıfsal çatışmalar, uluslararası sermayenin kanlı çıkar oyunları yer alıyor.”
Gelelim neticeye
Bu vesile ile aşılar hakkındaki düşüncelerimi bir kere daha sıralamak istiyorum:
BİR: Aşılar halk sağlığının “en önemli” koruyucu uygulamalarından biridir.
İKİ: Aşılar, bunları sadece kazanç sağlamak için üreten “şirketlerin” ve onlarla işbirliği içinde olan bazı “vakıfların” inisiyatif ve insaflarına bırakılmaması gereken, bazıları “stratejik” öneme sahip ürünlerdir. Bunlar, sermayeye teslim edilerek tatlı kârlar için yatırım aracına dönüştürülemez.
ÜÇ: Bazı ortak hususiyetleri olsa bile hiçbir aşı diğeri ile kıyaslanamaz, tümü aynı kategoride değerlendirilemez. Her birinin ayrı endikasyonu vardır, bazıları toplumun tamamına, bazıları özel risk gruplarına, bazıları özel durumlarda uygulanır. Tek bir şirketin bile 41 +14 aşısı olduğunu, bunların hepsini herkese yaptırmak isteyebileceklerini unutmayalım (4).
DÖRT: Aşıların üretimi hükumetin denetimindeki “resmi” bir kuruluş (Hıfzıssıhha gibi) tarafından yapılmalı ve herkes için ücretsiz olmalıdır. İnsanlar, aşıların ticari ürün olmadığından emin olmalıdır.
BEŞ: Hangi aşıların “stratejik önemi” olduğu ve aşıların endikasyonları her bir aşı için ayrı ayrı “bağımsız bilim kurulları tarafından” belirlenmelidir.
ALTI: Unutmayın, bu dünyada bedava peynir ancak fare kapanında bulunur.
***
Medimagazin’ in “Aşı konusunda ‘Parayı veren düdüğü çalar’ diyen Sanofi CEO’sunu Macron Saray’a çağırdı!” başlıklı haberi:
Fransız ilaç şirketi Sanofi’nin Covid-19 aşısı geliştirmesi halinde ABD pazarına öncelik vereceğine dair açıklamasını hükümet “kabul edilemez” olarak yorumladı.
Sanofi CEO’su Paul Hudson, Bloomberg’e dün verdiği mülakatta, “ABD hükümetinin risk alıp şirkete yatırım yapması nedeniyle en büyük sipariş hakkına sahip olacağını” söylemişti.
Bunun üzerine Fransa Başbakanı Edouard Philippe, ilaca herkesin erişiminin “tartışılmaz” olduğunu söyledi. Philippe konuyla ilgili sosyal medya paylaşımında, aşının dünyadaki herkesin yararına olması gerektiğini vurguladı.
Covid-19 aşısının “kamu yararı olarak görülmesi gerektiğini ve pazar yasalarına tabi olamayacağını” belirten Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ofisi, Sanofi’nin üst düzey yönetimini gelecek hafta Elysee Sarayı’na çağırdı.
Dünyada birçok laboratuvarda Covid-19 aşısı geliştirmek üzere çalışmalar yürütülüyor. Aşı üretimi yıllar alabiliyor.
Mayıs ayı başında Avrupa Birliği koronavirüs araştırmalarını hızlandırmak üzere online bir küresel zirve düzenledi. 40 ülke ve şahıs çalışmalarda kullanılmak üzere 8 milyar dolar bağış sözü verdi.
İngiltere’nin ev sahipliği yaptığı zirveye ABD ve Rusya katılmadı.
AB, aşıya tüm ülkelerin eşit erişimi olması gerektiğini söylüyor.
Kaynaklar:
3.http://webb.deu.edu.tr/halksagligi/doc/yazilar/ga-uluslararasibagisiklamapazari.pdf
Bu saptamalara katılmamak mümkün değil. Sağlığın ticarete dökülmesi asla kabul edilemez.
Aşı karşıtlığı sözü de şirketlerin aşılar hakkında çürütülemeyecek eleştiri yapanları karalamak için icat ettiği bir sözdür. Ahmet Hoca da bilimsel literatürünü de koyarak çok önemli eleştiriler yapıyor. Bunlara cevap veremeyenler de işi karalamaya döküyor.
Olmıycak duaya amin demek gibi bir şey aşıların bedava olması. geçin bunları Rasim bey geçin. İşe yarar bir şeyler söyleyin. Fare kapanından başka yerde peynir var mı hah hah hahhh
Tıbbın ticarileşmesi tıbba olan güveni yıktı. Herkes haklı olarak bir tıbbi işlemin gerekli mi yoksa gereksiz mi olduğundan şüphe ediyor ki çok haklılar. Tıbbın bu güvensizliği ortadan kaldıracak tedbirler alması kaçınılmazdır. Yoksa iş daha da kötüye gider.