DEVELERDEKİ NANOANTİKORLAR BEYİN HASTALIKLARINA ÇARE OLABİLİR
🐫 Deve, lama ve alpaka gibi devegiller türlerinde bulunan çok küçük antikorların (bunlara nanobody veya minyatür antikor adı veriliyor!), şizofreni ve Alzheimer gibi beyin hastalıklarının tedavisinde güçlü, yeni bir tedavi imkânı sağlayabilecekleri ortaya çıktı.
Cell Press dergisi Trends in Pharmacological Sciences’da yayınlanan yeni çalışma, küçük boyutlarının farelerde beyin hücrelerine daha etkili bir şekilde ulaşmalarını ve tedavi etmelerini sağlarken daha az yan etkiye sebep olduklarını gösteriyor.
Nanobody’ ler ilk olarak 1990’ların başında Belçikalı bilim adamları tarafından devegillerin bağışıklık sistemlerini araştırırken tespit edildi.
Devegillerin, iki ağır ve iki hafif zincirden oluşan standart antikorlara ek olarak, sadece ağır zincirlerden oluşan daha basit bir versiyon da ürettiklerini buldular.
Bu antikorların küçük, aktif parçası -şimdi nanobody olarak biliniyor- tipik antikorların yaklaşık onda biri büyüklüğündedir. Bu eşsiz moleküller, bazı kıkırdaklı balıklarda bulunmakla beraber, başka hiçbir memelide gözlemlenmemiştir.
Antikor bazlı ilaçlar, kanser ve otoimmün hastalıklar gibi durumların tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak beyin rahatsızlıklarının tedavisinde sınırlı başarı göstermişlerdir.
Alzheimer tedavileri gibi bazı fayda sağlayan az sayıdaki antikor tedavisi bile genellikle istenmeyen yan etkilerle ilişkilidir.
Araştırmacılara göre, nanobody’ lerin kompakt yapısı onlara belirgin bir avantaj sağlıyor. Kan-beyin bariyerini kolayca geçebiliyor ve hedeflere daha verimli bir şekilde ulaşabiliyorlar. Daha küçük boyutları, esnek olmaları, dar hücre boşluklarına girebilmelerini ve tau ve amiloid gibi zararlı moleküllere kolayca tutunabilmelerini sağlıyor.
Nanobody’ ler beyinde nasıl çalışır?
CNRS’den ortak yazar Pierre-André Lafon, “Bunlar, beyne pasif olarak girebilen yüksek oranda çözünür küçük proteinlerdir” diye açıklıyor. “Buna karşılık, kan-beyin bariyerini geçmek üzere tasarlanmış küçük moleküllü ilaçlar, tabiatları gereği hidrofobiktir; bu da biyoyararlanımlarını sınırlar, hedef dışı bağlanma riskini artırır ve yan etkilerle ilişkilidir.”
Eşsiz biyolojik özelliklerinin ötesinde, nanobody’ lerin geleneksel antikorlara göre üretimi ve saflaştırılması daha kolaydır. Ayrıca beyindeki belirli molekülleri hedeflemek için hassas bir şekilde tasarlanabilir ve ince ayar yapılabilirler.
Nanobody bazlı ilaçların insan klinik denemelerinde test edilebilmesi için birkaç önemli adımın tamamlanması gerekiyor. Toksikoloji çalışmaları ve uzun vadeli güvenlik değerlendirmeleri şart. Ayrıca kronik uygulama etkilerini anlamak ve beyinde ne kadar süre aktif kaldıklarının belirlemek de gerekiyor (doğru dozlama stratejileri geliştirmek için çok önemli bir adım).
Nanobody’ ler viral enfeksiyonlarda deneniyor
Nanobody’ler viral enfeksiyonlarda aktif olarak kullanılıyor ve bu konuda çok sayıda bilimsel çalışma var.
Özellikle solunum yolu virüsleri (RSV, influenza, Kovid başta olmak üzere HIV, rotavirus, Ebola gibi virüslere karşı preklinik (hayvan/hücre) ve bazı klinik çalışmalar mevcut.
Henüz yaygın rutin tedavi olarak onaylanmış bir nanobody antiviral ilaç yok (Caplacizumab gibi onaylar başka hastalıklar için), ama umut verici ilerlemeler var.
Avantajları: Küçük boyutları sayesinde inhale edilebilmeleri (solunum virüsleri için ideal), yüksek stabilite, düşük maliyetli üretim ve kriptik epitoplara (gizli bölgelere) bağlanabilmeleri. Kombinasyon tedavileri ile etkinlik artırılıyor.
◾ “Nanobodies: A new frontier in antiviral therapies” (2025 review): https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2472555225000449
◾ “Nanoscale warriors against viral invaders: a comprehensive review” (2024-2025): https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11988260/
◾ “Research Progress on the Application of Neutralizing Nanobodies in Viral Infections” (2025): https://www.mdpi.com/2076-2607/13/6/1352
◾ “Nanobodies: a promising approach to treatment of viral diseases” (2023, güncel referanslarla): https://www.frontiersin.org/journals/immunology/articles/10.3389/fimmu.2023.1303353/full
Deve sidiği meselesi
💠 Bazı hadislerde (meselâ Sahih Buhari ve Müslim’de geçen rivayetlerde), Hz. Peygamber’in belirli bir grup hastaya (karın ağrısı veya benzeri şikâyetleri olanlara) deve sütüyle karıştırılarak deve sidiği içmelerini tavsiye ettiği belirtilir. Bu, o dönemin koşullarında (antibiyotik yokken) bir tedavi olarak yorumlanır.
💠 Bazı geleneksel uygulamalarda (özellikle Arap ülkelerinde) deve sidiği hâlâ alternatif tıp olarak kullanılır (kansere, cilt hastalıklarına vs. iyi geldiği iddia edilir).
💠 Ancak birçok İslam âlimi (günümüz şartlarında) bunu tavsiye etmez: Doktor onayı olmadan ve modern ilaçlar varken deve sidiği içmenin caiz olmadığını söylerler, çünkü zarar verebilir.
Gelelim neticeye
Bu çok yeni çalışmalar sayesinde bundan yüzyıllar önce bazı hastalıklara karşı deve sidiği tavsiye edilmesinin arkasında bilimsel dayanak olabileceğini görüyoruz.
Atalarımızın binlerce yılın gözlem ve tecrübeleriyle elde ettikleri bilgilerin ne kadar değerli olduğunu da br kere daha çok iyi anlıyoruz.
Kaynak:
Makale: Nanobodies: a new paradigm for brain disorder therapies
Kaynak: https://phys.org/news/2025-11-nanobodies-camels-llamas-schizophrenia-alzheimer.html
https://www.sciencedaily.com/releases/2025/11/251106213557.htm

***














